İslamiyet; Allah tarafından gönderilen, koruma altına alınan, insanların saadeti dareynini tanzim eden en son ve mükemmel dinin adıdır.
Her an ölecek miş gibi ahirete hazırlıklı olmayı, hiç ölmeyecek miş gibi de dünyayı mamur edilmesini ister.
İki günü bir olanı zararda, iki yüzlü olanı münafık, dürüst olmayı da Sıddık olarak kabul eder.
Allah; İslam dışındaki dineri kabul etmediği gibi razı da olmaz.
Dünya zevk ve ihtiyacına kafi, tam ve noksansızdır.
Kur'an vasıtası gönderilen bu din Peygambermiz sallallahu aleyhi ve sellem, yaşayarak ashabına öğretmiş onlar da değiştirmeden, ekleme ve eksiltme yapmadan günümüze kadar getirmişlerdir.
Açık, anlaşılır ve şeffaftır.
Cennet müjdesi ve cehennem korkusu ile teşvik ve caydırıcıdır.
Çıkar ve nenfaate alet edilmesini şiddetle men eder.
Dinin asıl gayesi rıza-i ilahiyi kazanmaktır.
Bilgi; önemli olmasına karşılık, bildiği ile amel etmek ve ihlâslı olmak daha önemlidir.
Ülkemizde yılların birikimi, son dönemde tavan yapan ve dinen çok sakıncalı dinin/dinsizliğin siyasete alet edilmesi olayıdır.
Laik, demokratik, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı... İdare edilen bir ülkemiz var.
Bu ilkelere bağlı kalinacağina dair yemin eden iktidar ve muhalefeti var.
Doğru veya yanlış olduğu konusunu bir kenara bırakalım.
Dine karşı mesafeli olanların dini değerlere karşı gösterdikleri çabalar ne kadar çirkin ise, dini çıkar veya siyasetine alet edenlerin durumu daha büyük bir çirkinliktir.
Harran üniversitesi rektörü profesör olan birisinin "cumhurbaşkanımıza"itaat etmenin farz olduğunu söylemesi bu çirkinliğin tepe noktalarındandir.
Elbette kanunlara uymak, asayişa zarar verecek oluşum ve davranışlardan uzak durmak doğru olandır.
Vatandaşlar olarak; ülkemizin birlik, beraberlik, huzur ve selameti için iktidalara göre değil olması gerektiği için çaba göstermeliyiz.
Ülkesini seven herkes gibi bu konuda itiraz etmediğim ve doğru bulduğumdur.
Yanlış olan laik bir ülkede dini değerleri bozuk para gibi harcanması ve siyasete alet edilmesidir.
Rektörün bu çıkışına destek verenlerin çıkarlarına alet ettikleri ayeti izah etmeden önce, ülke rejimi ve laiklik ilkesinin bilinmesidir.
Kişilerin değişebileceği, rejimin esas olduğudur.
Hilafet makamının olmadığidir.
Bu ayeti delil göstermenin çok yanlış olduğu ve ahirette hesabının tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük olacağıdır.
Nisa 59 ayet:
"Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir."(Diy. Meal)
Bu ayetin tefsiri:
"Ey mü'minler! Kitap ve sünnete sarılmak suretiyle Allah'a ve Rasülüne itaat edin. Müslüman oldukları ve Allah'ın dinine bağlı kaldıkları müddetçe idarecilere de itaat edin... Eğer herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, o konuda Allah'ın kitabı ve Rasulünün sünnetinin hükmüne başvurun... Bundan maksat, kitap ve sünnete bağlı kalmayı teşviktir. Nitekim kişi: "Eğer oğlumsan bana muhalefet etme" der. Allah'ın kitabı ve Rasulünün sünnetine müracaat sizin için daha hayırlı, daha yararlı ve sonuç bakımandan daha güzeldir. (safatutefasir Sabuni)
Elmalı ise:
Ey iman edenler! Allah'a itaat ediniz ve Allah'ın elçisine (Hz. Muhammede) itaat ediniz. Sizden olan emir sahibine (idarecilere) de itaat ediniz. Dikkat etmek gerekir ki Allah ve Resulü hakkında diye mutlak itaat açıkça söylendiği halde, emir sahipleri (idareciler) hakkında buyurulmayıp bunlara itaat etmek Peygambere itaata atfedilmiş ve yalnız Peygambere itaat etmeye tabi olarak emredilmiş ve bu şekilde tabi olma altında itaat etmenin hem aynı kuvvetle kayıtsız olarak gerektiği gösterilmiş, hem de isyan edilen şeyler de bu hükmün dışında bırakılmıştır. "Allah'a isyan hususunda hiç bir mahlukata itaat edilmez". Aynı şekilde "İyi ve faydalı şeylerde itaat edilir." hadis-i şerifleri de bunu açıklıyor.( Elmalı tef.)
Selam ve dua ile.
...