İnsanlarla ve doğayla barışık olmak

Mümin Ağcakaya

2. Dünya Savaşının yarattığı büyük yıkımdan sonra,1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kutlanmaya başlandı. Dünyada bir daha böyle yıkıcı savaşlar olmasın, barışın önemi unutulmasın diye. Ama aradan geçen yıllar içinde 1. Ve 2. Dünya Savaşları gibi bir çılgınlık yaşanmadı ama bölgesel ve lokal düzeyde savaşlar durmadı. . Hatta BM barış hakkı ile insan hakları arasında sıkı bir bağ olduğuna dikkat çekti.

Japonya’nın bütün ülkelerin çocukların bağışladığı bozuk paralarla yaptığı ve üzerinde ‘Yaşasın Tam Dünya Barışı’ yazan çan BM merkezinde bulunuyor. Her yıl bu ‘Barış Çanı’ 21 Eylül’de çalınıyor.

Bu günü ananlar her yıl; ırk, dil, dini kültür farklılıklarının ülkeler ve toplumlar için bir zenginlik olduğunu diliyorlar. Hatta birçok ülkeler de dünyada kalıcı barışın oluşması için temennilerini dile getiren mesajlar yayınlıyorlar.

Ama günümüz dünyasının hangi tarafına baksak birçok ülkesinde savaşlar hız kesmeden devam ediyor. Afganistan’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Ukrayna’ya kadar nereye baksan kaynıyor. Bombalar patlıyor, insanlar kendisini ortasında bulduğu savaşların neden yapıldığını bile anlamadan ölüyorlar. Kuşaklar boyu yaşadığı ata topraklarını geride bırakarak canlarını kurtarmaya çalışıyorlar. Bu şansı yakalayamanlar ise denizlerde balıklara yem oluyor. Haberlerde yaşanan mülteci dramıyla irkiliyoruz. Ya da en iyi ihtimalle kendini bir ülkeye atabilenler ise hayatta kalabilmek için mülteci yaşama razı oluyorlar.

Savaş ortamlarında en çok ihlal edilen en başta insanın yaşam hakkı olduğu için buralarda barış hakkını savunmak hiç de kolay olmuyor. Çünkü savaş ortamlarında ve demokratikleşemeyen ülkelerde en çok ihlal edilen insan hakları ve dolayısıyla barış hakkı oluyor.

Günümüzde dünyanın birçok noktasında devam eden savaşların yaratmış olduğu tehlike dünya üzerinde insanlığın geleceğini ciddi olarak tehdit ediyor. Çatışma bölgeleri yayılıyor, yerel ve bölgesel çatışmalar körükleniyor. Sorunlu bölgelerdeki meseleler çatışma yoluyla çözülmeye çalışılıyor. Bu durum da dünyayı sarma tehlikesi olan bir savaş dalgasının oluşmasına yol açıyor. İkinci Dünya savaşından sonra dünyada barışı savunmak gün geçtikçe daha da önemli hale geliyor. Savaşların getireceği yıkım ve felaketler insanların kaderi olmaktan çıkarılması gerekiyor. Bildiğimiz gibi savaşlar sadece insan hayatını değil doğayı da yok etmektedir. Patlayan her bomba sadece insanları öldürmekle kalmıyor. Doğayı ve diğer canlıları da yok ediyor. Bu yüzden insanlığın ve dünyada doğal yaşamın geleceği için barışsever insanlara ve ülkelere önemli görevler düşüyor. Savaştan yana olmayan, insanı ve doğayı koruyan herkesin gününü kutluyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.