-Dünden devam-
Sümerler tanrılarına ve tanrılaştırdıkları krallarına ibadet amacıyla özel birtakım tapınaklar kurmaya başladılar. Ziggurat adı verilen bu tapınaklar toplumsal yaşam ve ilişkilerde merkezî bir konum kazandı.
Tapınaklarda tarım tanrısı Tammuz’un onuruna düzenlenen törenler önemliydi. Bu törenlerde halka; toprakların asıl sahibinin Tammuz olduğu anlatıldı. Buna inandırıldı ve onun adına adaklar adandı. Tapınaklara yapılan bağışlarla toprakların kirası ödendi. Zamanla köylüler ve çiftçiler toprakları rahiplerden kiralamaya başladılar. Görev olarak benimsetilen bu yükümlülükleri, yerine getirmeyenlerin tanrılar tarafından cezalandırılacağına halk inandırıldı.
Yönetim ve toplum içerisinde özgün bir konuma kavuşan, Sümer rahiplerinin taşıdığı saygın ruhların çocuklarına da geçeceği inancıyla; rahiplik babadan oğula geçen bir meslek hâline geldi.
Kısa zamanda bu tapınaklar salt ibadet mekânları olmaktan çıkarak ekonomik, siyasi ve kültürel birtakım faaliyetlerin de yürütüldüğü merkezler hâline geldi.
Bu dönemde değerli madenleri Sümer ülkesine taşıyan tüccarların toplumsal statüleri de yükseldi. O kadar ki zamanla kral üzerindeki ekonomik ve siyasi nüfuzlarını arttırdılar ve monark yönetimin bir parçası haline geldiler. Çıkarılan kanunlarda krallık tüccarların istek ve çıkarlarını da gözetmeye başladılar. Sümerlerde devlet mekanizmaları halktan alınan vergiler sonucunda daha da güçlendi.
İktidarı elinde tutan rahip krallar kendilerini tanrıdan başka kimseye hesap vermek zorunda görmezlerdi. Çünkü halk rahip kralların güçlerini tanrıdan aldıklarına inandırılmıştı. Zengin ve güçlüleri kollayan rahip kralların kararlarına katılamayan halkın itaat etmekten başka çaresi yoktu.
Yetkiyi ölene kadar tek başına elinde bulunduran ve kendisine tanrısal hak tanındığını ve yetkisinin de Tanrı tarafından verildiğini iler süren kişi; kral, hükümdar, imparator vb. adlar alsa da öldükten sonra da aynı yetkileri miras yoluyla oğula geçti.
Kent-devletleri arasında bir tür silahlanma yarışı başladı. Bu silahlanma sadece dıştan gelebilecek olası saldırı tehdidinde bulunan barbar kavimleri için değil; komşu kentleri de bir tehdit unsuru olarak gördükleri için silahlanma amacı bunları da kapsıyordu. Yöneticiler de bu tehdit algısını sürekli arttırıcı bir rol üstlendiler. Bu tehdit algısındaki artışla tanrı krallar, siyasi egemenliklerine daha fazla güç kattılar. Böylece; yeni bir yönetim biçimi olarak; Sümerlerde ve tarihte ilk şekillenmesini alan monarşi rejimi kurulmuş oldu.
Mısırda da benzer bir gelişme olur. ‘’Nom’’ adı verilen şehir devletleri, Kral Menes tarafından bir yönetim altında toplanır. Ülke tanrının oğlu kabul edilen firavunlar tarafından yönetilir. Kral diğer insanlardan üstün olarak; dini ve siyasi otoriteyi kendinde toplayarak tanrı kral olur. Sümerlerde üretim fazlasının toplandığı Zigguratların yerini, Mısırda firavunların sarayları alır.
Günümüze kadar değişik biçimler alsa da öz olarak değişmeyen; yüzyıllar boyu dünyada en yaygın yönetim biçimi olan monarşiyi tüm toplumlar yaşamışlardır. İbranilerde tanrının seçtiği kişi, Mısırlarda firavunların kendilerini tanrı yerine koymaları, Atina da kral sitenin tüm dini yaşamını elinde tutması gibi; Avrupa’dan, Asya’dan ve Afrika’ya kadar; çok sayıda ülkeden verilecek örnekler vardır.
Eskiçağ monarşilerinin yerini; feodal, mutlak ve meşruti monarşiler aldı. Bu yönetim biçimleri ortadan kalktıktan sonra da etkileri devam etti.
İlk ortaya çıkışı; Fırat ve Dicle’nin suyunu kullanım ve paylaşım sorunlarından kaynağını alarak şekillenen monarşik yönetimlere hükmeden; Sümerlerin rahip krallarından ve Mısır firavunlarından günümüz Pehlevilerine, Saddamlarına, Kaddafilerine, Esadlarına, Markoslarına kadar, dünyada değişik örnek ve biçimleri görüldü. Halen de dünyanın birçok ülkesinde, bu yönetim biçimiyle hüküm sürülmektedir.
Suyun paylaşımıyla başlayan; petrol ve hammadde kaynaklarını ele geçirmek için devam eden Ortadoğu savaşları ve monarşik yönetimler insanlığın geleceğini yakından ilgilendiriyor.
Milattan önce başlayan bu çatışma ve çelişkilerden günümüze değişen ne oldu? Denirse, sadece tarihler, aktörler ve teknojiler demek doğru cevap olmaz mı?