Ülkeler ve sınırlar ötesi bir sorun olan iklim krizi etkisini tüm dünya üzerinde göstermektedir. Etkilenme derecesi bölgelere göre değişse de gelecekte çapı ve etkisi daha geniş alanları kapsayacaktır. Bu konuda tedbir almayan ülkeler şirketler ve insanlar sonuçlarını yanı başlarında hissedeceklerdir. Öyle görülüyor ki bu süre çok uzak olmayacaktır. Şimdi dünyanın başka bir ucunda yaşanmış olsa da bir başka zamanda içinde yaşadığımız coğrafyada yaşanmaması için fazla bir neden de yok.
Önceki yıllarda Filipinlerde ve ada ülkelerinde aşırı yağışları ve yaşanan sel felaketlerini izliyorduk. Geçen sene Amazon ormanlarında meydana gelen yangınları ve bugünlerde de Avustralya’da kontrol altına alınamayan yangınları konuştuk. Şimdi Avustralya’da yangın sonrası yağmurlar, seller, korkunç toz bulutları, ceviz büyüklüğünde yağan doluyu konuşuyoruz. Yarın nerede, nasıl bir felaketin hangi ülkenin kapılarını çalacağını konuşacağımız belli değil.
Yaşananlar tüm insanlara iklim krizinin nelere yol açabileceğini, canlı yaşamı nasıl bir tehdit altında bırakacağını, bu felaketler karşısında insanoğlunun ne kadar çaresiz kaldığını bir kez daha gösterdi.
Kontrol altına alınamayan yangınlarda milyonlarca canlı, 7 milyona yakın hektarlık alan kül oldu. Binlerce bina yandı. Ayrıca yangının neden olduğu hava kirliliği çevre sorunlarını bir adım daha öteye taşıdı.
Yapılan araştırmalarda iklim krizini tetikleyen sebeplerin başında insan kaynaklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Kontrol altına alınamayan yangınların, doğa olaylarının bu kadar sert geçmesinin nedeni iklim krizidir. Küresel ısınma ortalamalarında ki sürekli artış iklim değişikliğine yol açıyor ve doğanın dengesini bozuyor. Yağışların düzeni alt üst oluyor. Ya meteorolojik sıcaklıklar artıyor ve kuraklığa neden oluyor ya da aşırı yağışlar sellere, toprak kaymasına ve erozyonlara yol açıyor.
Avustralya’da hükümet bilim adamları tarafından yapılan uyarıları dikkate almadığı ve tedbirler geliştirmediği için; bütün ülkeyi ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya bıraktı.
İklim krizi artık devletlerin, şirketlerin ve insanların öteleyebileceği, görmezden gelebileceği bir konu olmaktan çıkmaya başladı.
Devletler ve şirketler sera gazı salınımlarını azaltma politikalarını hayata geçirmemeleri durumunda küresel ısınmanın artmasıyla geri dönüşü olmayan bir sürece girecektir.