Çocukluğum köyde, doğayla, hayvanlarla iç içe geçti. Siverek’in Kerteş köyünde, köyün tek ağacı olan yarı taş, yarı toprak bir evde. Her köyde olduğu gibi bizim köyümüzde de sayısız koyun, keçi, inek, öküz, deve, at, eşek, tavuk, hindi, tazı, kedi, köpek vardı. Hayvanlar, insanlarla iç içe, yan yana, aynı evde, aynı avluda, aynı doğal ortamda, bir arada yaşıyordu. Etinden, sütünden, yumurtasından, derisinden, gücünden yararlandığımız hayvanları bir yana bırakıyorum. Şimdi bize sokak hayvanları olarak belletilmeye, daha doğrusu büyük tehlike olarak gösterilmeye çalışılan kediler, evimizi, ahırımızı, avlumuzu, daha doğrusu yerleşik yaşam alanlarımızı her türlü böcekten, yılandan, akrepten, illaki fareden, köpekler ise koyun sürülerimizi, nahırlarımızı, tavuklarımızı, hindilerimizi, dahası evlerimizi hırsızdan, kurttan, tilkiden koruyordu. Onlar bizi, biz onları sahipleniyorduk, onlar bize, biz onlara veriyorduk, yaşamın dengesini birlikte sağlıyorduk, birlikte üretiyorduk, en önemlisi birbirimizi her türlü tehlikeden, hastalıktan, beladan koruyor, kolluyorduk. Muhtemelen, “Kurdun, kuşun da hakkı var” düşüncesinden güç alan bu ilişki binlerce yıl böyle devam etti, günümüze kadar barış içinde, karşılıklı saygı içinde geldik, göz açık kapayıncaya kadar binlerce yıl aradan geçti, gitti…
*
Sonra kendine yetebilen, kendini doyurabilen köyler küçüldü, karın tokluğuna çalışmanın hakim olduğu şehirler büyüdü, sömürünün had safhaya çıktığı sanayi toplumu ortaya çıktı, yeni toplumsal değerler meydana geldi, kültürel alt üst oluşlar yaşandı, dengesini kaybetmiş tamamen emek ve sermaye çelişkisine, dahası önü alınamayan insan ve doğa savaşına dayalı yeni sorunlu yaşam alanları ortaya çıktı. Bu arada kedi, köpek, kuş gibi ev hayvanları ticari metaya dönüştürüldü. Denetimsiz ve kontrolsüz hayvan üretim çiftlikleri, ev hayvanı ithalatı ve ihracatı yapan büyük şirketler büyük paralar kazanırken, kentlerde başı boş hayvan popülasyonunun çoğalmasına neden oldular. Ev hayvanı sahibi olmak bir statü ve zevk meselesi gibi gören kültürsüz kimseler de hayvanları bir süreliğine yanında tutup sonra sokaklara terk etmeye başladı. Sokaklardaki hayvanlara bir yudum su, bir kap yiyecek vermek sorun haline geldi. Yaşanan bu sorun hayvanların değil, başta sermaye ve iktidar sahipleri olmak üzere insanların yarattığı bir sorundur. Faturası hayvanlara çıkartılamaz. Hayvanları katletmek için hiç bir bahane üretilemez. İstenirse katletmek dışında çok çeşitli önlemler ve tedbirler geliştirilebilinir. İnsanlar hayvanların Tanrı’sı değildir...
*
İnsanların çoğu gibi hızla büyüyen şehirlerde korumasız kalan hayvanlar da büyük kaybetti, güvensiz bir dünyanın içinde, dahası kendilerini terk edildikleri sokaklarda, kimi kimsesi olmayan başı boş dolaşıp durdukları alanlarda buldu. Kar amaçlı oluşturulan ev hayvan üretim merkezleri, ev hayvanları ithalatıyla birlikte hayvanların aleyhine büyüyen sorun daha da büyüdü, en önemlisi hızla çoğalmalarına neden oldu. Bu durum yıllardan beri devam ediyor. Yetersiz de olsa hayvan haklarını korumaya yönelik var olan kimi yasalara, yerel yönetimler tarafından kurulan hayvan barınaklarına rağmen bu süreç hayvanların aleyhine devam etti, ediyor…
*
AKP iktidarı durduk yere uzun yılardan beri ki kendi iktidarları döneminde katmerleşerek büyüyen sokak hayvanları sorununu, daha doğrusu sokağa terkedilmiş ev hayvanları sorununu alelacele Meclisin gündemine alarak ülkenin ertelenemez, ötelenemez birinci sorunu haline getirdi. Neden bunu yaptığını, hangi büyük sorunu unutturmak, dikkatlerden uzak tutmak için böyle bir hamle geliştirdiğini henüz bilmiyoruz. Sadece büyüyen yoksulluğu halka unutturmak, karın tokluğuna bile çalışmaya hazır kitleleri manipüle etmek için yaptığını sanmıyorum, yakında hep birlikte asıl nedeni, niçinini öğreneceğiz gibi geliyor bana. Gündem değiştirmekte, kitleleri manipüle etmekte üstüne olmayan AKP’nin önüne koyduğu, hayata geçirmeye hazırlandığı, herkesin huzurunu kaçıracağı muhtemel macera ne olabilir, hep birlikte bekleyip göreceğiz. Ülkenin başı daha büyük bir belaya, geri dönülmesi mümkün olmayan bir mecraya sokulmasa iyi. Ne yazık ki her zamanki gibi bekleyip göreceğiz…