İRAN YENİ BİR YOL AYRIMINA GİRER Mİ?
Şahlık döneminde çok sıkıntılı bir süreç yaşayan İran halkı; 1970’lerin sonlarında sokaklara dökülerek Şahlık yönetimine son verdi. Baskılara karşı halkın demokratik tepkisini arkasına alarak iktidara yönelen Ayetullah Humeyni hareketi iktidarı ele geçirmiş; Şahlık rejiminin devrilmesine öncülük eden en büyük güçtü. İran halkından her kesim Şahlık yönetimine karşı gelişen bu süreç içerisinde yer almıştı. Şahlık yönetimi devrildikten sonra Humeyni’nin öncülük ettiği gurup zamanla halk hareketine katılan diğer grupların hepsini tasfiye ederek iktidara tek başına egemen oldu. Humeyni yönetimi iktidarda kendini sağlama aldıktan sonra; Şahlığı aratmayan görüntüleri dünya basınına yansıdı. 1980’lerin başında ve sonrasında devam eden özellikle; İdama mahkûm edilen muhaliflerin vinçlerle gerçekleştirilen infaz görüntüleri dünya kamuoyunu dehşete düşürmeye devam etmektedir.
İran bir cendereden kurtuldum derken kendini yenisinin içerisinde bulmuştu. Anti demokratik uygulamalarla toplum baskı altına alınmış, kadın toplum dışına itilmiş, ekonomik sıkıntılar, suistimaller, yolsuzluklar toplumu huzursuz etmeye başlamıştı. Hak talepleri sert karşılık görerek bastırılması; demokrasi özlemi ve ihtiyacı kendini daha yakıcı olarak hissettirmeye başlamıştı.
Halk benimsemediği ve doğru bulmadığı uygulamalara karşı tepkisiz kalmadı. En son 2009’da reform talebiyle başlayan ve ülke geneline yayılan eylem dalgası bastırıldı.
2017’nin 28 Aralığında hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla başlayan protestolar, sokaklara, şehirler yayılarak; ekonomik talepleri de aşarak; hükümeti, siyasi sistemi de hedef alan bir içeriğe kavuştu. Protestolarda Hamaney’in resimlerinin indirilmesi, siyasi iktidarı hedef alması, siyasi taleplerin dile gelmesi tepkilerin bir sistem sorununa dönüşme eğilimi içerisinde olduğunu göstermektedir. Protestoların önü alınsa, bastırılsa dahi; Ayetullahların sistemi çatlamıştır. Büyük sıkıntılar kapıda duruyor. Yönetim bu gelişmelerin altında yabancı parmağı aramaktadır.
Cumhurbaşkanı diğer yetkilerin aksine daha yumuşak bir yaklaşım göstermektedir. Cumhurbaşkanı Ruhani;” her eylemcinin yurt dışından emir almadığını”, “ protestoları bir tehdit olarak değil, insanların sorunlarını görmek için bir fırsat olarak ele alınması gerektiğini” söylüyor. Ruhani ayrıca; “ sokağa çıkmalarında tek şeyin “ekonomik değil insanların daha fazla özgürlük istediğini” belirtmektedir.
Yoksulluk, pahalılık, işsizlik ve kemer sıkma politikaları, yolsuzluk, rüşvet, suiistimaller halkı canından bezdirdi. Kırk yıla yakındır halkın demokratik ve insani taleplerini sert bir şekilde bastıran, sürgün, hapis ve işkenceyle karşılık gören halk artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
İran’dan yansıyan toplumun yolsuzluklara, pahalılığa,işsizliğe kayırmacılığa, rüşvete olan tepkisi insanları canından bezdirmesi; demokratik ve insani taleplerin sürgün,hapis ve işkenceyle karşılık görmesi; sokağa dökülen gelişmelerin nedenidir. Demokrasi özleminin, demokrasi ihtiyacının kendini dayatması; toplumun bunu yediği ekmekten içtiği sudan ayrı düşünememesidir. İran toplumu demokrasiden uzaklaşmayla; toplumsal gelişmelerden ne kadar geri kaldığını görmüştür. Baskılar bir dönem sonuç alsa da; bıçak kemiğe dayandığında; o an geldiğinde ölü toprağından silkinebileceğini göstermektedir.
Ateşi sönmeyen Ortadoğu yeni yıla girerken İran’daki gelişmelerle gündeme oturdu. Gün geçtikçe de büyüyerek ve çevresini de etkileyerek devam edecek gibi görülüyor.
Ortadoğu’nun en eski devletli toplumlarda biri olan İran halkında bir demokrasi geleneği var ve Ceberrut uygulamaları kabullenmek istemiyor. Kapak tencerenin artan basıncına dayanamıyor ve kapağını attırıyor. Görüntülerde korku duvarının yarıldığını gözlemleyebilmek mümkün.