Yazımın başlığına bakıp içeriğini okuduğunuzda garip karşılayabilirsiniz. Haklısınız çünkü arkadaş dediğim biri babam, diğeri babam kadar sevdiğim dostum.
İlki, yani yazımın çıktığı bu gün (10 Nisan 1980) iliklerime kadar huzur hissettiğim, çınarım, koruyucum. Sevgiyi, özlemi, hasreti, heyecanı, gururu ve mutluluğu bana öğreten ilk öğretmenim olan babam âlim ( Seyda) Melle Avdilkerim’in ( Abdülkerim) vefat yıl dönümü.
İkincisi 8 Nisan (2008) günü kaybettiğim Konya’da yıllarca birlikte olduğum sevgili arkadaşım, hocam, büyüğüm Kürd tarihçisi ve bilgesi namı değer rahmetli dostum Cemşit Bender’in ( Mehdi Halıcı) vefat yıl dönümü. İki sevdiğim arkadaşımı 2 gün arayla kaybedince ikisini bir makalede yazarak anarak hasret gideriyorum.
Hep ifade ederim; İnsanlar doğar, büyür, ölür. Her bireyin ölümü kendine, yakınlarına özeldir. Ancak bazı insanların, âlimlerin, aydınların, bilgelerin ölümü kendine olan özelden çıkar toplumsallığa dönüşür. Bazıları için yaşam, ölüm; ailesi ve de sevenleri dışında kimseyi ilgilendirmez. Babam ve Cemşit Bender gibi bilgeler için öyle değildir. Büyük ve kalabalık bir aileye, akrabaya, bölgeye kendi zaman dilimi içinde katkıları olduğu için çok farklıdır.
Babamın vefatı üzerinden 43; dostumun 15 yıl geçti. Ne hissettiğim sorulduğu zaman “baba” ve “dost” değillerdi “iyi birer arkadaş, yoldaş, rehber ve önderdiler.” Derim. Yıllardır baba ve dost yani en yakın iki arkadaşım olmayınca çok şey eksik kalıyor.
Belki abartıyorum olabilir. Ki, yüreğimi okuyup falcılık yapanlar var. Amma babam için 43 yıldır, dostum için 15 yıldır her Nisan’da makaleme içimi dökerim. Eminim ki bazıları duygumu anlamasa da iki değerli insan yattıkları yerde iç sesimi duyuyorlardır. Bu birilerine cevap değil. Zira iç sesim için bazıları ne düşünür umurumda değildir. İkiliye karşı öyle bir özlem ve sevgim var ki anlamalarını beklemiyorum. Ve de eleştirim kimseye değil biline.
Toplumsal gerekliliğimizi dile getirdim ki babasını veya sevdiği dostunu kaybedenler makalemden hisse çıkarsınlar istedim. Ki her baba evladın çınarı, meyvesi olmasa da gölgesi olduğunu bilsinler. Sağ olanlar bu ilke ile babalarını her fırsatta kucaklasınlar. Babanın evlada bıraktığı en önemli miras sevgisi, dostları ve evladın kendi dostları ile sürdürebileceği güzel ilişkilerdir. Çünkü baba yaşanan hayatın en güzel terbiye veren yegâne öğretmeni, ebedi ve fani hayatın da sebebi ve sonucudur.
Vefatlarının arasında 2 gün farkı olan babamın ve dostum Cemşit Bender’in ölüm yıl dönümünü hep aynı makalede anarım. Çünkü baba ve dostlar için duygular birer bir aynıdır. Sevgi, saygı, bağlılık, muhabbet ifade eden ilişkiler ikisi için de geçerlidir. Hem baba, hem dost kırmayan, kırılmayanlardır. Almadan vermesini, yardım etmeyi bilenlerdir. Sevinçleri ve acıları yüreğinde hissedenlerdir. Her ikisi de güvenilen birer liman, sana örtüdür, muhafaza edendir. İkisi de kötü anlarında sana teselli ve şefkatinin sığınağıdırlar.
Akraba ve kardeş sevgisi farklıdır. Hangisinin üstün olduğunu söylemek kişiye göre değişir. Baba ve anne içinse çocuklarını ayırmaları istisnalar dışında mümkün değil. Ama evlat için sevilmek, beğenilmek daha farklıdır. Babam, bilge insan; Seyda’ye Abdülkerim için vefat yıl dönümlerinde bir makale yazmak benim için evlat görevi olmaktan öte, yazar, emekli öğretmen olarak ondan üreyen nesillere, ailesine, akrabalarına, aşiretine, dost ve arkadaşlarına hatırlatmak insani görevim, ailevi mecburiyetim olarak bilirim.
Babam, gördüğü medrese eğitimi ile ilmin manalı sözlerinden çok kâinatın tılsımlı evresinde farklılıkları bulan ön görüye sahipti. Medrese eğitimine ( 7 soyu Seyda ve âlimdi) rağmen 1. Caddede yıllarca manifaturacılık yaptı. 30 yıl da Bankalar caddesinde ( Ulu cami karşısında bu günkü TEKBİR giyimde) demir, çimento, un, tütün, bulgur ticareti yapıyordu. İş yerinde kürsüler üzerine halka halinde oturmuş bölgenin yönetici, âlim, Melle, Seyda, memur, öğretmen, işçi, esnaf, topluluğun ürettiği fikir, görüş, yorum, düşünce hazinesi içinde o seçkin topluluğa 23 yaşıma kadar çay, kahve hizmeti vererek dinleme bahtiyarlığını yaşadım.
Bilgi, akıl ve ahlak insan için bir donanımdır. Bundan hareket ile diyorum iyi ki bilgiyi ve aklım ile yönetmeyi babamdan ve iş yerindeki topluluktan öğrendim. Batman’ın 1952 de ilk yerleşik düzeye geçen ailesi olarak sevgisi, ilmi ile çok şeyin zenginliğini yaşattı. Yalnız evimizin, ailemizin değil; akrabaların, eş, dost ve arkadaşları için de büyük güvendi. O’nun özelliklerine bağlı kalmak için gayret sarf ediyorum. Yüreğim 43 yıl geçmesine rağmen onsuz bir yaşama zor alışıyor. Çünkü Babam hayatı boyunca suskun seven, sessiz ve gizli üzülen, en zor anında bile yıkılmayan, çok sevdiğim adam gibi adam, baba gibi bir babaydı.
Doğrusu iki arkadaşımın ölümü beni yoksullaştırdı. 43 yıldır bu yoksulluğun acısını çekiyorum. Allah ikisine rahmet eylesin. Yerleri cennet olsun. İkisini de çok seviyor, arıyor, özlüyorum, ikinizle o kadar anılarım var ki nemli gözlerle bu satırları bitiriyorum.