Hayvancılık şimdi de revaçta, ancak..Şimdi taşlar temizlenmiş, köylü domates, soğan, patates ekiyor volkanik taşlardan temizlenmiş bereketli topraklara.
Arkadaşın önerisiyle yıllar sonra tekrar bu eski Urfa yoluna vurduk kendimizi. Diyarbakır’da son 10 yıl içinde yapılaşma alanındaki hızlı gelişme köyleri de bayağı etkilemişti. Daha önce küçücük olan birçok köy oldukça büyümüştü. Köylerde 2-3 katlı modern yapılar dikkatimi çekti. Yapılaşmadaki gelişmenin değişik versiyonu daha önce kayalık-taşlık olan arazilerde de yaşanmıştı. Arazilerin büyük bölümü kayalardan, taşlardan temizlenmişti.
arkadaşla eski yoldan Siverek’e doğru yavaş yavaş giderken köylerin yanı başındaki yüzlerce dönümlük domates ve soğan ekili tarlalar dikkatimi çekti. Hasat başlamıştı. Tarlalarda kadınlar, erkekler çoluk çocuk çalışıyordu. Bunaltı sıcaklara rağmen tarlalarda harıl harıl çalışan bu insanları görünce aniden aklıma Kürtlerin en büyük sanatçılarından biri olan ŞivanPerwer’in 30-40 yıl önce zevkle dinlediğim “Xwedêda” şarkısı aklıma geldi. Şarkıda, ailesini geçindirmek için Adana ve Mersin’e gitmek zorunda kalan ve buralardaki pamuk tarlalarında çalışan Xwedêda’nın yaşadığı zorlukları eşi Xanê’ye anlattığı dramı yer alıyordu.
Hepsi Kürtçe konuşuyordu. Tarlalarda çalışan kadınlar genelde başörtüleri ile güneşten kendilerini korurken erkeklerin bir kısmı geleneksel poşudan vazgeçmemiş, bazısı ise modern takılarak safari veya kova şapkalar takmışlardı. Ve hemen hepsi Siverek çevresindeki köylerden gelmişlerdi. Yanı fakir fukara emekçi takımı, yoksa bu sıcakta maddi durumu iyi olan kim gider tarlada bu ağır şartlarda çalışırdı.
şartlarda çalışırdı.
Okullar tatil olduğu için akranları kim bilir nerde tatil yaparken burada ise anne ve babalarıyla birlikle bunaltı sıcak altında çalışan çocuklar da vardı. Çocukların tarlalarda çalışması üzüntü vericiydi. Yanına yaklaştığım küçük kız çocuğuna “şimdi tatilde olman gerekmiyor muydu?” diye sorunca “ aileme yardım ediyorum.” Demekle yetindi.
Arabayı yol kenarına çekip soğan tarlasına girdik. İşçilerin başındaki Veysi Gerçek, bizi çok sıcak karşıladı. Onunla röportaj yaparken Türkçe, özel sohbette ise Kürtçe konuştuk. Rekolte biraz düşük olsa da soğan fiyatlarından memnundu. Soğanları, genelde Diyarbakır ve bölgenin diğer illerinin yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyormuş. Sonra tarlada çalışan kadınlar, erkekler ve çocuklarla Kürtçe kısa sohbetler ettim. Doldurdukları her çuval için kendilerine 45 lira ödeme yapılıyormuş.
Soğan tarlasındaki sohbetlerimiz ve fotoğraf işi tamamlandıktan sonra Siverek’e doğru yola devam ediyoruz. Yollarda domates tarlalarını izliyoruz. Toplanan domatesler, kasalara kasalarda tarlalara çekilmiş kamyonlara ha bire yükleniyor. Tarım alanında bayağı canlanmış bu bölge. Siverek’e 10 kilometre kala yolun sağ tarafında ise adeta kızıla boyanmış gibi tarlalar görüyoruz. Arkadaş bu konuda deneyimli. Nerde ne var biliyor. ‘Sergi ‘ varmış.
“Sergi” dedimse fotoğraf sergisi falan değil. Kurutulmuş domates sergisi. Toplanan domatesler ikiye bölünüp tarlalara serilip naylonların üzerinde güneşte kurutmaya bırakılıyormuş. Buna da bu bölgede ‘sergi’ deniliyormuş. Daha önceleri biliyordum ama yerinde ilk kez görecektim.