Karantinada kaygı bozukluklarına dikkat

Pandemi sürecinde bir yandan virüs kapmamak için alınan tedbirlere uyum sorunu diğer yandan virüse yakalandıktan sonra yaşanan ölüm korkusu vatandaşta ciddi kaygı bozukluklarına yol açtı.

Ali Abbas Yılmaz / Özel

TİGRİS HABER- Karantina günlerinde vatandaşın psikolojik sorunlarının arttığına dikkat çeken Uzman Klinik Piskolog Duygu Berekatoğlu, vatandaşlara şu önerilerde bulundu: “Günlük rutin işlerle uğraşmaya devam edilmeli, çalışma düzeni yeni şartlara göre ayarlanmalı. Her şeyden önce korku ve kaygı yaşanılıyorsa mutlaka düşünceleri başka bir perspektiften daha bütüncül bir yaklaşımla ele almak ve bu kaygıyı gidermek gerekir. İletişim, en önemli unsur. Bu nedenle iletişimin önemi unutulmayarak etrafımızdakilere çözüm odaklı ve anlayışlı davranmak bu süreci daha kolay atlatmayı sağlar. Düzenli uyku saatlerine özen gösterilmeli. Normal düzendeki hobilere devam edilmeli, bol kitap okunmalı ve müzik dinlenmeli. Mümkünse bir hobi edinilmeli. Egzersiz yapılmalı, kalabalıktan uzak doğa yürüyüşleri tercih edilmeli. İçinde bulunduğumuz sürecin ve duyguların normal ve geçici olduğunu kabul edin, olumsuz duygularınızı anlayın ve kendinize zaman verin.”

Uzman Klinik Piskolog Duygu Berekatoğlu, pandemi sürecinde oluşan kaygı bozukluklarını ve karantina günlerinde neler yapılması gerektiğini Tigris Haber’e değerlendirdi.

Koronavirüs pandemisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini ciddi şekilde gösterdi. Toplumsal yaşamın tüm alanlarında insanların eski alışkanlıklarının yerini virüsten korunmaya odaklı bir yaşam tarzı aldı. İnsanların yaşam alışkanlıklarını, yaşam tarzlarını derinden etkileyen bu virüsten korunmaya çalışırken kaygı eşiği de oldukça yükseldi. Virüse yakalanma korkusu ve alınacak tedbirleri abartmak birçok insanda kaygı bozukluklarına yol açtı. Yaşanan bu süreci ve insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini kısaca özetler misiniz?

Duygu Berekatoğlu: Virüse yakalanma korkusuyla sınırlı kalmayıp, sevdiklerinden ayrılma, özgürlüğün yitirilmesi, hastalığın ilerlemesiyle ilgili belirsizlik ve çaresizlik hissi gibi popülasyonu etkileyen unsurlar mevcut. Anksiyete, depresyon, karamsarlık, güvensizlik, fobiler, uyku problemleri, aile içi şiddet, geçimsizlik, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu, suçluluk gibi, sayabileceğim bir sürü duygusal, bilişsel, fiziksel, davranışsal sorunlar var.

Gündelik yaşamda insanlar bir şekilde dışarıya çıkmak ve öyle ya da böyle insanlarla etkileşim kurmak zorundalar ama bir yandan da virüs kaparım endişesiyle herkes birbirine karşı ciddi bir güvensizlik içinde. Sokakta insanlar kendi dışındaki herkese virüslü gözüyle bakıyor. Bu tür kaygılar insanların toplumsal-sosyal yaşam tarzlarını da ciddi şekilde etkiliyor. Sanki toplumda insanlar arasındaki sosyal bağlarda bir zayıflama söz konusu. Bu durumun kalıcı bir etkisi olabilir mi?

Duygu Berekatoğlu: Koronavirüs salgını sadece bireylerin iç dünyasını değil, onların sosyal davranışlarını ve sonucunda da toplumsal yapıyı da tabii ki derinden etkiledi. Hayatımızı tamamen değiştirmemize, çevremizle fiziksel ortamda zaman geçirememize neden oldu. Alışık olduğumuz ilişkisel sınırların değişmesi, covid19 pandemisinin yarattığı sağlık ile ilgili kaygılar, ekonomik sıkıntılar ve ailelerin gündelik hayatında yaşanan değişimler, kuşkusuz sosyal hayatta alışagelmiş düzeni etkiledi.

Virüse yakalanan vakalarda ciddi kaygı bozuklukları gözleniyor. Gerek karantina süreçlerindeki yalnızlık duygusu gerekse de virüsün ölümcül etkilerinden kaynaklı ölüm korkusu birçok vakada panik atak şeklinde dışa vuruyor. Koronavirüsten kaynaklı aşırı kaygı hali sonraki süreçlerde kalıcı bir rahatsızlığa dönüşür mü?

Duygu Berekatoğlu: Toplumumuzda halihazırda anksiyeteden muzdarip olan birçok insan var, ancak bu ölümcül hastalık nedeniyle, daha kolay kaygılanma eğiliminde olan insanlar bunu hissetmeye devam edecektir. Covid-19 pandemi sonrasında da ruhsal hastalıkların çok ciddi oranda artacağını öngörüyoruz. Akut stres bozukluğundan travma sonrası stres bozukluğuna, yaygın anksiyete bozukluğu gibi hastalıkların görülme sıklıklarının artacağını düşünüyoruz. Covid salgını sona erdiğinde bile, insanlar aşırı endişe taşıyabilir. Bu süreçte yapılan çalışmalar da Mart ayından itibaren vitamin, ağrı kesici grubunun dışında en çok kullanılan ilaç grubunun psikiyatri ilaçları, özellikle antidepresanlar olduğunu göstermiştir.

Toplumda ciddi kaygı ve korku yaratan virüsün travmatik etkilerine karşı vatandaşlara ve sağlık çalışanlarına dönük psikolojik destek veriliyor mu? Bugüne kadar kimlere ne düzeyde psikolojik destek sunuldu?

Duygu Berekatoğlu: Sağlık çalışanları, stresten özellikle etkilenen kesimdir. Travma sonrası stres bozukluğu, tükenmişlik sendromu, fiziksel ve duygusal tükenme, duyarsızlaşma hissediyorlar. Bu süreçte sağlık bakanlığının destek hattı dışında Diyarbakır’da sağlık çalışanlarına yönelik bir çalışma henüz yapılmış değil. Aynı şekilde vatandaşlara da bu sebeple insanlar kendi imkanlarıyla destek almaya çalışıyorlar.

Diyarbakır Silvan’da 2 ayda 7 genç intihar etti. Söz konusu intiharların ekonomik ve sosyal nedenlerden kaynaklandığı belirtiliyor. Ülkede ekonomik kriz hali birkaç yıldır var ve intiharların bu döneme denk gelmesinin pandemi süreciyle de ilintisi olabilir mi?

Duygu Berekatoğlu: İntihar kararının alınmasına neden olan etmenler kişiden kişiye göre değişse de intiharların en sık nedeni depresyondur. Depresyon için risk etkenleri olarak da İşsizlik, düşük sosyoekonomik düzey, eş ve aile çatışmaları, madde kullanımı, yalnızlık, psikolojik rahatsızlıklar gibi depresyonu tetikleyen sayabileceğimiz bir sürü neden vardır. Raporu incelediğimde Silvan’da intihar eden gençlerin çoğunun ekonomik sıkıntılardan kaynaklı intihar ettiği belirtilmiş. Kentsel bölgelere nazaran kırsal alanlar intihar davranışları açısından daha risklidir. Sosyal ve psikolojik desteğe ulaşımdaki zorluk, devam eden işsizlik pandeminin de ekonomiye etkisiyle olmuştur.

Pandemi sürecinde vatandaşlara neler önerebilirsiniz. İnsanlar virüsten duydukları kaygı durumunu aşabilmek için ne yapmalılar?

Duygu Berekatoğlu: Günlük rutin işlerle uğraşmaya devam edilmeli, çalışma düzeni yeni şartlara göre ayarlanmalı. Her şeyden önce korku ve kaygı yaşanılıyorsa mutlaka düşünceleri başka bir perspektiften daha bütüncül bir yaklaşımla ele almak ve bu kaygıyı gidermek gerekir. İletişim, en önemli unsur. Bu nedenle iletişimin önemi unutulmayarak etrafımızdakilere çözüm odaklı ve anlayışlı davranmak bu süreci daha kolay atlatmayı sağlar. Düzenli uyku saatlerine özen gösterilmeli. Normal düzendeki hobilere devam edilmeli, bol kitap okunmalı ve müzik dinlenmeli. Mümkünse bir hobi edinilmeli. Egzersiz yapılmalı, kalabalıktan uzak doğa yürüyüşleri tercih edilmeli. İçinde bulunduğumuz sürecin ve duyguların normal ve geçici olduğunu kabul edin, olumsuz duygularınızı anlayın ve kendinize zaman verin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Özel Haber-röportaj Haberleri