Ali Abbas Yılmaz / Özel
Seçim hakları ellerinden alındığı için bağımsız aday olduğunu belirten Karakoç, “Biz meydanları, sokakları boş bırakmamak adına; kendi çözüm önerilerimizi ve Türkiye’nin acil sorunlarına yönelik olarak parti programımıza uygun şekilde bir duyarlılık yaratmak üzere bağımsız aday olduk” dedi.
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) eski Genel Başkanı ve Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Refik Karakoç ile 24 Haziran seçimlerine ilişkin yürüttükleri çalışmaları, seçim güvenliği ve Diyarbakır’daki bağımsız adayları konuştuk.
Şiddet dışı bir seçenek için adayım!
Daha önceki üç seçime katılan ancak bu seçimlere katılma hakkı elde edemediği için bağımsız adaylarla seçime katılan Refik Karakoç, seçim faaliyetlerine ilişkin şunları söyledi: “Bağımsız aday olarak seçime katılmamızın nedeni parti olarak seçim hakkımızın elimizden alınmasıydı. Biz meydanları, sokakları boş bırakmamak adına; kendi çözüm önerilerimizi ve Türkiye’nin acil sorunlarına yönelik olarak parti programımıza uygun şekilde bir duyarlılık yaratmak üzere bağımsız aday olduk. Birinci amacımız bu çünkü biz kitlelere doğru bir siyasetin de olduğunu, çözümün nasıl olması gerektiğini Türkiye’nin geleceğini kucaklayan bir bakış açısıyla bir duyarlılık oluşturmak istiyoruz. İkincisi; 40 yıldır bu ülkede bir şiddet ortamı var ve bu burada yaşayan herkesi özellikle de bölge insanını etkiliyor. Bu şiddet ortamının biran önce son bulması lazım ki, normal siyasetin yolu açılsın ve kim ne söylüyorsa bunu özgürce ifade etsin. Diyalog içinde herkesin çözüm önerisi rahatlıkla tartışılsın. Bunun için de her şeyden önce şiddetin durması lazım. 40 yıldır süren şiddet ortamı onbinlerle ifade edilen can kayıplarına, zorunlu göçe ve toplumda ciddi bir travmaya sebep oldu. Bütün bunları konuşmamız, sebeplerini tartışmamamız ve halkımıza anlatmamız lazım. Bunun sebeplerini, siyasi partilere, hükümet edenlere ve devlete anlatmamız lazım.”
‘Demokratik federasyon bir bölünme değil, Türkiye’nin sınırları değişmiyor’
Partisinin Kürt sorununun çözümüne yönelik politikalarına değinen Karakoç, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bütün bunların sebebi ortada ve bir Kürt sorunu var ve bu sorunun bir çözüm bulması gerekiyor. Kürt sorunu çözülmediği sürece Türkiye’nin komşularıyla barışık olması, Avrupa Birliğine katılması, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmesi mümkün değildir. PKK sorunu da Kürt sorununun bir sonucudur. Bu şiddet ortamı biran önce son bulmalı ve demokratik kanallar açılmalıdır. Yıllardır bu sorunu anlatıp durduk ve sorunun federal bir sistemle çözümünün mümkün olduğunu söylüyoruz. Bütün Türk halkına söylüyoruz, bizim önerdiğimiz demokratik federasyon bir bölünme değil, Türkiye’nin sınırları değişmiyor. Federal bir sistem içinde herkes hakkına hukukuna ulaşıyor. Dünyanın bütün büyük ülkelerine bir bakın federal sistemle yönetiliyor. ABD, Rusya, Kanada, Almanya, Belçika, Avusturya ve en son Irak federal sistemle yönetiliyor. Şuan Kürtler Irak’ta hak, hukuk sahibi oldular. Eğer merkezi hükümet yanlışlık yapmasa, anayasaya uysa ve orada tanınan hakları zamanında tanısaydı belki şimdi orada çok iyi işleyen bir federal sistem orada vardı. Yine, Irak’ta Kürtler kendi içlerinde bir federal sistem uyguluyorlar. Oradaki bütün halkların hak ve hukuku garanti altına alınmış. Bütün ana diller eğitim dilidir ve resmi dildir. Bizim de talep ettiğimiz bunlardır. Biz Kürt halkı olarak anadilimizde eğitim görmek istiyoruz. 7 yaşına kadar Türkçe bilmeyen bir çocuk neden o yaştan sonra yeni bir dille eğitime başlasın? Ben Eğil ilçesinde bunu yaşadım ve 7 yaşıma gelinceye kadar Zazaca’dan başka bir dil bilmiyordum. İşte biz tam da bu taleplerimizi kamuoyu ile paylaşmak için bağımsız aday olduk. Tabii ki, seçimde başarı elde etmek ve temsiliyet kazanmak gibi de bir hedefimiz var, bunun için de çaba sarf ediyoruz.”
‘Eğer istediğiniz demokrasi ise yüzde 10 barajını indirin!’
24 Haziran seçimlerinin yapıldığı atmosfere ilişkin konuşan Karakoç, şu ifadeleri kullandı: “24 Haziran seçimleri bugüne kadar yapılan tüm seçimlerden ayrı bir atmosferde geçiyor. Belirsizliklerle dolu ve çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. Her şeyden önce bu seçim OHAL koşulları altında yapılıyor. Demokratik bir seçimin OHAL altında yapılabileceğini söylemek doğru değil. Nitekim bunu AB kurumları da defalarca dile getirdiler ve seçimlerin ertelenmesi talebinde bulundular. Şuan Türkiye Cumhuriyeti devleti Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare ediliyor. Yani, meclis inisiyatif dışı bırakılmış. Bu boyutuyla dahi bu seçimin çok su kaldırır bir hali vardır. Artı, seçim döneminde öylesine bir hareketlilik var ki; partilerden partilere transferler, bir partiye seçim hakkı kazandırmak için dolaylı yollardan müdahaleler, baraj sorunu olan bazı partiler için çıkarılan ittifak yasası bütün bunların demokrasi ile ne alakası var? Eğer istediğiniz demokrasi ise yüzde 10 barajını indirin! Şimdi bütün bunların bileşkesinde bir seçim oluyor ve bu seçim tabii ki pek çok şeye gebedir. Bu seçimin sonuçlarını tahmin etmek oldukça zordur. Bu bakımdan 24 Haziran seçimleri yeni gelişmelere de sebep olabilir. Parlamento çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı farklı partilerden seçilebilir. İlk turda yüzde 50+1 sağlanamayabilir ve seçimler ikinci tura kalabilir. İlginçtir, dünün düşmanları bugünün dostları olmuş ve ittifak halindeler. Keşke Türkiye’de siyaset sağlıklı bir zemine otursa; toplumun zaafları, çelişkileri istismar edilmese. Toplum ötekileştirilmese, barış kardeşlik dili korunsa ve huzurlu bir topluma doğru gidebilsek. Ne yazık ki, parlamentoda temsiliyeti olan partilerde böyle bir anlayış yok. Biz Türkiye siyasetine yeni bir anlayışın girmesi gerektiği inancındayız. Demokrasinin tüm kurum ve kuralarıyla yerleşmesi, tüm halkların temel haklarının kendine teslim edilmesi ve bunun anayasal güvenceye kavuşturulması en temel talebimizdir. 12 Eylül anayasasını tümden değiştiren yeni demokratik bir anayasa bizim önceliğimizdir.
‘OHAL altında bir seçim yapmak bile tek başına kaygı verici’
Sandıkların taşınması meselesi üzerinden sandık güvenliğine değinen Karakoç, “Her şeyden önce bu hukuki değildir. Yani, vatandaşa kendi ikametinde oy kullanma git şehrin öbür tarafında oy kullan diyorsun. Bu kaygı verici bir durumdur ve demokrasiyle de hukukla da bağdaşan bir yanı yoktur. Zaten OHAL altında bir seçim yapmak bile tek başına bir sürü kaygıyı, hatayı, haksızlığı, usulsüzlüğü beraberinde getiriyor. Sandıkların taşınması, sandık güvenliğine yönelik kaygılar, sandık başkanlarının kamu personelinden seçilmesi vs. Halbuki öncesinde böyle uygulamalar yoktu. Sandık başkanları seçim kurulu kanununa göre demokratik bir şekilde seçiliyordu. Yine, sandık bölgesine hiçbir güvenlik gücü gidemiyordu. Yani, sandıkların etrafı bağımsızdı. Şimdi yeni uygulamalarla tüm bunların istismarına kapı aralıyor, buna fırsat veriyor. Bu uygumlalar haklı olarak vatandaşlarda seçimlerin güvenliğine yönelik şüphelerin uyanmasına neden oluyor.
‘Yandaşa 0 baraj ama Kürtlere yüzde 10 baraj!’
Yüze 10 seçim barajının halk iradesinin mecliste temsiline engel olduğuna vurgu yapan Karakoç, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Siyasete seçim barajı Kürtlere karşı kondu, Kürtler seçilmesin, temsil edilmesin diye yüzde 10 barajı var. Bir ara MHP’nin oyları düştü diye barajı yüzde7’ye düşürdüler ve MHP’yi hazine yardımından yararlandırdılar. Bugün de hala yüzde 10 barajını muhafaza ediyorlar, çünkü bu durum büyük partilerin işine yarıyor. Şimdi ise ittifak yasaları ile kendi yandaşlarını barajdan kurtarıyorlar. Yani, şimdi yine Kürtler yüzde 10 barajı ile karşı karşıya ama yandaşlar ise ittifak yasası ile baraj atlatılıyor. Yandaşa 0 baraj ama Kürtlere yüzde 10 baraj! Bütün bu uygulamaların demokrasilerde yeri yok.”
‘Baraj HDP’ye değil Kürtleredir’
HDP’nin baraj sorununa ilişkin olarak ise Karakoç, şöyle konuştu: “Araştırma şirketlerinin verilerine baktığımızda HDP’de bir baraj riski olduğunu görüyoruz. HDP, bugün 8 ila 11 bandında gidip geliyor. Yani, HDP’nin bir baraj sorunu olabileceğini düşünüyorum. Tabii buda HDP’nin sorunudur. Cumhur ittifakı belli, İslamcı ve milliyetçi kesim; Millet İttifakı belli, Kemalistlerin, ulusalcıların ve İslamcıların ittifakı ve burada dışlanan ise yine HDP. HDP derken de Kürtler de demiyorum. HDP, düşünce olarak Kürt değil ama Kürtler HDP’ye oy veriyor. Sorunu net ifade etmek gerekirse baraj Kürt sorununa konulmuş ve Kürtler demokratik yoldan temsil edilmesin, kamuoyunda hak hukuk davası yapmasın, Kürtler hep ‘ret-inkar-şiddet’ minderinde kalsınlar denilmiştir. Dolayısıyla baraj HDP’ye değil Kürtleredir. Çünkü bütün Kürtler HDP’li değil. Şuan Kürtler adına siyaset yapan diğer partiler de var, örneğin HAK PAR var.”
‘Her seçimde oylarımızı ikiye katlıyoruz’
Kürtlerin neden ittifak yapamadıklarına ilişkin konuşan Karakoç, şunları söyledi: “Evet, Kürtler hem kendi aralarında ittifak yapmıyorlar hem de diğer partilerin tabanlarını oluşturuyorlar. Örneğin, 24 Kürt ilini düşündüğümüzde yüzde 50’sinin AKP’ye oy verdiğini görüyoruz. Yüzde 45’i de HDP’ye oy veriyor. Bir kısım Kürtler de bugünkü koşullarda bizim gibi küçük çaptaki partilere oy veriyor. Tabii bu yaklaşım her an değişebilir. Nitekim biz parti olarak seçimlere girmeye başladığımızdan bu yana üç seçim geçirdik ve her seçimde de oylarımızı yüzde 100 arttırdık. Mesela 2014 yılında 36 bin oy aldık, 2015’in Haziran’ında 65 bin oy aldık ve 2015’in Kasım ayında ise 112 bin oy aldık. Diyarbakır’da ise en son seçimlerde il genel meclisi adayı göstermiştik ve 2 binin üzerinde bir oy almıştık. Bursa’da 5 bin İstanbul’un her iki seçim bölgesinde 10 – 12’şer bin oy aldık. En yüksek oyu İstanbul’da aldık çünkü en büyük Kürt kenti İstanbul’dur. İstanbul’da 4 – 5 milyon Kürt yaşamaktadır. Dolayısıyla bu süreç değişime ve yeni gelişmelere gebedir. Bugün bizim çok ciddi bir kitle tabanımızın olduğunu biliyorum.”
‘89’da 40 bin oy almıştık’
Diyarbakır’da 7 bağımsız adayın yarıştığına vurgu yapan Karakoç, bağımsız adayların durumuna ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Bağımsız adayların yarısından fazlası zaten bireysel olarak seçime giren genç arkadaşlardır ve onların seçimde pek bir şanslarının olduğunu düşünmüyorum. Bağımsız adaylar içerisinde bir benim belli bir potansiyelim var. Biliyorsunuz ben geçmişte de Diyarbakır’da 89 senesinde Demokratik Platformun bağımsız belediye başkan adayı olmuştum. Ve biz o zaman takriben 40 bin oya yakın bir destek almıştık. Bir takım usulsüzlüklerin yaşandığı o seçimi biz ikinci olarak tamamlamıştık. Dolayısıyla hem bizim parti olarak hem de Diyarbakırlı olmama hasebiyle ve geçmişten beri de siyasetin içinde olmamdan kaynaklı burada belli bir potansiyelimiz var. Bağımsız adaylardan biri de HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu. HÜDA PAR’ın da Batman ve Diyarbakır’da belli bir tabanları var ve geçmiş seçimlerde bu bölgelerden almış oldukları oylar var.”
‘Kerkük ve Afrin süreçlerinde HÜDA PAR’ın takındığı tavır Kürtlerde bir kırılma yarattı’
AK Parti tabanından HÜDA PAR ve Saadet Partisine bir kayış olma ihtimalini değerlendiren Karakoç, “Bugün itibariyle seçmen profilini etkileyebilecek o kadar olaylar gelişti ve öyle koşullar oluştu ki, bunu tahmin etmek gerçekten zor. Mesela Kerkük’ün düşmesi ve bu konuda hükümetin tavrı bir kere Kürtlerde ciddi bir kırılma yarattı. Afrin olayı Kürtlerde ciddi bir kırılma yarattı. Kerkük ve Afrin süreçlerinde HÜDA PAR’ın takındığı tavır Kürtlerde bir kırılma yarattı. Yine, hendek siyaseti Kürtlerde bir başka kırılma noktasıdır. Bütün bu yaşananların kitleler üzerindeki etkisini tahmin etmek oldukça zor. Fakat çok sürpriz sonuçların yaşanabileceğini de düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Umuyorum ki çağrılarımız halkımızda bir karşılık bulur ve bizi sahipsiz bırakmazlar’
Karakoç, son olarak ise seçimlere ilişkin Diyarbakır halkına şu çağrıda bulundu: “Bağımsız aday olarak sokaklarda ve medyada, Türkiye’nin geleceği, Kürt sorununun demokratik çözümü ve halkın huzur, güven ortamında rahat bir şekilde iş, aş bulabilmesi için bir program ortaya koyacağız. Bu programa halkımızdan destek isteyeceğiz. Umuyorum ki partimizin çağrıları halkımızda bir karşılık bulur ve bizi sahipsiz bırakmazlar. Tüm Diyarbakırlı hemşerilerimize iş ve yaşamlarında başarılar diliyorum.”