İNSANIN ÖZGÜRLÜK EVRENİ -1-

Bêjdar Ro Amed

Evrenin gizemini insanla çözüyoruz, tanımaya, anlamaya çalışıyoruz. Gelişimi ve büyümesi uçsuz bucaksız ve sırlarla dolu bir evrenle iç içeyiz. Evrensel zenginliğin bu hali, gözlerimizi kamaştırıyor. Bilmek kadar bilmediklerimiz, bilmediklerimiz kadar bildiklerimiz var. İnsan ve evren üzerinde çalışırken, hem çok karmaşık hem de karmaşık olmayan, sade bir ikilemle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Var olmak, duyumsamak, bunları bilmek nefes kesici bir farkındalık ortaya çıkarıyor. Bunu geliştiriyoruz.

Oluşum Öncesi (Evren Öncesi)

İnsan ve özgürlüğü anlamadan, bir bütün evreni ve gelişimini anlamak zordur. 14 milyar yıllık evrim süreci, insan ve toplumu ortaya çıkarırken; evreni ortaya çıkaran süreç, nasıl bir oluşum ve gelişimdir, sorusunu irdeliyoruz.

Evren öncesi sürece girdiğimizde, devasa bir muammayla karşı karşıya kalıyoruz. Bilinmeyen alanlara girmiş oluyoruz. Evrenin bir başlangıcı olduğuna göre, bu başlangıca evrilen bir dönemin olması da gerekir. Her başlangıç, bir birikim üzerine şekillenir. Birikimden kastımız yoğunluktur. Bu yoğunluk olmadan, başlangıç oluşmaz. Başlangıcı tetikleyen bu yoğunluk neye tekabül eder veya nasıl bir şeydir?

Kuantumda vakum denilen bir olasılıklar denizi vardır. Oluşumlar bu denizden çıkar. Olasılıklar denizi ile kastedilen, oluşumların tekdüze, düz çizgisel veya kaderci bir gelişime dayanmadıklarıdır. Hesap ettiklerimiz kadar hesap edemediklerimiz; beklediklerimiz kadar beklemediklerimiz, tahmin ettiklerimiz kadar tahmin edemediklerimiz, görmek istediklerimiz kadar göremediklerimiz de bu olasılıklar denizden çıkar. Olasılıklar denizinin somut halini bilemez ve göremeyiz.

Evren öncesi durum da, böylesi bir potansiyel olabilir. Evrenimiz dışında, farklı frekanslarda oluşan ve gelişim sürecine giren ve bunu devam ettiren evrenler varsa, o da farklı bir incelemeyi gerektirir. Bizler daha çok evrenimiz hakkında, incelemelerimizi geliştiriyoruz. Evrenimiz böylesi bir yokluk veya boşluktan gelişmiş ise bu boşluk nasıl bir potansiyeldir?

Oluşum öncesi bu döneme, öncesizlik ve sonrasızlık dönemi diyebiliriz. Bu, hareketin olmadığı bir dönemdir. Diğer bir adlandırma ile tekil olan bir dönemdir. Bunu anlaşılır kılmak tabii ki kolay değildir. Çünkü öncesizliği ve sonrasızlığı tanımlamak zordur. Esrarengiz, sırlı ve heyecanlı yönlerde bu nokta da olmaktadır. Aslında görünmezi görünür kılan çok örnek var; dünyamız, bu anlamıyla iyi bir laboratuvardır.

Oluş Öncesi sürecin Yoğunluğu

Evren öncesi dönem, nasıl oluştu? Bu dönem nasıl bir süreçti ve ne kadar sürdü; hareket, zaman ve mekanla bağı var mıydı, varsa nasıl bir bağdı, oluşun oluşması, bu yoğunluğa mı bağlıydı?

Öncesizlik ve sonrasızlığın kendisi, sınırsız ve sonsuz bir andır. Burada hareket uykudadır. Zaman işlemediğinden sonsuz ve sınırsızdır. Bağlı olduğu bir mekan da yoktur. Tüm bunlar bir yoğunluktur. Olmayanın yoğunluğu, olmayan zamanın yoğunluğu, olmayan mekan ve hareketin yoğunluğu… Boşluk, olmayanda yoğunlaşmaktadır. Yani yokluk, var olmaya karşı direnmektedir. Olmayanın yoğunluğu böyle bir yoğunluktur. Buradaki anlamı çözmeye çalışmak, gerçekten zordur. Varlığımızın mucizevi olması da bu nedenledir. Çünkü bizler ve evrenimiz, olmayanın yoğunluğundan doğduk. Yokluk var olmaya karşı direnirken, denge yani tekillik bozulmuş ve oluşun oluşumu meydana gelmiştir.

Evren Dışı Mekanlar

Zaman, mekan, oluş ve bilinç, sadece bizlerin olduğu evrene mi aittir; yoksa bir başka evrenin parçası mıyız; oluş, oluşturduklarını, tekrardan inşa eder mi; nereden geliyoruz, hatta niçin geliyoruz, bir şeyden mi geldik, yoksa hiçbir şeyden mi; bir şey veya hiçbir şey neyin karşılığıdır? Bunları anlamaya çalışırken, görmemiz gereken zeka nasıl bir zekadır? Soruların doğru olup olmaması da önem taşır. Bunlar, gerçeğin dilini çözmek için önemlidir.

Yokluk veya boşluk bir tekliktir; zaman, mekan, hareket ve bilincin olmadığı bir tekillik. Olmayan şey varlığın kendisidir. Varlık, potansiyel ve yoğunluk olarak vardır. Yokluk, kendi başına kalmaya devam etmektedir. Yokluk yokluğu, bir diğer söylemle, boşluk boşluğu yoğunlaştırır. Olmayan şey, olmayanı nasıl yoğunlaştırır sorusu, tabii ki önemlidir. Yokluğun yoğunluğu bu açıdan zorlayıcı bir anlama sahiptir. Buna şu şekilde bir örnek verilebilir; milyonca çeşitliliğin nedeni, çeşitsizlik ve aynılıktır. Çeşitsizliğin ve aynılığın yoğunluğu, çeşitliliği ortaya çıkarır. Yokluğun yoğunluğu da, varlığın potansiyel hali olarak ortaya çıkar.

Yokluğun yoğunluğu, varlık olarak anlam kazanınca, hareketin en taze, ilk oluşturucu hali de başlamış olur. Buradaki hareketlilik, büyük patlama olarak isimlendirilen, büyük oluşum sonrası hareketin temeli yani ilk başlangıcıdır. Bu yoğunluğu bir kıvılcıma benzetebiliriz. Kuantum fiziğinde ya da felsefesinde, milyonda bir olasılık olarak söylenen, böyle bir şey olsa gerekir. Mucize denilen şey de budur. Bundan sonraki tüm oluşumlar da, bu mucizenin devamı niteliğindedir.

Yokluğun yoğunluğu uzun bir zaman almıştır. Bu yoğunluk artış kazandıkça derinleşmiştir. Büyük oluşum dediğimiz evrenin oluşum süreci, böyle başlamıştır. Oldukça yoğun olan büyük oluşum, yine oldukça kapsayıcı olan bir enerji gücü olarak açığa çıkmıştır. Bu da evrenimizin gelişimini sağlamıştır.

Devam edecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.