İlk yağmur tanesindeki firari aşk…

Zülküf Kışanak

Ewrex kalesinin az berisinde, Besta’nın girişindeki yaşlı bir meşe ağacına yoldaş olabilsem, düşümün ilk kahramanı sen olacaksın bana can olmuş, beni aşkının hakikatında kül etmiş güneşim, saklı evrenime aydınlık veren ışığım, aklım. Vereceğim yüzümü Hêşet’e, Masiro’ya henüz kanatlanmış bir kelebek gibi belki de ilk yürüyüşüne hayatını adamış yavru bir dağ keçisi gibi, sana sözüm olsun gülistanım, sonbaharıma düşen ilk yağmur tanesindeki firari aşk, ülkem. Düşün ki bir yanım Katoya Zêrîn’dir, bir yanım ise Hêşet’in sırtı, kalbimin tam ortasında akıyor deli dolu Botan’ım, ardı sıra dizili asi dağları bir bir aşıp yoluna giden süt beyaz can suyu gülistanımın…

*

İlkin Ewrex kalesine, Yezdanşêr’in ihanetine uğramış bilge Mir Bedirhan’ın son sığınağına, Katoya Zêrîn’in yalnızlığına ağladığı son karargahına çıkacağım, zalim Osman Paşa’nın derdest etmeye geldiği mirime, can mirime seni sorabilmek, sonsuza kadar kaybetmek üzere olduğum izini bulabilmek için gülistanım, bir ömür senin için küt küt atan yüreğimin tahtı. Birca Belek’in miri suskun, ben suskunum, güneş bize küskün, kıyametim kopmuş gibi, fısıltıların hadi hesabı yok, her bir kafadan bir ses çıkıyor. Kimi diyor Xan Mahmud’un yoldaşı olmuşsun Silistre’nin yolunda, kimi ise Nurullah Beg’le çekilmişsin dört bir yanı kuşatılmış Rojhilat’a, Zagrosların ötesine. Ne büyük bir kargaşa, ne ağır bir yenilgi yaşanıyor dağ ülkesinde, bir bilsen…

*

Bir de Hêşet’e, Feqiyê Teyran’ın medresesine, bildiğim en güzel Kürtçe şiirlerin yazıldığı, okunduğu medreseye gideceğim, izini bulabilmek için senin, gül yüzlüm, kalubeladan kalma güneşimin ülkesi. Olur ya henüz tamamlanmamış bir şiirde, okunmamış bir beyitte bulurum diye beni sana getirecek bir iz, bir alamet, dahası şahların, padişahların kilidini kırmaya yeminli olduğu gülistanıma, can gülistanıma. Beklediğim gibi oldu. Ewrex kalesinde kaybettiğim izini Feqî’nin her bir dizesinde, her bir mısrasında buldum, okuyunca sana dokunur, seni görür gibi oldum, ha gayret izini bulduğum aşk, bitmeyen hayalimin gülistanı...

*

Bir iz bulmuşken Feqî’nin şiirinde Masiro’a uğramadan, kadim zamanlardan bu yana yeryüzünün en gözü kara çocuklarına yuva olmuş, bilinen en eski rahiplere, alimlere, evliyalara hayat vermiş Masiro’ya gitmeden, her bir taşıyla fısıldaşmadan, her bir karış toprağına dokunup dertleşmeden nasıl bulabileceğim seni, söyle. Belki de dur durak bilmeyen, gecesi gündüzü olmayan, dağ dağ, vadi vadi, sığınak sığınak dolaşıp duran mevsimsiz rüzgara, bitmek bilmeyen fırtınaya sormalıyım seni, Mir Bedirhan’dan haber vermeliyim ona, Feqî’nin şiirinde bulduğum sana dair yedi renkten, yedi emareden, yedi haberden söz etmeliyim kayıp sevgili, can sevgili, gülistanım...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.