İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Sosyal varlıklar olarak sosyalleşme pratiklerimizi geliştirirken sözlü, yazılı iletişimin yanında sözsüz iletişim dediğimiz beden dilini de kullanırız.
Son dönemlerde teknolojinin hayatımızın her alanına girmesiyle ‘sosyal medya’ yı da İletişim aracı olarak yaygın bir şekilde kullanmaktayız.
İletişim; hem iş hem de özel hayatımızda duygu ve düşüncelerimizin özgürce karşı tarafa aktarılmasıdır.
İnsanlar arasında bilgi, duygu ve düşünce paylaşımları; konuşmak, tartışmak ve hatta kavga etmek bile iletişimi oluşturur. Doğası gereği iletişim kurmak insanın en temel ihtiyaçları arasındadır. Aile, iş, arkadaş, eş, çocuklar, komşular bireyin iletişim kurduğu ilk birimlerdir.
Her birimle farklı iletişimler kurmak, bu iletişimleri dengede tutmak, anlaşılır, algılanabilir olmak; kişinin bireysel, psikolojik, sosyal konumunu belirleyen gerekliliktir. Kurulan bütün iletişimler olumlu olmayabilir. Birisiyle kavga etmek ağız dalaşına girmek de bir iletişim şeklidir. Olması gereken her alanda her birimle sağlıklı iletişim kurmayı başarmaktır. Sağlıklı iletişim kurmanın olmazsa olmaz doğruları vardır. Bunlardan başlıcaları ise; Doğal olmak, anlayışı elden bırakmamak, egolara yenik düşmemek, saygılı olmak, empati kurabilme yeteneğine sahip olmak, tutarlı olmak, güven telkin etmek,yargılamamak, açık olmak, yapıcı olmak, doğru bir dil kullanmak, kişileri değil problemi tartışmak, ilgili ve farkında olabilmek sağlıklı ve etkili iletişim kurabilmek için yapılması gereken kurallardandır.
Bunun tam aksine iletişimi olumsuz etkileyen çok sık yapılan hatalar da vardır. Bunlardan başlıcaları; Emir kipleri ile konuşmak, tehditkar cümleler ile iletişime geçmek, konuyu tamamen saptırmak, karşıdaki kişiyi denemek, eleştirmek, nutuk çekmek, yargılamak, ve direkt suçlamak ve alaycı ithamlarda bulunmak...
İnsanlar arası iletişimi olumlu ya da olumsuz yöne sürükleyebilecek en önemli husus ise kullanılan ses düzeyi ve hitap şeklidir. Bu iki etken, iletişimi ister kavga haline isterse uzlaşım haline sürükleyebilecek kadar güçlü ve önemlidir.
İletişimde nihai hedef anlamak ve anlaşılmaktır. İnsanlarla iletişim kurmayı bilmek, iletişimin tekniğini, kurallarını ve inceliklerini tanımak hayatta başarılı ve mutlu olmamızı sağlayacak eşsiz bir kozdur. Çünkü bazen haksızken haklı çıkan, haklıyken de iletişim hatalarıyla haksız konuma gelen bireylerle karşılaşmaktayız.
Aslında karşı tarafla kurabileceğimiz olumlu iletişim kendimizi iyi hissetmemiz açısından işlevseldir. Kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız; dinleyin ve söyleyin. İletişimin iki vazgeçilmez kuralıdır... Ancak dinlemekten kasıt duymak değil, etkin dinlemektir. Etkin dinlemek; yoğunlaşma, empatik olma ve anlamaya gayret etmek demektir. Söylerken de sözcükleri, ses tonunu ve beden dilini kullanırız. Yapılan araştırmalara göre yüz yüze iletişimin %60’ ını beden dili, %30’ unu ses tonu ve sadece %10’unu sözcükler oluşturur. İnsanlar ne söylediğimize değil nasıl söylediğimize bakarlar.
Beden diliyle iletişim kurarken birçok mesaj veririz. Bu mesajları doğru okuyabilmek önemlidir. Eller; en çok mesaj verdiğimiz organlarımızdandır. Avuçların açık olması ve belden yukarda durması inandırıcılık ve güven sağlar. Hepimizin sık sık şahit olduğu siyasetçilerin propaganda yaparken bu beden diline çokça baş vurduğunu görürüz. Gözlerin açık bir şekilde tebessümle bakması karşımızdakinde ‘ beni dinliyor ve anlıyor’ algısı oluşturur. Yine iletişim sırasında başımızı karşımızdaki kişiye doğru eğmemiz ve arada başımızı sallamamız karşımızdaki kişiyi önemseyip, dinlediğimizi gösterir.
Bacak üst üste atarken üste atılan bacak kime doğruysa o kişiyle iletişime açık olduğunuz anlamına gelir. Kolları bağlamak ise kişinin iletişime kapalı olduğunu gösterir...
İletişim dediğimiz olay çok farklı bi durumdur. İnsanların kendini ifade edememesi, kendi düşüncelerini karşı tarafa geçirememesi, söylemlerinin farklı yönlere çekilmesi yani ucu açık konuşulması iletişimdeki olası durumlardır. Baktığımız zaman konuşamayanın hatip olduğu bu dönemlerde çok iyi konuşanın bir etki yaratamadığını görmekteyiz.
Birine bir ders vermek istediğimiz zaman tercih etmekten kaçınmadığımız iletişim yöntemimiz karşı tarafı kırmaya, argo kelimeler kullanmaya ve en son şiddete kadar uzayıp gidebilmektedir. Oysaki burda yapılan işin zor kısmıdır; biriyle kavga etmek zordur mesela, karşı tarafın kalbini kırdıktan sonra gönlünü almak da bir hayli zordur. İşin kolay kısmına gelirsek empatik bir yaklaşımla iletişim kurabilmek hiç de zor değildir. Genelde söylediklerimizin karşımızdakinde ne tür bir etki yarattığını düşünmeden konuşuruz. Oysa karşımızdaki kişinin söylemlerine karşılık vermeden önce 5 saniye düşünüp tepki vermek ve vereceğimiz tepkinin nasıl bir etki yaratacağını, karşı tarafta ne tür duygular uyandırabileceğini kestirebilmek gerekir.
Haklıyken haksız duruma düşmemek için aklımıza gelen ilk cevabı vermekten kaçınmamız gerekir. Eğer birine ders vermek istiyorsanız, susun... çünkü karşı tarafa verebileceğiniz en büyük ceza bazen, karşı tarafı yok saymaktır.