Ali Abbas Yılmaz - Özel
TİGRİS HABER - MHP ve İYİ Parti dışında diğer partilerin Kürt sorununun çözümünde adım atma potansiyeline vurgu yapan Zilan, İslami partilerin Kürt sorunu konusundaki duruşlarını ise şöyle tanımladı: “İslamcı diye tanımlanan belli başlı camialar; AK Parti, Milli Görüş, HÜDA PAR ve başka cemaatler aslında Kürt sorununda sınıfta kaldılar. Aslında Kürt sorunu konusunda devlet sağı da solu da evirip çeviriyor. Her şey devletin pozisyonuna göre şekilleniyor. Devlet alan açınca herkes barış diyor, kapatınca da Kürdistan demek yasak oluyor.”
‘Acaba tüm siyasiler mi böyle?’
Kürt sorununun çokça konuşulduğunu ancak çözümü noktasında köklü ve kalıcı bir adım atılmadığını belirten Sıdkı Zilan, “Kürt sorunu sürekli gündemde olan ve konuşulan bir konu ancak sadece etrafında dönüp konuşabiliyoruz. Kimse bu sorunu şu zamanda şöyle şöyle bir yöntemle çözerim diye kamuoyu önünde bir taahhütte bulunmuyor. Sadece bu sorunu kabul edenler ve kabul etmeyenler şeklinde iki tasnif yapıyoruz. Kürt sorunu yoktur diyenler kim mesela; MHP, İYİ Parti. Diğerleri bazen var diyor bazen de yok diyor. Mesela Erdoğan çözüm sürecinde bu konuda en ileri giden insandı. Sonra da çözdüm, bitti manasında ‘sorun morun yok’ diyor. Bu da beraberinde bir güvensizliği getiriyor. Acaba hepsi mi, tüm siyasiler mi böyle?” diye sordu.
‘Davutoğlu ve Babacan’ın ortaya çıkması beklenen bir şeydi’
İslami partilerin geçmişten günümüze Kürt sorununa yaklaşımı değerlendiren Zilan, şöyle konuştu: “Rahmetli Erbakan ve Tayyip Erdoğan’ın şahsında bunlar, İslamcı görünen iki parti ya. Gerçi AK Parti biraz farklı ama Erbakan daha İslamcıydı. Türkiye siyasetinde 1950’de CHP’de ayrılan bir grubun kurduğu Demokrat Parti vardı ve sağcı bir partiydi. Sonra 69-70’li yıllarda rahmetli Erbakan bir hareket başlattı. Hatta o dönem onun sağı bölmek için devletin kurguladığına dair hem emareler hem de iddialar vardı. 12 Mart muhtırasından sonra gidip Avrupa’dan getirdiler, Adalet Partisi fazla oy alamasın diye. Siyasette bu tür şeyler oluyor, bazı partiler rakiplerini zayıflatmak için onların içinden partiler kurdurtuyor. Ama Erbakan o dönem anahtar partiydi (Milli Selamet Partisi) ve zaten amblemi de anahtardı. CHP ile (Rahmetli Ecevit) hükümet ortağı oldu. Sonra Demirel, Türkeş ve Erbakan Milliyetçi Cephe’yi oluşturdular. Yakın dönemde de Refah-YOL hükümeti kuruldu. Son bir iki seçimdir de CHP ile Saadet Partisi birlikte hareket ediyor. Aslında bu geçişkenlik iyi de bir şeydir. Daimi şeytanlaştırma, kutuplaşma da iyi değil. Bunları anlatırken kastım AK Parti’yi yorumlamaktı. AK Parti de ilk zamanlar AB, diyerek, Batı diyerek, Amerika ile iyi geçinerek, resmi ideolojiye tavır alarak, Avrupa Birliği müktesebatını yerine getirme sözü vererek belli bir profil çizdi. Çözüm süreci, işkenceye sıfır tolerans falan belli bir mesafe alındı. Ama anayasayı da değiştirmediler. Belki de değiştiremediler, birileri mi engelledi? Nihayetinde tam çözüm süreci sonuçlanacakken, PKK silah bırakacak, Kürtler rahatlayacakken bir baktınız her şey tersine döndü. Herkesin gözlemlediği gibi süreç bozuldu. Kimisi diyor ki, Erdoğan mecbur kaldı ve sonrasında da MHP ile ve gayrı resmi ortaklarıyla (Perinçek ve diğerleri gibi) yeni bir yola girdi. Her ne kadar adına Cumhur İttifakı deseler de bu aslında Milli bir cephedir. Yerli, milli söylemleri de bunu gösteriyor. Rojava ile Güney Kürdistan referandumu ile ilgili tepkilerine baktığınızda Erdoğan’ı tanıyamazsınız. Şuna geleceğim; yani Gelecek Partisi ile Deva Partisi’ni yorumlama açısından. AK Parti içinde bu kadar kelli felli insan, kimse bu değişime itiraz etmeyecek mi? Nihayetinde yıllar sonra ortaya çıktılar. Yani, Davutoğlu ve Babacan’ın ortaya çıkması beklenen bir şeydi. Davutoğlu İslamcı kanadı temsilen, (Erbakan’dan gelen çizgiyi temsilen; Babacan da rahmetli Özal gibi liberal, mütedeyyin bir profil olarak ortaya çıktılar.”
‘Türkiye Kürtlerin de devletidir diyorlar ama nerede yazıyor bu?’
İslamcı partilerin milliyet kavramına yaklaşımını ve Kürt sorununa bakışını değerlendiren Zilan şunları söyledi: “Bu biraz şüpheli, suçlamak için söylemiyorum. Millet diyorsunuz da buradaki milletin tanımı nedir? Türkiye’de yaşayan herkesi bir kabul ediyoruz dersek olur mu? Mevzuata bakmak gerek. Kimliğinize bakara isminizi kabul ediyoruz. Anayasa diyor Türk milliyetçiliği. Türkiye milliyetçiliği dahi değil. Hatta bir ulviyet atfedilerek Yüce Türk milleti deniliyor. Bir şey yüce olunca kurtsal oluyor ve eleştiriye açık olmuyor. CHP ve MHP dahil birçok parti diyor ki, Anayasa’nın ilk dört maddesi değişmez. Değişmezse bu nasıl olacak? Teorik açıdan bakıldığında İslamcılarla Kürtler doğal müttefiktir. Çünkü Kemalist rejim Batıcı, pozitivist ve din düşmanlığı üzerinden, Fransa’daki aşırı Jakoben dönem gibi, Rusya’nın Stalin dönemi gibi Kürtlere ki, -aslında İslamcı denilince Kürtler anlaşılmalı- baskıcı yaklaştı. Şeyh Said Efendi Hilafet meselesinde Kürtler üzerinden yürüyor. İslamcılar Müslümanların kardeş olduğunu söylüyor ve Kürtlerin de kahir ekseriyeti Müslüman’dır, Alevi’siyle Sünni’siyle. Hepsi de Şey Said Efendiye Seyit Rıza’ya hürmetkârdır. Bunların idol kabul ettiği Necip Fazıl mesela Dersim mezalimini yazmış. Kürtlerin doğal müttefikinin aslında İslamcılar olması gerekiyor. Erbakan’ın en çok oy aldığı yerlere bir bakın, Kürtlerin olduğu yerde aldı oylarının çoğunu. Erdoğan da öyle en çok oyu Kürtlerden alıyor. Hatta bazen Kürt partisi olduklarını bile söylüyorlar. Bunun gerçeklik payı da var. Türkiye Kürtlerin de devletidir diyorlar ama nerede yazıyor bu? Yazın bir yere bunu; Anayasaya, kanuna, yönetmeliğe bir yere yazın. Zaten yazmadıkları için sorun çözülmüyor. Kürt dilini resmi dil yapmazsanız da akredite edin. Eğitimde, ticarette, medyada kullanılsın. Şimdi ne oldu Kürdistan kelimesi, Kürdistan adında partiler yasaklanıyor. Hal bu ki, Kürdistan kavramı Türkiye’den çok daha kıdemlidir. Tabii bunlar niye oluyor, oy kaygısı siyasi partiler için bazen her şeyin önüne geçiyor. Hal bu ki, temel haklar, Babacan’ın da dile getirdiği gibi oylama konusu yapılamaz. Babacan şunu da söyledi: PKK şiddetiyle Kürtlerin temel haklarını aynı başlık altında, aynı masada değerlendirmiyoruz. Bu doğru bir yaklaşım. Şiddet sorununu örgütlerle çözersin fakat anadilde eğitim gibi temel bir hakkı, örgütlenme, ifade özgürlüğünü Kürtlerle çözersin.”
‘İslamcı camialar; AK Parti, Milli Görüş, HÜDA PAR ve başka cemaatler, Kürt sorununda sınıfta kaldılar’
Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin Kürt sorunu konusunda samimi olup olmadıklarını test etmek için belli verilere bakmak gerektiğini dile getiren Zilan şöyle konuştu: “Anadilde eğitime bakışları önemlidir. Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu da geldi Diyarbakır’a ve anadilin kullanımını kabul ettiğini de söyledi. Deva ve Gelecek partileri de Kürt dilinin öğretilmesine evet diyorlar. Ama bütün eğitimin Kürtçe olması talebi başkadır ve Kürtlerin temel talebi budur. Burada net olmamakla beraber bu üç parti ılımlı bir noktadalar. Bu ılımlı yaklaşımı AK Parti’den de CHP’den de bekliyoruz. Kılıçdaroğlu ile 2 kez görüştüm. Bir belge yayınlayacaklarını söylediler ama henüz bir şey çıkmadı. Yani, CHP de bu sorunun çözümüne evet derse dışarıda MHP ve İYİ Parti kalıyor. İslamcı diye tanımlanan belli başlı camialar; AK Parti, Milli Görüş, HÜDA PAR ve başka cemaatler aslında Kürt sorununda sınıfta kaldılar. Aslında Kürt sorunu konusunda devlet sağı da solu da evirip çeviriyor. Her şey devletin pozisyonuna göre şekilleniyor. Devlet alan açınca herkes barış diyor, kapatınca da Kürdistan demek yasak oluyor.”
‘Devletin hatası, PKK’yi-şiddeti besledi’
Şiddet sarmalının Kürt sorununun çözümünün önünde bir engel olduğunu değerlendiren Zilan şöyle konuştu: “Herkesin yaşadığı bir tecrübe var. Nedir o tecrübe; Türkiye çok acılar yaşadı. İhtilaller oldu, alt üst oluşlar yaşandı. 80 öncesi kardeş kavgası oldu, sağ sol diye çatışmalarda gençlerimiz öldü. 80’den sonra ise PKK’nin başını çektiği ve başka örgütlerin de içinde olduğu bir şiddet koalisyonu, devletin Kürtlere karşı yaptığı 100 yıllık inkarı, mezalimi kullanarak, ondan beslenerek ortaya çıktılar. Tabii devletin hatasından, Diyarbakır 5 No’luda yapılanlardan da beslenerek. Yani devletin hatası, PKK’yi-şiddeti besledi; PKK’nin şiddeti de devletin 80 sonrası Kürtlere karşı yaptığı şiddeti, köy yakmalarını, yargısız infazları bir nevi besledi. Hatta devlet meşruiyetini oradan sağlıyor. Afrin’e işgali neyle sağladı, PKK üzerinden. PKK orada yoktur diyorsunuz, ona benzeyen YPG var diyorlar. SDG oldular diyorsunuz ama ne yapsanız boştur. Yani, bu işler bahane. Amerika diyor PKK’yi terör listesine aldım, ödül de koydum üsttekiler ve gel beraber tasfiye delim diyor. Türkiye orada tereddüt ediyor. Kandil’e kadar gideceklerdi, bu kaçıncı Kandil’e gidiştir? Gitti durdu, kimse sormadı niye durdun diye. Barzani de zımnen kabul etti, buyurun dedi. Demek ki, buna niyet yok. Yani, Kandil’i alsam ne almasam ne sonuçta yine Kürdistan Bölgesel Hükümetine teslim edecek. Şimdi herkes Suriye’nin aslında bölünmesini istiyor. Ama önemli olan hangi payın kime düşeceği yoksa bunu Kürtler de, Amerika da, Ruslar da Türkiye de istiyor. Kürtler diyor ki, Rojava benim olsun diğerini ne yapıyorsan yap. Türkiye diyor ki, Rojava’yı bana verin gerisini kim alıyorsa alsın. Amerika da IŞİD ile mücadele bahanesi ile her şeyi Erdoğan’a havale etti.”
‘Yüzde 98 Kürtlerden oy alıyorsun, peki sen kimin partisisin?’
AK Parti’nin dönüşüm yaşayamadığını ve parçalandığını ifade eden Zilan HDP’yi de böyle bir akıbetin beklediğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “HDP bir dönüşüm mü yaşayacak yoksa parçalanacak mı? HDP de tıkandı. İnsanlar nezaketen ya da Kürdi hassasiyetlerle, mağdur edildiğinden dolayı destekliyor. Demirtaş içeride, binlerce insan içeride. HDP Türkiye halkları diyor iyi de sabitesi nedir? Yeni gelen eşbaşkan da dedi ki, ‘Biz Kürtlerin partisi değiliz’. Sadece Kürtlerin partisi değiliz deseydi sorun yoktu ama Kürtlerin partisi değiliz nedir? Yüzde 98 Kürtlerden oy alıyorsun, peki sen kimin partisisin? Selahattin öyle diyordu; biz herkes için adalet, eşitlik, özgürlük istiyoruz, biz sadece Kürtlerin partisi değiliz diye. Biz halkların partisiyiz demek de nedir? Kaç tane halk var? Kimse çıkıp biz özeklik istiyoruz diyen başka hangi halk var, Kürtlerden başka kim var? Boşnak var, Çerkez var, Arnavut var, Arap var ama kimse bunu istemiyor. İtiraz eden, davasını temyiz edenve şuan davası derdest olan bir Kürtler var. Koçgiri’de, Desim’de, Zilan’da kimler itiraz etti? Yani, halklar söyleminin bir gerçekliği yok. Bu arada Türkiye’de Türkçülük yapanların çoğu Türk olmayan unsurlar.”
‘Rusya hep en kritik dönemde Türkiye’den taraf olmuştur’
Azerbaycan Ermenistan arasında Dağlık Karabağ’da süren savaşın Suriye’ye etkisini değerlendiren Zilan, “Rusya Ermenistan’ı çok satmış zamanında. Birinci Dünya savaşından sonra Komünist ihtilal zamanında Bingöl’e kadar geldiler. Rusya savaştan çekilmeseydi, büyük ihtimalle Kayseri’ye kadar giderlerdi. Kuzey Kürdistan’ın hepsini alırlardı. Rusya geri çekilince Ermenistan sınırları şuan ki konumuna geldi. Burada Azerileri de kayırdılar. Komünist devrim ile Kemalistler o dönem bir nevi doğal ittifak halindeydiler. Haliyle Rusya hep en kritik dönemde Türkiye’den taraf olmuştur. Suriye’de de Afrin’i Rusya olmasa Türkiye alamazdı. Hava sahasını Rusya açmasaydı falan… Rusya için hayal olan her şey şu dönem gerçek oldu. Akdeniz’e açıldı. Suriye’nin yarısında söz sahibi” ifadelerini kullandı.
‘Biden’ın Kürt meselesine vakıf olması önemlidir’
Amerikan Başkanlık seçimlerinde Biden’ın kazanmasının Suriye, Rojava ve Kürtlere yansımaları üzerine Zilan şunları söyledi: “ Bir şahıs ne kadar eksen değişimine sebep olabilir ki? Bir bisikleti kolaca çevirisiniz ama kocaman bir tırı nasıl çevirecek bir kişi. Bu ir iki hamle ile olacak iş değil ki. Tabii Biden’ın Kürt meselesine vakıf olması önemlidir. Trump tüccar biriydi, tarih bilmezdi.”