Kadınlar gününde şiddet de, taciz de sürüyor

Sokakta değil, evde dövün

Diyarbakırlı kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle beklenti ve duygularını gazetemizle paylaştılar.

Kadınlar gününün göstermelik olarak sadece bir güne indirgenmesine tepki duyan Diyarbakırlı kadınlar, sokaklarda rahat dolaşamadıklarını ve tacize uğramaya devam ettiklerini belirterek, kadınların yaşamın her alanında ve her yerde erkeklerle aynı haklara sahip olmaları gerektiğini ve kadına şiddet uygulayanlara yönelik cezaların arttırılmasını istediler.

Kadına şiddete sokak ortasında tanık olan Sidar Canik, kadına şiddetin toplumda meşru görüldüğünü belirterek, “8 Mart günü ‘dün) bile kadına şiddeti gözlerimle gördüm. Adamın biri yol ortasında bir kadını dövüyordu. Kadına şiddet uygulayan erkek nişanlısıymış. Vatandaşlar önce tepki gösterecekti ancak şiddet uygulayan kişi ile kadının nişanlı olduklarını duyunca geri çekildiler. Bir tepki oluşsa da bu kadına neden şiddet uygulandığı noktasında değil, şiddetin sokakta uygulanmasına bir yadırgama şeklinde bir tepki oluşuyor. Yani kadının dövülmesinde bir sorun görülmüyor, sorun şiddetin uygulandığı mekânda. Yoksa kadınların evde şiddet görmesine bir itiraz yok bu toplumda” şeklinde konuştu.

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Diyarbakırlı kadınlarla 8 Mart’ı ve kadınların yaşadıkları sorunları konuştuk.  

“Kadının dövülmesinde bir sorun görülmüyor, sorun şiddetin uygulandığı mekânda”

“Kadınlar gününün sadece bir güne indirgenmesi bir günlük kadına göstermelik bir değer verilmesi çok saçma bir şey” diyen dershane öğrencisi Sidar Canik, “ Az önce gördüm, adamın biri yol ortasında bir kadını dövüyordu. Kadına şiddet uygulayan erkek nişanlısıymış. Diyarbakır gibi bir yerde bu şiddeti görenler, kadına şiddet uygulayan erkeğin kadının nişanlısı olduğunu öğrenince geri çekiliyorlar. Ve bir tepki oluşsa da bu kadına neden şiddet uygulandığı noktasında değil, şiddetin sokakta uygulanmasına bir yadırgama şeklinde bir tepki oluşuyor. Yani kadının dövülmesinde bir sorun görülmüyor, sorun şiddetin uygulandığı mekânda. Yoksa kadınların evde şiddet görmesine bir itiraz yok bu toplumda. Olay burada şiddetin uygulandığı mekânın seçimindedir. Birçoğu şöyle düşünüyor, ‘sokakta neden dövüyor, gitsin evinde dövsün’. Kadının dövülmesine bir itiraz yok, itiraz şiddetin gizili yapılmamasınadır ne yazık ki.

 

“Memleketimde böyle şeylerin olduğunu söylemek istemezdim ama maalesef var”

Diyarbakır’da kadına değer yok, ataerkil bir sistem sonuçta. Tabii ki, kadınlar burada bir mücadele veriyorlar ama kadınların mücadelesine engel olan yine kendi çevresi, babası, abisi, eşi vs… Toplumsal bir baskı var kadınlar üzerinde. Sen kadınsın otur, sen söyleyemezsin, yapamazsın, edemezsin. O gösterilmeye çalışılan, yok kadınlar şöyledir, böyledir, çiçektir vs… göstermelik şeyler bunlar.  Çünkü kadınlara dair süslü sözler söyleyen erkeklerin evlerinde nasıl yaşadıkları, kadına ev yaşamında nasıl baktıkları ortadadır. Memleketimde böyle şeylerin olduğunu söylemek istemezdim ama maalesef var.

Kadınlar taciz ediliyor

Kadınların çalışma yaşamına katılmaları, bir işte istihdam edilmeleri üzerine birçok şey söyleniyor ama kadınların oralarda uğradıkları muamele, sözlü sözsüz, bakışsal fiziksel tacizler kadınların işi bırakmalarına neden oluyor.

“Kadın yaşamın her alanında her gün hak ettiği değeri görmeli”

Kadınlar gününün sadece bir güne indirgenmesi bir günlük kadına göstermelik bir değer verilmesi çok saçma bir şey. 8 Mart’ta bir gün kadınlara değer veriliyormuş gibi gösteriliyor ama bütün bir yıl boyunca kadınlara gösterilen değer bambaşka. Kadın yaşamın her alanında her gün hak ettiği değeri görmeli. Kadınlar evde, işte, sosyal siyasal yaşamın her alanında erkeklerle eşit haklara sahip olmalıdır.

 

“Erkeklerin kadınların arkasında durması olumlu bir şey”

 Bugün kadın mücadelesinin gelişmesiyle bir nebze de olsa olumlu gelişmeler var. Bugün yer yer erkekler de kadın mücadelesine destek veriyorlar. Erkeklerin kadınların arkasında durması ve kadın haklarının kazanılması mücadelesinde seslerini yükseltmeleri olumlu bir şey tabii. Eskiden çok azdı bu destek, daha çok aydın kesimlerde vardı kadın mücadelesine destek ama son zamanlarda erkeklerin kadın mücadelesine verdikleri destek olumlu bir gelişme. Yarın öbür gün belki daha da çoğalacak erkeklerin kadın mücadelesine destekleri.

“Görgülü kuşlar gördüğünü işler”

Mesela şuan bir çay ocağındayız burada kadınlar da erkekler de rahat bir şekilde oturabiliyor bu çok güzel bir şey ama bunun her yerde olması gerekiyor. Ben isterim ki, bu durumu Bağlar’da da, Benusen’de de yaşayalım. Kadınlar akşam hava karardıktan sonra dışarıya rahat rahat çıkamıyorlar. Belli bir saatten sonra kadınlar eve kapanmak zorunda kalıyorlar, yanlarında bir erkek olmadan dışarı çıkamıyorlar. Kadınlar eve kapanıp temizlik, yemek vs… yapmak, çocuklara bakmak zorunda kalıyorlar. Kadınlar her şeye boyun eğiyorlar ve ailelerinde ne görüyorlarsa onu yapmak zorunda hissediyorlar. Bir söz var ‘Görgülü kuşlar gördüğünü işler’ diye. Kadınlar kendilerini da ailelerinden gördükleri şeylere tabi olmak zorunda hissediyorlar. Hani kadınlar hep söylerler, ‘Biz babamızdan böyle gördük’, yani kadınlar değişime açık değiller. Kadınlar değişime birazcık açık olduklarında ve çocuklarına ‘ben yapamadım sen yap’ dediklerinde her şeyin çok daha güzel olduğunu görecekler.

 

“Kadınlara karşı uygulanan şiddet ataerkil sistemin bir ürünü”

Erkeği doğuran, ona bakan, onu büyüten de bir kadın ve yarın erkeğin bakacağı da bir kadın; yani bunları göz önüne aldığınızda erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının yanlışlığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Tabii ki, kadınlara karşı uygulanan şiddet ataerkil sistemin bir ürünü ve bu şiddet öyle ki, bugün birçok kadın tarafından da ne yazık ki, kadınların kaderiymiş gibi görülebiliyor. Bugün, annesine uygulanan şiddeti gören bir çocuk bu şiddetten rahatsızlık duyuyor ama ne yazık ki aynı çocuk yarın büyüdüğünde başka bir kadına bu şiddeti uygulayabiliyor. Bu zihniyetin bir yerde kırılması gerek. Tabii ki, kadına gerçekten değer veren, saygı duyan, toplumsal yaşam içinde kadın erkek eşitliğine inana ve bunu yaşamına indirgeyen erkekler yok değil ama bunlar çok az ve toplumsal baskı içinde eriyip kayboluyorlar. Toplum erkek egemen, ataerkil bir toplum ve kadınların mücadeleleriyle erkekleri sarsması, kendine getirmesi lazım diye düşünüyorum.

“Kadınları erkeklerin hizmetçisi olarak algılayan zihniyete karşıyım”

Şuanda Sur’da, Cizre’de bir sürü olaylar oluyor ve buralarda da en çok kadınlar zarar görüyor. Kadınlar her yerde yaşamın daha iyi, güzel olması için çaba harcıyorlar. Bugün kadınlar da çalışma yaşamının içindeler ve erkeklerle aynı işleri yapabiliyorlar. Yeri gelecek kadın çivi de çakmalı, erkek bulaşık da yıkamalı. İşlerin cinsiyete göre ayrılmasını da doğru bulmuyorum.  Erkeklerle aynı çalışma yaşamında olan kadınların eve geldiklerinde tek başlarına ev işlerini yapmak zorunda kalmaları da kabul edilecek bir durum değildir. Kadınları erkeklerin hizmetçisi olarak algılayan zihniyete karşıyım. Yaşamın her alanında kadın erkek eşitliği olmalı ve kadınların değeri sadece bir güne indirgenmemelidir. Kadınlar birey olarak yaşamın her alanında özgürce hareket edebilmelidir.”

 

“Bölgede hüzünlü bir yas havası var ve bu ortamda 8 Mart kutlamaları yapmak mümkün gözükmüyor”

Bölgede yaşanan çatışmalı süreçten dolayı 8 Mart’ın buruk yaşandığının altını çizen işçi Nevin Alkan, “ Öncelikle böylesi bir dönemde kadınlar gününü kutlamak biz kadınlarda büyük bir burukluğun yaşanmasına neden oluyor. Kadınlar günü, baharın coşkusu kadınlarda bir yandan büyük bir sevinç oluştururken bir yandan da yanı başımızdaki olaylar, ölümler ister istemez kadınlarda büyük acılara yol açıyor. Şuan bölgede hüzünlü bir yas havası var ve bu ortamda 8 Mart kutlamaları yapmak mümkün gözükmüyor.

“Bugün bölgedeki bu süreçte kadınlar çocuklarını kaybediyor”

8 Mart, bir kadın olarak benim için çok şeyi ifade ediyor. Kadının emeğini, gücünü, hayattaki misyonunu ifade ediyor. Kadınlar için, özellikle de bölgedeki kadınlar için 8 Mart kutlamalarını gölgeleyen bir çatışma hali var ne yazık ki. Bugün bölgedeki bu süreçte kadınlar çocuklarını kaybediyor. O çocukları dünyaya getirmek, büyütmek sonra da onları kaybetmek kadınlar için büyük bir acıdır.

“Kadın haklarının kazanılmasında, mücadele erkeklerle beraber yürütülebilmeli”

8 Mart’ın, kadınların değerinin bir günle sınırlanmasını da doğru bulmuyorum. Tabii ki, 8 Mart’ın tarihsel anlamı ve güncel önemi açısından baktığımızda 8 Mart’ın kutlanması gerekiyor. Ama kadın hakları, kadınların erkeklerle yaşamın her alanında eşitliği, ortak yaşam alanında baktığımızda kadınların bir güne sıkıştırılması tabii ki de doğru değil. Ayrıca öncelikle erkeklerin aşması gereken bir durumdur, çünkü kadınlara şiddet uygulayan ve kadınların toplumsal yaşamda baskılanması tamamen erkek egemen sistemin ürünüdür. Kadın haklarının kazanılmasında, mücadelenin erkeklerle beraber yürütülebilmesi için öncelikle erkeklerin feodal erkek zihniyetini aşması gerekir. Kadınlarla erkeklerin ortak yaşam alanlarında aynı haklara sahip olduğu konusunda erkeklerin büyük bir dönüşüm yaşamaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Tabii k, en başta kadınlar kendi haklarını kazanma mücadelesini yürütmeli ve erkeklerde bu farkındalığı yaratacak olan tam da kadınların bu mücadelesi olacaktır.

 

“Kadınların özgürlüğü için büyük anlamı olan bir günde kadınların yine mutfağa tıkılı kalmasını doğru bulmuyorum”

Ayrıca 8 Martlar kadınların evlerde pasta börek yaparak kutladıkları bir gün olmamalı diye düşünüyorum. Kadınların özgürlüğü için büyük anlamı olan bir günde kadınların yine mutfağa tıkılı kalmasını doğru bulmuyorum. Geçenlerde haberlerde gördüm, kadınlar 8 Mart’ı kutluyorlar ama kutlama şekline baktığımda bu tablonun kendisi bile kadının toplumdaki yerinin neresi olduğunu göstermesi açısından trajik bir durumdu. Kadınlar yine mutfağa tıkalıydı ve bu durum normal bir şeymiş gibi yansıtılıyordu. Kadın evde erkeğe pasta börek pişirir, çocukların bakımını yapar ve 8 Mart’ı da yine pasta börekle kutlar gibi bir algı vardı” ifadelerini kullandı.

“Savaş olmasın, huzur olsun, çocuklarımız ölmesin”

“8 Mart’ta sadece huzur, barış, mutluluk” isteyen ev kadını Bediha coşkun, “Her zaman her yerde en çok kadınlar eziliyor. Savaş olmasın, huzur olsun, çocuklarımız ölmesin. Çocuklarımızın işi olsun, çocuklarımız işsiz kalmasın ki, başka yollara sapmasınlar. 8 Mart’ta sadece huzur, barış, mutluluk istiyoruz” dedi.

 

“Kadınlar günü bile kadınlara bırakılmıyor”

Kadınlar gününü herkesin kendine malzeme yapma peşinde olduğunu vurgulayan öğrenci Eylem Kızıl ise, “ Kadınlar sadece bir et parçası olarak görülüyor. Kadınların kadın olarak değeri bilinmiyor. Kadınlar bu toplumda hak ettikleri değeri görmüyor. Kadınlar günü bile kadınlara bırakılmıyor. Herkes o günü kendine malzeme yapmaya çalışıyor. Kadına yönelik şiddete verilen cezaları da çok yetersiz buluyorum. Kadına şiddet uygulayanlara verilen cezalar arttırılmalı. Bir kadın olarak sokakta rahat dolaşamıyoruz, sürekli taciz ediliyoruz. Kadın olarak kendimizi değersiz hissetmemize neden oluyorlar. Kadınların bu toplumda özgürlüğü olmadığını düşünüyorum. Ayrıca kadınların sadece bir gün,  8 Mart’ta göstermelik olarak hatırlanmasını da samimi bulmuyorum” şeklinde konuştu.  

 

Ali Abbas YILMAZ / ÖZEL HABER

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri