Bir tanıdığımın, bir arkadaşımın, bir yoldaşımın kitap yazmasından her zaman mutlu olmuş ve gurur duymuşumdur.
Sevgili dostum Salih Şimşek kendi anadilinde, Kürtçe yazdığı hayat hikâyesi “Jiyana Nîvkuştiyan”(*) adıyla Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı’nın, Sosyal Tarih Yayınları arasında kitap olarak yayımladı. TÜSTAV, bildiğim kadarıyla, yayın tarihinde ilk defa bir Kürtçe kitap yayınlayarak; bir ilki gerçekleştirdi ve böylece önemli bir gelişmeye imza atmış oldu. Çok önemli güzel bir gelişme bu, hem Salih Şimşek’i ve hem de TÜSTAV’ı kutluyorum.
Salih arkadaşım, güngörmüş, her şeyi anlamaya çalışan, kendisi ve çevresiyle uyumlu, karşısındakine pozitif enerji veren türden Kürtçeye âşık bir dostumdur. Onunla ortak bir geçmişimiz var. İkimizde, tarihi Türkiye Komünist Partisi’ne üyeydik; Bölge’de ve Diyarbakır’da kendi yetilerimiz ölçüsünde çalışıp mücadele ettik. Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde de farklı zamanlarda tutuklu kaldık. Yoldaşız.
Amerikalı yazar ve şair O. W. Holmes; “Her dil, içinde onu konuşanların ruhlarını barındıran bir mabettir” der.
Salih arkadaşım da “Jiyana Nîvkustiyan”da, Türkçe adıyla “Yarı Öldürülmüşlerin Yaşamı”da hem kendi ve hem de Kürtlerin ruhlarını barındırdığı mabetten sesleniyor: Anılarını yazarak kendini, yaşadıklarını, gördüklerini, olmuş ve olan olayları, hayallerini anlatıyor.
Bir yazar genellikle kendini tamamlamak, hayatını zenginleştirmek ve keyif almak için yazar. Şayet bir yazar, yasaklanmış kendi anadilinde yazarsa, bunlar daha da katmerlileşerek farklı bir anlam ve güzellik oluşur. Ayrıca, yazar kendi anadiline bir katkısının olmasını ve bazı şeylerin karanlıkta kalmamasını da isteyebilir. Düşünmenin billurlaşmış halidir çünkü yazmak.
“Jiyana Nîvkuştiyan” Kürtçe yazıldığı için az sayıda basılabilir, az sayıda satılabilir, az sayıda okunabilir. Bence bunlar çok önemli değil, esas önemli olan burada niceliksel durumdan çok niteliksel durumdur, kitabın Kürtçe yazılmış olmasıdır. Bir halkın başka bir halk üzerindeki yönetiminin çağımızda adil olmadığını düşünürsek, kitabın baskı altında olan veya yasak muamelesi gören bir dilde, Kürtçe yazılmasını gerçek anlamıyla tarihsel bir sorumluluğun yerine getirilişi olarak görmek gerekir.
Filozof G. W. F. Hegel, Felsefe Tarihi adlı eserinde, kendisi gibi Alman ve ünlü olan filozof G. W. Leibniz’i eserlerini Latince ve Fransızca yazmasından dolayı eleştirir ve “bir bilimin bir ulusa ait olduğunu söylemek ancak ulus ona kendi dilinde sahipse mümkündür” der (Cilt 3, s.313).
Bu konuda, ben de Hegel gibi düşünüyorum ve bu nedenle “Jiyana Nîvkuştiyan”ın Kürtçe yazılmasını önemsiyorum.
Kitap uzun bir uğraşı ve yoğun bir emeğin ürünü; yazım sürecini başından beri az çok bilmem nedeniyle bunun tanığıyım. Salih arkadaşımın nasıl bir kitabı hedeflediğini çeşitli olay ya da şahıslara dair bilgileri teyit etmek nedeniyle yaptığımız telefon konuşmalarından dolayı az çok kestiriyordum, ama yaşam hikâyesin en iyi şekilde nasıl sayfalara nakşedeceğini de açıkçası merak ediyordum. Şimdi kitap elimde, sayfaları çeviriyorum. Kurgu ve baskısı güzel. Sunu/Pêşek Hüseyin Erdem tarafından Türkçe ve Kürtçe yazmış. Az bildiğim kıt Kürtçem ve kitabın sonuna eklenen Ferhengok (Kürtçe-Türkçe Sözlük) sayesinde anladıklarımı ve ayrıca telefon görüşmelerimizden aklımda kalanları bir araya getirdiğimde, kitap hakkında kısaca şunları söyleyebilirim:
Kitap bir üçleme formatında yazılmış… Salih arkadaşım bu üçlemeye: “Sêyîneya Jiyana Nîvkuştiyan” ismini vermiş. Yani: Yarı öldürülmüşlerin Yaşamı Üçlemesi.
Salih Şimşek, cezaevine girip çıkan herkes gibi, yaşamını ve mücadelesini anlatırken yaşam serüvenini üçe ayırarak anlatmış ve her bir bölüme de, başlı başına bir kitap gibi onlara özgün adlar vermiş.
1-Cezaevine girmeden önceki yaşamı bölümüne: “Evîna Azadiyê” (Özgürlük Sevdası),
2-Cezaevindeki yaşamı bölümüne: “Zîndana Amedê-Dojeha Rûerdê” (Amed Zindanı-Yeryüzü Cehennemi),
3-Cezaevinden çıktıktan sonraki bölümüne ise: “Hêviyên Nîvco Mayî” (Yarım Kalmış Umutlar) adlarını vermiş.
Salih Şimşek:
1-“Evina Azadiyê” adını verdiği birinci kitabında; ailesinin geçmişinden başlayarak, çocukluğunu, okullardaki öğrencilik yıllarını, kendini ve ulusunu tanımasını, TKP’nin saflarında yer almasını, devletin güvenlik güçleri tarafından ele geçirilmesini, gözaltında yaşadığı işkenceleri, yani cezaevine girmeden önceki serüvenini konu edinmiş…
2-“Zîndana Amedê-Dojeha Rûerdê” adını verdiği ikinci kitabında: Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nde yaşadığı serüveni, buradaki insanlık dışı uygulamaları, gözlem ve tanıklıklarını, politik ayırım gözetmeksizin dile getirmiş. Biraz da Diyarbakır ve Çınar cezaevlerini konu edinmiş…
3-“Hêviyên Nîvco Mayî” adını verdiği üçüncü kitabında ise; Cezaevlerinden çıktıktan sonra, Malatya İlinde yaşadığı, zorunlu sürgünlük yaşamını, yeniden barış ve demokrasi mücadelesine başlamasını, yasal ve legal bir Komünist Partisinin elde edilmesi, Kürt ve Türk Marksistlerin birliği mücadelesini konu edinmiş…
Dediğim gibi, kitap Kürtçe. Kitabın anlatımı, objektifliği, edebi yanı, grameri hakkında benim bir şey söylemem doğru olmaz. Çünkü Kürtçeye vakıf değilim. Bu, sürece tanık Kürtçeye vakıf okuyucuların yapacakları bir şeydir. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim:
Birincisi, Kürt yazımında biyografilerin azlığını dikkate aldığımızda Jiyana Nivkustiyan önemi bir boşluğu dolduracaktır; ikincisi de, kitap Kürt siyasi tarihine ve Kürt diline bir zenginlik katacaktır.
Tu her hebî hevalê min ê hêja… Bila rê û bextê “Jiyana Nîvkuştiyan” her û her vekirî be…
(*) Salih Şimşek, “Jiyana Nîvkuştiyan”, TÜSTAV (Sosyal Tarih Yayınları), Temmuz 2024, İstanbul, 352 sayfa.