DAĞ ÇİÇEKLERİ
Sen ıssız vadilerin nadide çiçeği kadın,
Kejê'dir adın
Tarlada, harman çapada vardır emeğin
Toprak kokan güneş yanığı tenin
Başımla gözüm üstündedir yerin
Sen serin yaylaların kır çiçeği kadın,
Sitê'dir adın
Halıda, kilim yün palasta vardır emeğin
Kıl çadırda akar kekik kokulu terin
Emeğin derinliklerindedir yüreğimin
Sen dağ doruklarının yasemin çiçeği kadın,
Xecê'dir adın
Davarda, sap samanda vardır emeğin
Katık kokan a/yaz çatlağı ellerin
Öperim koklarken incitmeden nazenin
Sen gülistanın ebruli pembe gülü kadın,
Gülê'dir adın
Evrenin t/aşı t/emelidir eşsiz varlığın
Dağ çiçeğinin efsunlu kokusudur nefesin
Doğanın nimetidir tükenmeyen k/atıksız sevgin
Sen demir prangaların dişi panteri kadın,
Zilan'dır adın
Sevgi-barış-kardeşlikte vardır emeğin
Parmaklıklar ardından yükselir özgürlük çığlıkların
Dağ doruklarında acı bir zılgıttır avazın
Sosin Kejê' ye
Pîvok Sitê'ye
Bûkik Xecê'ye
Gulsosin Gülê'ye
Olsun
Özgürlükler kardelenlere
Mini sözlük
*sosin = zambak / *bûkik = gelincik / *pîvok = çiğdem / *bûkik = gelincik /
gülsosin = yasemin çiçeği
Kadınlar Günü mü
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşık yüz yıldan bu yana kutlanıyor. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında ‘Emekçi Kadınlar Günü’ olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlandı. ‘Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı’ programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle 1975 yılında ‘Türkiye Kadın Yılı’ kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından ‘Dünya Kadınlar Günü’ kutlanıyor.
Dünya Kadınlar Günü 1908 yılından bu yana 100 yılı aşkın bir süredir kutlanıyor; ancak kadınların sıkıntılarının hiçbir zaman bitmediği göz önüne alınırsa bu günlerin ‘kadınlar eziliyor’ demekten öte gidemediğini gösteriyor. En kolayı da bu olsa gerek. Oysaki toplum olarak kadının sorunlarıyla yüzleşmek gerekiyor. Kadın sorunları bir bir ele alınıp çözüm üretilmelidir. Kadınlar Günü demekte samimi olunmalıdır. Modaya uyup statü gereği Kadınlar Günü denmemelidir. Duyarsızlık ithamıyla karşı karşıya kalmamak için Kadınlar günü ağza alınmamalıdır. Bilinçlendirmeye yönelik bir niyet belirtisi, kadın haklarını hatırlama ve hatırlatmaya dönük küçük bir ikaz olmamalıdır Kadınlar Günü…
Kadının sorunlarıyla yüzleşmek şöyle dursun, kadınlar en sevdikleri, en yakınları tarafından katlediliyor…‘Anam, yarim, bacım’ dediği kadını göz kırpmadan hunharca öldürebiliyor babası, kardeşi, kocası, sevgilisi hatta kardeşi… Buna kim ‘dur!’ diyebildi bu güne kadar? Koruma isteyen kadın korumasızlıktan katlediliyor iki gün sonra. Koca zulmünden, tehdidinden kaçan kadına, baba evinin kapısı kapanıyor çoğu kez. Boşanma isteyen kadın barışma bahanesiyle kandırılarak hunharca öldürülüyor ‘kadınımsın’ diyen erkek tarafından. Sevdiğine kaçan kadını yaşı küçük kardeşinin eline silah verilerek azmettiriliyor ‘kızımızsın’ diyen aile meclisi tarafından… Sevgisine karşılık bulamayan kadını benzin dökerek yakılıyor ‘aşkım diyen sevgilisi tarafından… Kadın zehir zemberek bir evliliği boşanmayla sonlandırmak ister, boşanırken de barınacağı bir dam ister, kanun der ki; ‘…. Tarihinden önce edinilen gayrimenkuller kimin adınaysa onundur!’ Zaten erkeğin adınadır. Çünkü bizim toplumun çoğunluğunda, ‘Kadının adına mal mı olur?’ der erkekler…
Kadınlar Günü, kadınların sorunlarına köklü çözümler üreten günler ise, kadınlar, “kadın olmanın zorluğu, sindirilmişliğimiz ve daha doğarken ölmüşlüğümüz” yerine; ‘gururluyum çünkü kadınım’ diyebiliyorsa kadınlar günü kutlayın. Eğer gözünüzü kırpmadan kadını öldürebiliyorsanız, parçalara ayırabiliyorsanız, yakıyorsanız, boğuyorsanız, canınız çektiğinde cinsel obje gibi kullanıp atıyorsanız lütfen ‘Kadınlar Günü’ diye bir sözden bahsetmeyin.
Durum böyle iken ‘Kadınlar Günü mü?’ diyerek dudak bükmekten kendimi alıkoyamadım… Hiç kusura bakmayın…