Sevgili Dostlarım Merhaba.
Mübarek Kurban Bayramınızı kutluyor sağlıklı huzurlu mutlu nice bayramlar diliyorum.
Eski geleneklerimiz hala sürmese bile bu kutsal günlerin hatırlanması sürdürülmesi gerekiyor diye düşünenlerdenim.
" Bizim çocukluğumuzun Bayramları bir başka olurdu. " Bu sözleri sanırım çok fazla duyuyorsunuzdur.
Gerçekten benim çocukluğumda da Bayramlar bir başka olurdu. Günler önceden annelerimiz evin en küçük köşesine kadar temizlik yapardı . Bir gün önceden çörekler yapılırdı. Rahmetli Babam tatlı siparişini hep Tatlıcı Saim ustadan verirdi. Bayram akşamı o cevizli kadayıflar evimize yollanırdı. Annem ablalarım Bayram sabahında, ezan okunduğunda kalkar, yapılacak yemekleri hazırlarlardı.
Bayramlık elbiselerimizi giyer sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Babamın, Annemin, Abilerimin Ablalarımın ellerini öperdik.
Sonra ben mahallenin diğer çocukları ile birleşir komşuları dolaşır hem ellerini öperdik hem de bayramlık sekerlerimizi toplardık.
Ne güzel günlerdi. Akşama kadar mahallenin çocuklarıyla oynardık.
Kavga da ederdik. Hatta kavga ettiğimiz de annelerimize söyleyemezdik.
Çünkü ailelerimiz hep komşu çocukları haklı görürdü.
Büyüğünce anladım ki; Eski mahalle kültüründe aileler hep karşı çocukları haklı görmelerinin sebebi meğerse komşuluk ilişkilerindeki o kuvvetli bağın çocukların kavgası yüzünden bozulmasını engellemekmiş.
Düşünebiliyor musunuz?
Ne kadar güzel anlamlı bir davranış biçimi büyüklerimiz sergiliyorlarmış.
Biz çocuklara hem paylaşımı hem de beşeri ilişkilerdeki güçlülūğü aşılıyorlarmış.
Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü bizlere o küçük yaşımızda gösteriyorlarmış.
Şimdi böyle mi acaba ?
İnsanlar çocuklarının şımarık davranışlarını, özgüven olarak kendilerini ifade etme olarak gösterip hoşlarına giderek başkalarına anlatıp gurur duyuyorlar.
Sonra da bu çocuklar büyüyünce iletişimde sıkıntılı süreçler yaşıyorlar. Hatta
Asosyal gençler olduklarında aileler çocuklarını sosyalleşmeleri için psikologlara psikiyatristlere götürüyorlar.
Saygısız fütursuz çocuklar yetiştiğinde biz anne baba olarak nerede yanlış yaptık diye düşünemiyorlar.
Evet, Sevgili okuyucularım hep derim bir çocuğun büyüdüğünde kendine ve insanlığa faydalı bir birey olması için aile ve çevre faktörlerinin önemli rol oynadığını bilmek gerekiyor.
Çocuğun kişisel karakterinin oturması için doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini ilk olarak onun ailesinden öğrenmesi gerekiyor.
Kötü çocuklar doğmuyor;
Her çocuk masum bir bebek olarak doğuyor ve ona neler öğretildiyse, çevresinden neler gördüyse bunları o küçücük beynine yerleştirip büyüyor.
Gelelim bugünlerde kutladığımız Mübarek Kurban Bayramına.
Sabah kötü bir kokuyla uyandım. Uyanır uyanmaz kan konusunu ve o günün Kurban Bayramı olduğunu hemen anımsadım.
Balkondan bakmamla Karşı şarküterinin beyaz bir çadır kurduğunu ve kurbanları burada kestiğini gördüm. İçim acıdı desem o hayvanlara inanın yeridir
İnsanlar bekleşiyor kurbanları kesilene kadar birbirleriyle sohbet ediyorlardı.
Ve Kan Kokusu tüm çevreyi sarıyordu.
Ben neyse kendi kendime diye söylenmeye başladım.
Ya o küçük çocuklar balkonlardan baktıklarında o kötü kokunun belki de kan kokusu olduklarını bilmeyeceklerdir.
Amma velâkin o beyaz çadırdan sızan kanları gördükçe ve o hayvanların seslerini işittikçe o küçücük yüreklerinde ne korkularla büyümeye başlayacaklardır.
Küçücük yüreklerinde belki etten nefret edeceklerdir.
Belki de o keskin kan kokusu günlerce belki de aylarca burunlarının direklerin de sızlayacaktır.
Öyle ya ; et protein kilosu da bu enflasyonda hayli yüksek bir miktarda. Ama günümüz toplumunda vejeteryanlar o kadar fazla ki.
Oysa Diyarbakır merkezinde üstelik 75 mt dediğimiz nezih bir semt de bunlar olmamalıydı. Bu semt de oluyorsa Diyarbakır gibi metro bir kentin diğer semtlerinde daha fazla farklı durumlar oluyor diye üzülerek düşüncelerimi burada vurguluyorum.
Belediyelerin muhakkak her semtte sıkı bir şekilde denetleme yapması gerekiyordu.
Kurbanlık kesimler için şehre biraz uzak mesafelerde kesimlerin olması gerekiyordu.
Şimdi bu satırlarımı okuyan gerekli merciler benim yazıma belki de karşı da çıkacaklardır.
Kesimlerin belirli yerlerde olduklarını savunacaklardır.
Gelin görün ki ben gördüğümü söylerim. Bunu bilirim.
" Burnuma gelen keskin kan kokusu hala ciğerlerim den sökülüp atılmadı."
Bitmedi dostlarım.
Kurban Bayramı'nın amacı yoksulların evlerinde et götüremeyenlerin et yemeleri içindir.
Gel gör ki; Günümüz insanları kurbanlarını kesip buzdolabına o kurbanlık etleri istifleyip daha sonra bu etleri tüketiyorlar. Bu mu Kurban kesmek?
Bu mu fakir fukaraya et yedirmek?
Bu mu Kurban Bayramı'nın amacı?
Değil, değil mi?
Seslerinizi duyar gibi oluyorum.
Tabiî ki son yıllarda artan enflasyonla birlikte insanlarımızın değerleri ve toplum yargıları değişmeye başladı .
Bu da çok acı verici bir durum
Bayramları tatil olarak benimseyip Anne Babalarının büyüklerinin ellerini öpmeden tatile çıkan o kadar fazla çekirdek ailelerimiz var ki ...
Hâlbuki eski geleneklerle büyüyen Anne Babalar bir bayram sabahında kapı zillerinin çalınıp evlatlarının gelmesini dört gözle beklerler.
Duygu dolu bekleyişler her zaman için yaşanacaktır.
Bunu bilir bunu söylerim.
Gençler lütfen bayramları tatil amaçlı görüp büyüklerinizin ellerini öpmeden tatile gitmeyin. Bir gün sizlerde o yaşlarda olacaksınız. Ve sizlerde bir kapı zilinin çalmasını; evlatlarınızı torunlarınızı görmek isteyeceksiniz.
Bugün bu satırları 3 Temmuz günü yazıyorum. Ve benim doğum günüm.
Her zaman doğum günlerine önem veririm. Çünkü insanlar bir defa doğarlar. Bir defa dünyaya gelirler. Bir defa bu dünyaya gözlerini açarlar.
Onun için belki de bu yüzden duygu yüklü olurlar. Ben deniz de bu satırları yazdığımda Rahmetli babamın Rahmetli annemin hiç doğum günümü unutmadıklarını anımsadım.
Ablalarım Abilerim de asla doğum günümü unutmazlardı.
Şimdi bakıyorum çocuklarım ve sevdiklerim de doğum günümü unutmuyorlar.
Belki de bende bu özel güne ayrı bir önem veriyorumdur.
Bu düşüncelerimi bildikleri için onlarda benim bu kırmızıçizgimin güzelliğini benimle paylaşmak istiyorlardır. Belki de bazı okurlarım da bizim doğduğumuz günü ailelerimiz bile bilmiyorlardır diye söyleniyorlardır.
Haklılar çünkü eskiden okuma yazma oranı çok düşük seviyelerde olduğu için doğum tarihleri tam anlamıyla nüfus cüzdanına doğru yazılmıyordu. Ama benim her ne kadar nüfus cüzdanında farklı bir tarih olsa bile doğum günümü tarih gün hatta saat olarak bile büyüklerimden biliyorum. Hatta aile dostumuz bir ablamız her beni gördüğünde " ebeni biz çağırdık " ona göre deyip gülümserdi.
Evet, Sevgili okuyucularım;
Sevdiklerinizi önemseyiniz.
Sevginizi gösteriniz.
Mutluluklar nedir ki; bir anlık zaman dilimi değil mi?
Güzellikleri sevdiklerinizle paylaşınız.
Bir gün belki her şey çok çok geç olabilir.
Bu yüzden dargınlıkları, küslükleri unutunuz.
Sevgilerimle