Islah edilmesi gereken DEDAŞ mı, vatandaş mı?

Nihayet beklenen oldu. DEDAŞ, Devletle halkı karşı karşıya getirdi. Yüksek faturalarla vatandaşı çileden çıkaran, canından bezdiren DEDAŞ, sayaçları da vatandaşın görüş açısından kaçırarak yükseklere monte ediyor.  Bu uygulamalar doğal olarak vatandaşın tepkisine neden oluyor.

Eksik ve yanlış uygulamalar karşısındaki yurttaş tepkisi elbette ki doğaldır, demokratiktir.

Şiddete dönüşmediği sürece bütün eylem biçimleri haktır, olması gerekendir.

Tepkisiz bir toplum olur mu? Olmaz.

Dün, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde de DEDAŞ’ın uygulamalarına karşı vatandaş tepkisi vardı. Tepki şiddete dönüşmemiş, aksine yumuşatılacak bir düzeyde iken, güvenlik güçlerinin tazyikli su, ardından sis bombası kullandığını gördük, sosyal medyada yayınlanan görüntülerde.

Üzüntü verici görüntüler!

Devletin vatandaşla görüşecek, müzakere edecek, durumu sakinleştirecek görevlileri yok muydu ki, biz bu görüntüleri izledik. Akademisyen olduğunu bildiğimiz Emniyet müdürünün idare ettiği kente yakışmadı.

Yeni bir yüzyıla, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına hazırlanan Türkiye’ye, Diyarbakır’a hiç yakışmadı bu görüntüler.

Ve de soruyoruz etkili ve yetkili kurumlara;

Vicdanla cüzdan arasına sıkışmış bir soru olduğunu biliyoruz, ancak, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine inanan, bu ülkenin geleceğine umutla bakan bir yurttaş olarak olayı neden-sonuç ilişkisi içinde değerlendirip, bir daha olmamasını da temenni ederek eleştiriyoruz.

DEDAŞ’ın ya da diğer elektrik kurumlarının tarzı, uygulamaları böyle devam ettiği sürece, vatandaşın tepkisi olacaktır. Her tepki kendi içinde karşılıklı müzakere ile çözüleceği yerde, tazyikli su, sis bombası ile bertaraf edilmeye çalışılırsa büyük sıkıntı yaşanır.

Yetkililerin, güvenlik birimlerinin tam da bu noktada düşünmesi gereken bir soru var;

Elektrik, su, doğal gaz faturası onların da sorunu değil mi?

Yüksek faturadan, ya da akla gelmeyen uygulamalardan onlar da şikâyetçi değil mi?

O zaman hepimizin, birbirimize, kendimize soracağımız soru da şu olmalı;