İnsanın kendisi olması yaşamın aklı olarak ortaya çıkar. Anlam, bu yaşam bütünlüğünde oluşur. Suskunluk anlam ile bozulur. İnsan, doğa ve yaşam kendi özgür akışında yürür. Doğa ve insanın dili bilinmeden yapılacak girişimler oldukça yüzeysel, soyut olacaktır.
İnsanın doğal yapısı, hisleri ve zekâsı anlamsal çıkışın temelidir. İnsan anlamın yaşamsal temelleri ile toplumsal doğa ile arasında bir köprü kurar. Özgürlüğün evrensel bütünü, bunlarla açığa çıkar. İnsanla gelişen yaşam, bilmenin ve farkındalığın çoğalımıdır. Doğru olmanın esası burada saklıdır. Bu olmadan toplumsal yaşamın anlamı da olmaz. En anlamlı bilim de bu gerçekte görünü olur.
Zekâdan, doğadan ve yaşamdan kopuk bir bilim düşünemeyiz. Yaşamsal anlam bunun altyapısı ve kaynağıdır. Bu kaynakta cansız olana yer yoktur, suni ve tali ikilemlere de yer yoktur. Evrenin gelişim aklı ile toplumsal doğanın aklı iyi ve güzel bir bütünlük oluşturmuştur. Bu noktada anlam, yaşamın bir ömür akan kaynağıdır.
Bundan kopmak yaşamdan, toplumdan, doğadan kopmaktır. Bakış açısının genişliği, derinliği ve farkındalığı anlama anlam katar. İnsan ve anlam bu kapsam dâhilinde kendini görünür kılar. İnsanlığın en büyük talihsizliği bunu kendinden uzak tutmasıdır. İnsan, anlam ve yaşam böylesi bir gelişimle mümkün olabilir. Özgür insanın dokunduğu yerler Işıl Işıl bir düzenliliğe, yaşamsal bütünlüğe, özgür sevgiye ve kaynaşmaya başlar. Beyin gücünden tüm hücrelerine dek toplumsal varoluşla büyür. Bunun dışındaki yaşamlar doğasına terstir. Fark ederek görme, fark ederek eylemsel bütünlük içinde yer alma ve fark ederek yaşama, insanın gerçek yüzünü ifade eder.