İnsan yaşamında doğru bir yaşam adına kabul edilemeyecek o kadar kötü şeyler var ki, saymakla bitmez. Hemen her gün hepimizin tanıklığında olan şeyler aslında.
Örnekler o kadar çok ki, hele de içinden geçtiğimiz bu zaman diliminde, neler olmuyor ki.
Yalan yanlışa rağmen, yanlış yaptığı halde, başkasının hakkını, hukukunu hiçe saydığı halde, yaptığının ‘haklılığına’ sarılan bir güruhla karşı karşıyayız. Onlarla aynı ortamlarda yaşamak gibi bir şanssız dönemin insanlarıyız.
Devletten çalanlar, insanları kandırarak çalanlar, mala mülke çökenlerin dünyasının bir parçası olmaktan rahatsız olan kaliteli insan sınıfının kıymetinin giderek taca atıldığı bu zaman dilimini galiba bir süre daha yaşayacağız.
Evet, öyle. Galiba bir süre daha birlikte yaşayacağız gibi. Elbette ki aynı coğrafyalarda olduğumuz için birlikte yaşayacağız diyorum, yoksa omuz omuza birlikte yaşayacağız anlamında değil. Yazılı ya da yazılı olmayan toplum sözleşmesi gereği de olsa durum bu, yaşamın parametreleri böyle yansıyor.
Bunları neden yazıyorum?
Bir tek nedeni yok, o kadar çok neden var ki.
Adli mercilerden, devletin farklı kurum ve kuruluşlarına, oralardan menfaat devşiricilere kadar uzanan o kadar uzun bir güzergâh oluşmuş ki, hangisini desem, hangisinin üzerinde özel tartışsak.
**
En önemlisi de; itidal denen ruhumuzun şekillendirdiği o çok kıymetli duruş biçimini, onunla birlikte insana, çevreye karşı saygıyı, sevgiyi toplum olarak yitirmekte olduğumuz bir zaman diliminin esaretine yenik düşüşümüzdür. Genelliyorum, ayırmak istemiyorum, çünkü aynı gemideyiz ve omurgasız güruhun çaba ve gayretiyle denizin ortasındayız, batmak üzereyiz.
**
‘Ben yaptım, oldu. Yanlışsa da doğrudur’ diyen bir anlayışın hâkimiyetinde yol yürümek zorunda olmanın ağırlığını daha ne kadar taşıyacağız?
‘Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ gibi tehdit içeren sözlerin muhatabı olunca, insanın aklına sayısız senaryo geliyor, ister istemez.
Bir de ‘Her şey çok güzel olacak’ gibi gelecek için umut veren sözcüklerin muhatabı olmak var.
Sözcüklerin hangi zaman ve mekân içinde kullanılmış olması da önemli. İşte tam da burada, insan ruhunun devreye soktuğu o çok kıymetli dediğimiz itidalin devreye girmesi son derece önemli.
İnsanlık için önemli, toplumsal huzur için önemli.
İtidal, kıymetli bir ruh yansıması, her faniye kısmet olmuyor.