İktidar dönüyor, dolaşıyor, çarkıfeleği çeviriyor, ibreyi HDP’ye denk getiriyor, kapatma davasını tazeliyor.
HDP’nin kapatılmasında umut edilen nedir?
HDP kapatıldığında, Kürtlerin, muhaliflerin boşta kalan oyları AK Partiye gelir diye bir strateji mi var?
Varsa böyle bir düşünce ya da niyet, vallahi de boş umut, billahi de boş bir hayal. Müslüman, ümmetçi Kürtlerin de vereceği bir oy vardı ise, bu saatten sonra onun da ihtimali kalmadı. Şimdiye kadar giden bir miktar oy vardı, onun da sayısı düşecek.
Mafya ile ilişkili, maaşlı, FETÖ ile bağlantılı milletvekilleri hakkında verilmiş bir tek fezleke yok. Sadece düşüncelerini dile getirdiği için düzmece fezlekelerle HDP’lilerin vekillikleri iptal ediliyor. Bu yetmiyor, bir de kapatma davasında ısrar ediliyor, o da yetmiyor, mal varlıklarına el konulması isteniyor.
ALLAH’A REVA MI?
Mesele tek başına ideolojik değil artık.
İnsanlar zulme, baskıya, haksızlığa karşı, bunu daha anlamadınız mı?
Anayasaya mahkemesi kapatma davasını uygun bulmayıp geri gönderiyor. Aradan kısa bir zaman geçiyor, gerekçeler yeniden düzenleniyor, kapatmada ısrar ediliyor. Bu ısrar demokrasiden uzaklaştırıyor, gerilimi artırıyor.
Devlet Bahçeli devrede, Anayasa mahkemesini şimdiden baskı altına alıyor, ‘Bundan sonra bütün gözler AYM'ye çevrilecektir. İkinci kez iade seçeneği de kalmamıştır” diyor, demokrasiyi katlediyor.
*
Şimdiye kadar bu kadar parti kapatıldı da ne oldu?
Demokrasiye bir katkısı mı oldu kapatmaların?
Talimatla, özel istekle parti mi kapatılır?
Halkın, milletin iradesi nerede kaldı?
‘O partiyi beğendim kalsın, öbür partiyi beğenmedim kapatılsın’ demenin demokrasiyle bağdaşan bir yanı var mı?
Elbette ki yok.
‘Benim gibi düşünmüyorsan sana hayat hakkı yok’ anlayışının hâkim olduğu bir atmosfer Türkiye’ye yakışmıyor. Demokratik hukuk devletine hiç yakışmıyor.