Askerler komutanlarına gelip, koğuşlarındaki bir arkadaşlarının çok kötü koktuğunu ve bundan rahatsız olduklarını ifade ederler.
Komutan söz konusu askerin çağırılmasını ister.
Komutan gelen askerin biraz kilolu olduğunu, fazlası ile terlediğini ve bunun da kıyafetlerine sinip çevreyi rahatsız ettiğini fark eder.
Komutan askerine haftada kaç kez yıkandığını sorar. Asker haftada bir kez yıkandığını ifade edince, komutan iki günde bir olmak üzere, her ayın tek günlerinde yıkanması talimatını verir. Askerin talimatı iyice anladığını test etmek için, ayın tek günlerini saymasını ister. Asker 1-3-5-7-8 deyince, komutan askerin kendi başına yıkanma işini takip edemeyeceğini anlar ve bir çavuşa askerin yıkanmasını takip etmesi talimatını verir. Ek olarak, Er hamamının müsait olmadığı günlerde, askerin yıkanmak için karargâhtaki personel duşluğunu da kullanabileceği iznini verir.
Askerin kokması ve arkadaşlarını rahatsız etmesi sorunu bu şekilde çözülmüştür.
Asker terhis olup memleketine döndükten sekiz ay sonra, komutanını telefonla arar, hal hatır sorgusundan sonra “Komutanım biliyor musunuz, hala ayın tek günlerinde yıkanıyorum ve ömür boyu bu şekilde yıkanmaya da devam edeceğim” der. Komutan bu söyleme, “eminim bundan en çok eşin mutlu olacaktır” ifadesinde bulunur.
İnsanın etrafı rahatsız eden kokularına her halükarda çözüm bulmak mümkün olsa da, siyasetin kokmuşlarına çözüm bulmak kolay olmasa gerek.
Memleketin her yöresindeki kahve sohbetlerinden, yerli ve yabancı basın organlarından, sosyal medyadaki paylaşımlardan, velhasıl paylaşımın yapıldığı her türlü ortamdan; camilerin, okulların, adliyelerin, devlet kurumlarının, topluma hizmet veren resmi ve özel sivil toplum kuruluşlarının siyaset koktuğu ve bunun tüm vatandaşları olduğu gibi özellikle gençlerimizi rahatsız ettiği, bunun da gelecekleri ile ilgili kaygıya düşmelerine neden olduğu görülmektedir.
Bu kaygıyı, “Türkiye gençlik araştırması 2024” incelemesinde daha açık görmek te mümkündür!
Bu anketin hem ülkeler arası, hem de Türkiye’ye özgü sorularından elde edilen bulgular, Türkiye’deki gençlerin demokratik haklara değer verme eğiliminde olduklarını ve baskıcı politikalardan endişe duyduklarını göstermektedir.
Araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’de gençler, hayatlarından en az memnun olan ve on yıl sonraki kişisel gelecekleri konusunda en kötümser olan kesim. Özellikle işsizlik, toplumsal eşitsizlikler, ülkedeki mülteciler ve iklim sorunları hakkında korku ve endişelerini dile getiren gençlerin, sadece % 20’si ülkedeki eğitim kalitesinden memnun olduğunu ifade ediyor.
Araştırma ayrıca, Türkiye’den yurtdışına beyin göçünün endişe verici oranda arttığı bu dönemde, “göç etmek istemiyorum” diyen gençlerin oranının, sadece % 21,1 olduğunu ortaya koymuştur.
Siyasetin, ‘Dindar nesiller’ yetiştirerek ‘yeni bir Türkiye’ inşa etme hedefi ile çıktığı yolda; geçen yirmi yılda, devletin kurumsal yapısında, karar alma süreçlerinde arzulanan dönüşüm yapılabilmiş olsa da(!), hedeflenen gençliği yetiştirmekten ziyade, ülkesinden ve geleceğinden kaygılı bir gençlik yetişmiş gibi görünüyor.
Bunu son olarak, valiliklerin toplanma ve gösteri yasaklarına rağmen, Türkiye’nin dört bir yanında, yüz binlerce gencin, yakın zamandaki protesto gösterilerine katılmalarında gördük.
Gösteriye katılan binlerce öğrenci; ısrarla hiçbir partiyi desteklemediklerini, gözaltına alınmaktan ya da fişlenmekten korktuklarını, gençler olarak protesto yaparken yüzlerini kapatmak zorunda kalmadıkları bir Türkiye hayal ettiklerini ifade etmişlerdir.
Ulusal ve uluslararası basına yansıdığı şekli ile protestoya katılan gençlerden birinin” Ben 25 yaşındayım ve yeni mezun oldum. Çoğu arkadaşım gibi ben de yüksek anksiyete yaşıyorum. Bunun sebebi yalnızca kişisel meseleler değil, sürekli değişen, güvenilmez bir ortamda yaşıyor olmamızdır”
Bir başka gencin” Bir seneden uzun süredir Berlin’de yaşıyorum ve tatilim dolayısıyla buradayken bu olaylar yaşandı. Çok iyi biliyorum ki ‘başka bir dünya var, ben giderim, burası nasıl olsa böyle devam eder’ gibi bir şey yok. Nereye giderseniz gidin, insanın dönecek bir eve ihtiyacı oluyor. Ama o eve döndüğünüzde, bastığınız zeminin altınızdan çekilip alınabileceğini bilerek yaşamak ta çok zor”
Gençlerinin geleceklerine ilişkin kaygılar taşıdığı, gerek Türkiye ve gerekse diğer ülkelerde, toplumsal istikrarı yakalamanın kolay olmadığını söylemek mümkündür.
Bunu; Türkiye’nin yetmişli yıllardaki öğrenci eylemlerinde ve dünyanın farklı ülkelerindeki benzeri eylemlerinde gözlemledik.
Gençlerimizin kaygılarına esas teşkil eden, özellikle resmi ve özel kurumlardaki siyaset kokularından arınmak için, iki günde bir yıkanmak ta yetmez. Bunun için vicdanların öncelikle ülke sevgisi ile dezenfekte olması ve bu tür kurumlarda çalışan vatandaşların, siyaset kirliliğine karşı, ülke sevgisini, başta siyasi menfaatler olmak üzere, her türlü menfaatin üzerinde tutması çok önemlidir.
Ancak bu şekilde, daimi ve vazgeçilmez evimiz olan ülkemizde huzuru sağlayabilir, yarınımızın teminatı çocuklarımız ve gençlerimizi huzurlu ortamlarda yetiştirebiliriz.
Aileniz ve değer verdiğiniz insanlarla daha nice bayramlar yaşamanız temennisi ile bayramınızı kutlar, sağlık ve huzurunuzun daim olmasını dilerim.