Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal, 15 – 18 Mart 2018 tarihleri arasında Diyarbakır’da yapılacak olan “İnşaat Fuarı” ve 2017 yılının Diyarbakırlı iş insanları açısından nasıl geçtiğine ilişkin olarak gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
İnşaat Fuarı ile ilgili değerlendirmenizi almadan önce sizden kısaca da olsa bir 2017 yılı değerlendirmesi ve 2018’den beklentilerinizi alabilir miyiz?
‘Diyarbakır’ın hiç böylesine seçilmişsiz bir hayatı olmamıştı’
2017 yılı kolay geçmedi. Gerek siyasetin tıkanıklığı gerek dünyadaki değişen, gelişen koşullar bölgemizi ve kentimizi olumsuz etkiledi. Çünkü yanıbaşımızda Ortadoğu’da oluşan her türlü hareketlilik Diyarbakır’ın içinde bulunduğu konumu, koşulu yakından ilgilendiren bir tutum içine aldığı için, orada oluşan her hareketlilik kentin ekonomisini de sosyal yaşamını da etkiliyor. Hâlihazırda zaten Türkiye’nin içerisindeki ekonomik durağanlık, siyasi belirsizliğin de içine girdiği bir dönemi yaşadı Diyarbakır. Tabii Diyarbakır aslında alışık olmadığı koşulları da içinde barındırdı. Şöyle ki, yerel yönetimlerin şu aşamada merkezi hükümet tarafından yönetiliyor olması, seçilmişlerin bir şekilde aktivasyonunun bittiği bir dönemdi. Daha çok atanmışların inisiyatif aldığı bir kent yönetimi içerisinde bulunan koşulları uzun yıllardır Diyarbakır içinde barındırmamıştı. Tabii ki, Diyarbakır’a baktığınızda geçmişte OHAL bölgesinde olmasından dolayı, o dönemde bile bunları yaşarken hiç böylesine seçilmişsiz bir hayatı olmamıştı. Bu da otomatikman ekonomiyi yarına dair bir belirsizlik durumundan kaynaklı ileri doğru götürmedi. Tabii ki, Ankara’nın yapmış olduğu beyanatların da yatırımlarla ilgisi çok negatif bir etkileşime girdi. Diyarbakır’la beraber 23 il Cazibe Merkezi Programı’na alındı ve bu doğrultuda kentte mevcut işleri devam edenler gerek makine parklarını genişletme açısından gerekse de ek üniteler koyma koşullarını yakalama gibi bir düşünceleri varken, bu programın ötelenmesi yatırımların önüne bir engel olarak çıktı. Ve böylece Diyarbakır’da yatırım almadan bir yılı geçirmiş olduk. Tüm bu yaşadıklarına rağmen yine de kentin iş dünyası gerek kendi içindeki işleri korum konusunda gerekse de istihdamdan çok büyük düşüşler yaratmadan bir yıl geçirdi. Tabii ki, burada normal yurttaş hep başka türlü bakar ama iş dünyası biraz daha fazla özveriyle 2017’de kentlerine sarıldılar diyebiliriz.
Ötelenen ve hala daha açıklanmayan Cazibe Merkezi Programı’na dair 2018 yılında beklentileriniz nelerdir?
Cazibe Merkezi programı hayata geçmeli
Tabii ki, Cazibe Merkezi programı konusundaki beklentimiz çok yüksekti. Çünkü almış olduğumuz geri bildirimlere göre Diyarbakır’da 370’in üzerinde başvuru vardı ve bu da bir hayli yüksek bir ilgiydi. Söz konusu bu yatırım başvurusu rakamsal olarak Türkiye genelinde ilk sırdaydı ve bu da istihdama dönük ciddi bir katkı sağlayacaktı. Özellikle de kentteki genç nüfusun istihdamında önemli bir mesafe alınacaktı. Ama bununla ilgili uzun bir süredir beklememize rağmen bir sonuç çıkmaması ve Aralık ayının son haftalarında istihdam politikalarının konuşulduğu bir toplantıda Sayın Cumhurbaşkanının bir beyanatı vardı. Mevcut istihdamı arttırmaya dönük bir programda Cazibe Merkezi Programının da bu programın içine sokulacak şekilde ele alınması yönünde Cumhurbaşkanının beyanatları vardı ama bunun teknik detayları konusunda ya da bunun zamanlaması hususunda bir bilgi edinemedik.
‘Ankara’nın bölge insanına bir şeyler fısıldaması lazım’
Tabii 2017 yılına dair de bir haksızlık etmeden şöyle bir parantez açmakta yarar var. Kredi Garanti Fonu marifetiyle ortaya çıkan bir destekleme var. Biraz önce de ifade ettiğim gibi kentin iş dünyasının 2017 yılında daha fazla darbe alamdan bu süreci geride bırakmasında KGF kredilerinin önemi yadsınamaz. Bu anlamda hükümetin almış olduğu bu kararı çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ama geldiğimiz nokta itibariyle içinden geçtiğimiz süreç ve dünya konjonktüründeki gelişmelerin de hızlandırıcı etkisiyle 2018 yılında da böylesi destekler olmadan ekonominin bir girdaptan kurtulması şaşırtıcı olmayacaktır. Yine, 2018 yılına dair bölge ekonomisinin canlanabilmesinin ön koşullarından biri de herkesin malumu olan ve 2013’te başlayıp 2015 yılının sonunda sonlandırılan çözüm süreci ve bu sürecin getirdiği avantajların yarınlarla ilgili oluşturduğu iyimser beklentilerin bugünkü belirsizlikten çıkarılmasıdır. Bu program yeni bir çözüm süreci mi olur başka koşulların içinde barındırdığı yeni bir kurgu mu yapılır, onu bilmiyorum ama bir şekilde Ankara’nın bununla ilgili bölge insanına bir şeyler fısıldaması lazım. Yani, tek başına çözüm süreci belki bölgeyi rahatlattıracak bir şey değildir. Türkiye’nin tamamını hatta biraz daha sınır dışına çıkıp Ortadoğu’daki diğer denklemelere de ön açıcı bir rol oynayabilecekken, Türkiye’deki tıkanıklık ve arkasından Irak Kürdistan’ında yaşanan çatışmalar ve akabinde referandumun dünya kamuoyunda sahiplenilmemesi bir şekilde bölgenin yarınlarına dair iyimser koşulları ortadan kaldırdı. Ekonominin doğru bir düzlem üzerinde gitmesi için siyasi belirsizliğin ortadan kalktığı, daha çok halkların iradesinin yönetime yansıdı bir metot Diyarbakır’da ekonomiyi tekrardan ayaklandırır düşüncesindeyim.
Siyasi çözümün yanında ekonomik kalkınma da önemli
Tabii ki, bunların hepsi de birbiriyle eş güdüm içerisinde gitmesi gereken işlerdir. Dün çözüm süreci konuşulurken de biz bunları söylüyorduk. Tek başına siyaseten yaratılan çözüm süreçlerinin yanında bölgenin kalkınmamışlık ruhunu ortadan kaldıracak kalkınma programlarına da ihtiyaç vardı. Cazibe Merkezi Programı gibi bu açıdan çok önemli olan programların bölgeye enjekte edilmesi ile gerçekten Türkiye’nin durağanlığını ortadan kaldırabilecek bir potansiyel var Türkiye’nin Güneydoğusunda. Gerek tarımsal alandaki üretime dönüşebilecek araziler gerekse de üretim açısından böylesine iştahlı bir insan topluluğu Türkiye’ye önemli hizmetler sağlar kanaatindeyim. Bu açıdan 2018’in doğru bir seyirde gitmesinin ön koşulu belirsizliklerle dolu olan gündemlerin, daha çok ortaya konulmuş ve ne olacağını bilen koşulların sağlanması bizler açısından önemlidir.
15 – 18 Mart 2018 tarihinde yapılacak olan İnşaatçılar Fuarına dair neler söylemek istersiniz?
‘Uzunca bir süre Diyarbakır fuarlardan mahrum kaldı’
Ekonomik kalkınma derken bu kalkınmayı sağlayacak tüm enstrümanları konuşmak zorundayız. Şuan için her ne kadar siyasetten bir adım beklemesek de kentin ekonomik kalkınması için gereken hamlelere devam etmek zorundayız. Bu anlamda kullanılması gereken enstrümanların başında da fuarlar gelmektedir. Fuarlar hem bunu yapanları, odağında bulunan sektörlere bir canlılık getirdiği gibi hem de kentin tanıtımına ve sosyal yaşamın hareketlenmesine bir vesile oluyor. Bu açıdan fuarları çok önemsiyoruz. Aslında uzunca bir süre Diyarbakır fuarlardan mahrum kaldı. Bugün bir nebze de olsa bunları geride bıraktığımız bir ortamda yaptığımız fuarların kent ekonomisini canlandırması yeni fuarlar konusunda da bizi iştahlandırıyor. En azından kendi şehrimizdeki üreticiye yeni imkânlar sağlama ve kentimizin tanıtımına katkı sunma yönüyle bizim bu fuarlara ilgi göstermemiz ve belirgin bir destek sağlamamız söz konusudur.
Farklı pazarlara açılmak zorundayız
Diyarbakır için baktığımızda inşaat sektörü tarımdan sonra gelen ikinci önemli bir sektördür. İnşaat sektörü çarpan etkisi büyük olan bir sektördür. İnşaat sektörü, istihdam yoğunluklu olan ve aynı zamanda üretimin çeşitlenmesine destek veren bir sektördür. İnşaat sektörünün bölgede zenginleştiği bir ortamda gerek ihracat yapabilme yeteneğine gerekse de iç pazara ve dışımızda kalkınmamış olan kentlerin sektörel faaliyetlerine destek olacak unsurları ortaya koymamıza yardımcı olacağı kanısındayım. İnşaat fuarı ve bundan sonraki fuarlar kent adına, kalkınma adına önemli bir enstrümandır ve bunu da Diyarbakır’ın sonuna kadar değerlendirmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu açıdan biz DİSİAD olarak, bu işin tanıtımının doğru yapılmasını, Diyarbakır’daki mevcut fuarın daha da zenginleştirilmesini ve gerçek anlamda bir Ortadoğu fuarına dönüşmesini istiyoruz. Biz bize bir fuar yapmanın Diyarbakır’a bir faydası yok. Özellikle bize yakın dış ülkelerden katılımcıların fuarda olmasını sağlamak ve ürünlerimizi alabilecek aktörleri bu fuarda buluşturabilmek üreticilerimize ciddi avantajlar sağlayacaktır diye düşünüyoruz. 2017’de en çok ihracat yaptığımız Irak Kürdistan’ında yaşananlardan sonra Türkiye genelinde ciddi düşüşler ortaya koydu. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci ülke konumunda olan Irak Kürdistan’ı bugün sırlamaya giremeyecek durumdadır. Bundan hareketle Diyarbakır’daki iş insanlarının farklı pazarlara açılması ihtiyacı orta yerde dururken, bu fuarın önemi daha da artmaktadır.
Fuar için önünüzde nasıl bir hazırlık süreci var?
‘Fuar, 22 ülkeye hitap edecek’
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde bir özel müteşebbis tarafından organize edilen bir fuardır. Bizler mevcut fuar işletmecisinin bize gerçek anlamda ziyaretçi getirebilecek hareketi yapması motivasyonunu sağlatmaya çalışıyoruz. Bugün iddiaları o ki, 22 ülkeye hitap edecek bir fuar organizasyonu yapılmaya çalışılıyor. Bu iddianın altının doldurulması beklentimiz var. Biz kendi kendimize yaptığımız bir fuar ile ihtiyacımız olan kalkınmayı gerçekleştiremeyiz. Ancak dışarıdan fuara katılacak iş insanlarıyla bizim üreticilerimizi buluşturabilirsek fuar gerçek anlamına kavuşur ve beklediğimiz etkiyi gösterir. Geçtiğimiz günlerde nasıl bir fuar planlıyoruz diye bir toplantı yaptık. Bu toplantıda sektörün önde gelen kuruluşlarının beklentilerini mevcut şirket ile buluşturduk. Onlar ajandalarına bu notları aldılar ve bizler de bunun takipçisi olacağız. İlerleyen günlerde bununla ilgili gerek dışarıdan gerek içeriden fuarın doğru bir düzlemde geçmesi için basınçlarımız çalışmalarımız devam edecektir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir mesaj var mı?
‘Diyarbakır’a hizmet etmeyi kendimize ödev olarak görüyoruz’
Genel anlamda şehre hizmet noktasında gerekli bütün enstrümanları kullanmak zorundayız. DİSİAD olarak Diyarbakır’a hizmet etmeyi kendimize ödev olarak görüyoruz. Bu açıdan kentimizin menfaatleri doğrultusunda üzerimize düşen her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Bağımsız bir sivil toplum örgütü olarak hiçbir beklentiye girmeden, kimseye angaje olmadan çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
Ali Abbas Yılmaz / Özel