TİGRİS HABER - Ankara İSİG Meclisi, Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi önünde polis müdahalesi nedeniyle açıklayamadığı 7. Ayında Covid-19 raporunu yazılı olarak duyurdu.
‘İşçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikalar…’
Covid-19 salgınının Türkiye’de 7. ayını doldurduğuna vurgu yapılan raporda, “ İSİG Meclisi olarak salgının ilk günlerinden bu yana ısrarla ifade ettiğimiz gibi bu sürede izlenen politikalarla salgın adım adım bir işçi sınıfı hastalığına dönüştürüldü. Salgının 7 aylık sürecinde sermayeyi koruyan, üretimin her ne olursa olsun devamlılığına dayanan “çarklar dönsün” anlayışı ile işçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikalar, virüsün işyerlerinde ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına sebep oldu” diye belirtildi.
‘Esnek çalışma biçimlerine ortam hazırlandı’
İktidarın salgını fırsata çevirdiğine işaret edilen açıklamada, “Salgının yayılmasının önüne geçilmek için bir kontrol planı yapılmadı, kaynaklar zorunlu malları üretmeye ve halkı salgından korumaya ayrılmadı. Tam tersine, sermaye teşvikleri, vergi indirimi, KDV indirimi, borç indirimi, kredi borçlarının ertelenmesi, vergi ödemelerinin ertelenmesiyle kaynaklar patronlar için harcanmış oldu ve sermayenin özellikle 2000’li yıllardan beri talep ettiği esnek çalışma biçimlerine ortam hazırlandı. Bu haliyle salgın, gerek siyasi iktidar gerekse patronlar tarafından “fırsat”a çevrildi” ifadeleri kullandı.
‘Pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik etti’
Pandemi sürecinde istihdama yönelik süren politikalara değinilerek, “Özellikle salgının ilk günlerinde, üretimin/hizmetin durması veya yavaşlaması bahane edilerek pek çok işçinin işten çıkarılmasıyla başlayan süreç aşırı ve esnek çalışma, iş yükünün artması, ücretsiz izne zorlama, ücretleri geciktirme gibi uygulamalarla sürdürülüyor. Yine bu dönemde işveren örgütleri esnek ve kuralsız çalışma ile işsizlik fonunu daha çok yağmalamaya dönük taleplerini daha yüksek sesle duyurdu. İşsizliğin koz olarak kullanıldığı işyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken ya salgına dair hiçbir önlem alınmadı ya da işçileri korumaya yetmeyecek göstermelik önlemler alındı. Pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik ederek sağlıklarını korumaya çalıştı. Henüz ilk dalga atlatılmamışken başlatılan normalleşme süreci ile emekçiler çok daha kuralsız ve kötü koşullarda çalışmaya zorlandı ve vaka sayıları işyerlerinde hızla arttı” şeklinde ifade edildi.
‘Esnek ve kuralsız çalışma artarken işsizlik, borçluluk ve gelir adaletsizliği daha da arttı’
Salgın sürecinde iş güvencesinin hiçe sayıldığı belirtilerek, “Bu süreçte, başta sağlık emekçileri olmak üzere, virüsün bulaşması sonucunda maruz kalınan Covid-19, iş kazası sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölüm halinde ise de iş cinayeti olarak değerlendirilmesi gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumu, Covid-19’un "iş kazası/meslek hastalığı” tanımı dışında, sadece "hastalık” olarak provizyon alınmasını isteyen skandal bir genelgeye imza attı. Emekçilerin sağlığını tehdit eden salgın koşullarında, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ertelenen maddeleri bir kez daha ertelenerek geniş bir kitle bir kez daha yasal korumanın dışında bırakıldı. İşyerlerinde kuralsız ve despotik bir emek rejiminin arttığı bugünlerde MÜSİAD tarafından dile getirilen “kapalı devre çalışma sistemi”, salgın fırsatçılığı ile Dardanel’de, Vestel’de fiilen hayata geçirildi. Esnek ve kuralsız çalışma artarken işsizlik, borçluluk ve gelir adaletsizliği daha da arttı. Bunlara bağlı olarak emekçi intiharları da arttı” denildi.
‘294 emekçi Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirdi’
Pandemide yaşamını yitiren emekçilere ilişkin paylaşılan bilgilerde, “Tüm bu gerçekliğin bir sonucu olarak salgının ilk 7 ayında en az 294 emekçi Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirdi. Pek çok işkolunda, kayıt dışı ve güvencesiz çalışmanın yaygın olduğu alanda bilgi alma kaynaklarımızın azlığı ve ölenlerin kimlik bilgilerine ulaşmanın giderek güçleştiği düşünüldüğünde yaşamını yitiren emekçilerin sayısının bunun çok daha üzerinde olduğunu söylememiz gerekiyor. Covid-19 sonucu yaşamını yitiren emekçilerden 105'i sağlık, 69'u ticaret/büro, 20'si belediye, 19'u tekstil, 14'ü metal, 14'ü güvenlik, 13'ü taşımacılık işkollarında çalışmaktaydı. Covid-19 sonucu ölümlerin daha çok 65 yaş üstü olarak belirtilmesine karşın ölen emekçilerin yaş ortalamasının 50’dir. Sağlık emekçileri ise bu salgının fiziksel, psikolojik ve mesleki olarak en zor süreci yaşayan, en fazla hastalanan ve ölen kitlesi oldu. Sağlık emekçileri bu dönem yalnızca hastalarla yüksek yoğunlukta temas etmenin bir sonucu olarak değil, kötü çalışma koşullarının bir sonucu olarak da en çok ölümün yaşandığı işkolu olurken, bu süreçte 29 bin 865 sağlık çalışanı ise hastalığa yakalanmıştır” ifadelerine yer verildi.
‘Sağlık emekçileri ölümüne çalıştırılıyor ve öldürülüyor’
Koruyucu ekipman yetersizliğine vurgu yapılan açıklamada, “Sağlık emekçileri, kader ve işin fıtratında olduğu için değil, yeteri kadar temin edilmeyen veya niteliksiz kişisel koruyucu ekipmanlar yüzünden, yaygın ve periyodik test ve taramaların yapılmaması yüzünden, hastanelerdeki plansız organizasyon ve uzun-yoğun çalışma süreleri yüzünden hastalanıyor ve ölüyor. Sağlık emekçileri test uygulanmayarak bulaşın gizlenmesi, Covid-19 testi pozitif çıkanlara karantina uygulanmaması, filyasyon çalışmalarının uygulanmıyor denecek kadar az olması, hastalığı geçirenlerin apar-topar çalışma yaşamına dönmeleri yüzünden hastalanıyor ve ölüyor. Sağlık emekçileri ilkel şartlardaki yemekhane, soyunma ve dinlenme odası gibi ortak kullanım alanlarını kullanmak zorunda oldukları için, sağlık ürettiği için hijyenik olması gereken alanlarda hijyen koşulları sağlanmadan sağlık hizmeti üretmeyi sürdürdükleri için hastalanıyor ve ölüyor. Sağlık emekçileri, artan iş yüküne rağmen yeni istihdam yapmak yerine hizmetin var olan işçilerle sürdürüldüğü aşırı, yoğun ve kuralsız çalışma yüzünden hastalanıyor ve ölüyor. Sağlık emekçileri ölümüne çalıştırılıyor ve öldürülüyor! Sağlık emekçilerin fiziksel ve psikolojik olarak tükendiği bu süreçte kolektif ve bir bütün olan sağlık hizmetinde salgın süresinde yaşanan ayrımcılık da katmerleşmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ek ödemeler adaletli ve eşit yapılmamaktadır. Birçok sağlık kurumunda henüz ek ödemeler yatırılmamış, sağlık emekçileri pandemi sürecindeki yoğun ve tüketici çalışma koşullarında, normalde aldıkları ücretten bile daha azına mahkum edilmektedir” denildi.
Salgın sürecinde emekçilerin başlıca talepleri ise şöyle sıralandı:
• Covid-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.
• İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.
• Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.
• İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.
• Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.
• İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.
• Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.