KADINLAR; ‘ÖLDÜRÜLMEK VE KAYBEDİLMEK İSTEMİYORUZ’

Mümin Ağcakaya

Neredeyse hemen her gün bir kadın öldürülüyor, cinsel saldırıya ve şiddete maruz kalıyor. Ya da kayıp haberlerini televizyonlarda ve sosyal medyada böylesi insanın içini karartan haberlerin geçmediği gün yok gibi. Bu haberler sadece kadınları değil herkesi yaşadıkları çevrenin, mahallenin, sokağın hatta binanın ne kadar güvenli olduğunu sorgulamaya itiyor. Ayrıca sokaklarda yaşanan şiddet, silahların patlaması de öyle. Bunlara son zamanlarda artan motosiklet ve arabaların yarattığı gürültü terörünü de sayarsak rahat ve huzurlu gün geçirmek neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu şiddet ve yarattığı tedirginlik bir girdap gibi herkesi içine almaya çalışırken; bu ortamdan en fazla rahatsız olan ve hedefindeki kesim kadınlar oluyor.

Kadınlar da şimdi bu durumu; ne kadar güvenli bir çevrede yaşıyoruz ve ne kadar güvendeyiz? Diye sorgulamaya başlıyorlar.

Çünkü her gün kadın ölümlerinin, kaybedilme olaylarının, cinsel saldırıların, tecavüzlerin yaşanıyor olması başta kadınlar olmak üzere toplumun birçok kesimin öfke ve tepkilerine neden oluyor.

Kadınlar bu kadar öldürülme, kaybedilme ve şiddete maruz kalmalarına; ‘Artık yeter! Katledilmek ve kaybedilmek istemiyoruz’. diyorlar. Kadınlar sokakta ve evde yaşam kaygısı olmadan güvende yaşamak istiyorlar. Şiddeti meşrulaştıran yaklaşımları da eleştiriyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadını hiçleştirdiğini, yaşam haklarının hiçe sayılarak; özgür yaşam haklarının ellerinden alınarak eve hapsedilme yaklaşım ve anlayışları kabul etmiyorlar.

Şiddet dalgası ya da şiddet krizi toplumda ciddi sıkıntıların yaşanmasına zemin sunan bir virüs gibidir. Bu kriz toplumsal bağları zayıflattığı gibi çok farklı sıkıntıların yaşanmasına da zemin sunmaktadır. Geçen gün İstanbul’da televizyonlarda herkesin izlediği gibi sokak ortasında geçen kıza yapılan cinsel saldırı ya da başka şehirlerde yaşanan cinsel saldırı ve tecavüz olaylarının sonuçta ne boyut kazanacağını önceden kestirmek zordur. Kadını her türlü saldırıdan koruyacak ‘İstanbul Sözleşmesi’ gibi yasa ve yönetmeliklerin çıkarılması ve gözden geçirilmesi gerekmektedir. Aile içi şiddet, cinsel istismarlar ahlaki çöküşün, toplumsal çürümenin yansımalarıdır. En başta da sokakta şiddet ve kadına şiddet çürütücüdür. Toplumsal güvenin erozyonudur. Huzur kaçırıcıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.