Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili, aynı zamanda Vali Ali İhsan Su, Genel Sekreter Abdullah Çiftçi, ihale komisyonu üyeleri Kendal Okutucu, Mehmet Karaaslan, Şefik Çelik, Zeki Karahan, bana hem şahsi hem de kamu davası açmışlar.
Yazdığım yazılarda isim zikretmediğim, şahsi bir suçlamada bulunmadığım halde şahıslarına yapılmış bir hakaret olarak meseleye dâhil olanlar, anladığım kadarıyla yapılan ihale komisyonlarının görevlileri ve imzacıları olduğu için, kastın kendileri olması sıfatıyla ‘müşteki’ konumunda zikrediliyorlar diye davacı olmuşlar.
Bu vesile ile ihale komisyonlarının kimlerden, nasıl oluştuğunu da öğrenmiş olduk. Bu şahsi olmuş, benim bilmediğim bir durumdu. Bilmediğim içinde bu şahısları hedef almam mümkün değil, ancak bu durumdan kaynaklı haklarını korumuşlar.
Haklarıdır, doğaldır!
Birde Büyükşehir Belediyesi adına kamu davası açılmış. Oysa 7 yıllık kayyım sürecine yayılmış, yapılan usulsüzlüklerin tamamı Sayıştay raporlarında var. Diyarbakır halkının, kamunun hakkını savunmaya çalışan biri olarak, bana kamu davası açılması ilginç olmuş. Ayrıca, bana dava açanların hiç biri de benim gibi bu kentin avuçlarına doğanlar değil. Başka gazeteciler bu kentin hakkını savunmayabilir, savunamayabilir, ben savunurum. Çünkü, 65 yılık bir aidiyetim, kendime ve halkıma sözüm var.
Aslında, Sayıştay raporları ışığında Diyarbakır kamuoyu adına; 7 yıllık kayyum Belediye yönetimleri hakkında dava açılması gerekiyor. Benim yazdıklarım, Sayıştay raporları suç duyurusu olarak dikkate alınsa, kayyımlı 3 dönemin yöneticileri hakkında dava açılması gerekiyor.
Mevcut yönetim mi, yoksa bir önceki iki yönetim hakkında mı açılır, onu bilemem. Onu ortaya çıkaracak olan adalet kurumudur. Sayıştay raporları zaten dönemlere de işaret ediyor. Buna rağmen, mevcut yönetim meseleyi şahsileştirmiş, adeta önceki döneme ait olanlara da sahip çıkmış gibi bir durum yaratmış.
Çünkü açılan dava ‘kayyum, kayyımcıklar’ başlıklı yazımla ilgilidir.
Şahsi bir hakaret yok, isim zikredilmemiş. Vali, genel sekreter de dâhil, davacı olan diğer 4 kişiyle tanışıklığım, el sıkışmışlığımda yok.
Herhangi biriyle de yüz yüze gelmişliğim de yok. Meselem şahsi de değil, sadece doğduğum, büyüdüğüm kente ve insanlarına sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışıyorum. Diyarbakır halkının hakkını savunmak adına yazılar yazıyorum, yazmaya da devam edeceğim.
Kamunun hakkını savunana kamu davası ilginç olmuş.
Tersi olması gerekmiyor mu?
Bence Diyarbakır halkı, gayrimenkulleri, arsa, arazileri satıldığı için, yok yere borç altına sokuldukları için kayyımlar hakkında kamu davası açmalı. Çünkü 7 yıllık kayyım yönetiminde çok büyük kamu zararları söz konusudur. Ben de kamu zararına vurgu yaptım. Bana dava açacaklarına, kamuyu aydınlatmalıdırlar. İhale ile satıldığını konu ettiğim Kayapınar ilçesindeki arsa ile ilgili ne bir açıklama ne de bir duyuru yapıldı.
İhale komisyonu, kendilerinin açıkladığı üzere 800 bin TL değerindeki 5 parça taşınmaz ile ilgili açıklama yapacaklarına, dava açma yolunu seçtiler.
Onlar açıklamadı, ben sorayım;
-Sahi, o arsa satıldı mı satılmadı mı?
-Satıldıysa kaça satıldı, kim/kimler aldı?
-O günkü bedeli neydi, şimdiki bedeli ne kadar?
Arada büyük fark olduğuna eminim.
AL SANA KAMU ZARARI.
Milletvekillerine de hazır soru önergesi gibi.