Türkiye’nin genel sorunlarının ve Kürt sorununun çözümü konusunda kendi ezberi bulunan bu ezber üzerinde yürüyen iktidar, farklı düşünen, yazan-çizenlerin, bu ezber dışındaki öneri, talep veya çözüm yöntemleri karşısında, dersini çalışmamış öğrenci konumuna düşünce, cezalarla caydırma ve baskı altında tutma gibi bir sonuçla yüz yüze gelmiş bulunuyoruz.
İktidar derslerini ezber yöntemi ile değil de, inanarak, her türlü çözüm önerisine açık bir mantıkla çalışmış olsa, gazeteciye, yazara, sorunun çözümü ile ilgili farklı öneriler sunanlara karşı algısı daha açık ve çözümcü olurdu.
Öyle olsaydı, Türkiye’nin ve Kürtlerin sorunlarının çözümü konusundaki mesafeyi şu an tamamlamış olabilirdik. Mevcut durum, mesafenin yakınken giderek uzaklaştığını gösteriyor. Aslında mesafe yakın, yönetenler ulaşmak istemiyor.
Kendi yarattığı medya grupları aracılığı ile kendi mantığı çerçevesinde Türkiye’nin ve Kürtlerin sorununu çözmeye çalıştığını, bu medya ile doğru ‘çözüm’ün bu olduğunu kamuoyuna enjekte etmek isteyen iktidarın, bu mantık dışında kalan medyayı, toplumun muhalif kesimini hain, bozguncu ilan etmesinin karşısında yapılacak tek şey; güçlü bir blok oluşturmaktır.
Bu güçlü blok oluşur mu?
7 Haziran seçimleri böyle bir bloğun oluşması gerektiğine hükmediyor.
‘İç güvenlik paketi’ konusundaki ısrar, faşist bir yönetim biçiminin nasıl oluşturulmak istendiğini çok net gösteriyor. Böyle bir niyetin varlığına rağmen iktidar partisine aday adaylığı başvuru sayısındaki patlamanın anlam ve önemini! Başvuranlar açısından değerlendirdiğimizde, durumu ‘akıl tutulması’ olarak analiz etmek mümkün.
Sadece Diyarbakır için 200’ün üzerinde yapılan başvurulara ve başvuru yapanların kimliklerine baktığımızda; durumun vahametinin ne olduğunu anlamak mümkün. AK Partiyle yıllara dayalı ilişkisi olanlara ve onların yaptığı başvuruya bir diyeceğimiz yok. Meğer ne kadar faşist duvarların örülmesine katkı sunmak isteyen ‘duvar ustası’ ‘gizli’ AKP’li varmış!
Ustalık döneminde sınıfta kalmış ustaların çıraklığına soyunma gayretlerinin toplumsal sorunların çözümüne dönük bir gayret olmadığını, kişisel ikbal ile alakalı bir durum olduğunu görüp, anlayabiliyoruz. Başvuru yapanların açıklamalarına ‘esas’ teşkil eden Kürt sorununun çözümüne katkı söylemlerinin ayakları havada duruşunu seyrediyoruz.
Ayakları havada bir duruşun topluma, insanlığa, halklara bir faydası olur mu?
Bence olmaz
Sadece havada asılı ayakların sayısı artar
Sayı artığı için de bizim gözlerimiz yoruluyor seyirden dolayı.