İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesinde yapılan açıklamayı İHD Kadın Komisyonu üyesi Derya Yıldırım okudu.
Açıklamada 26 Haziran 2020 tarihinde yürütülen bir soruşturma kapsamında haklarında gözaltı kararı verilen 64 kişiden 42’si evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alındığı belirtildi.
Rojbin Çetin’e evinde işkence
Gözaltına alınanlar arasında bulunan ve Diyarbakır’da ikamet eden Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Sevil Rojbin Çetin’in işkence ile gözaltına alındığına vurgu yapılan açıklamada, “Tarafımıza aktarılan bilgilere göre; saat 05.00 civarında siteye gelen polis özel hareket birlikleri tarafından kapısı çalınmadan, direk kırılarak içeri girilmiş ve polis yanında getirdiği iki köpeği Rojbin Çetin’in üzerine salmıştır. Köpekler tarafından vücudunun farklı yerlerini ısırılan Rojbin Çetin’in vücudunda kanamaların ve yaraların olduğu görülmüştür. Polisler tarafından Rojbin Çetin’in sırtına ayakla basılmış, ezilmeye çalışılmış ve sırt bölgesinde bot izleri meydana gelmiştir. Vurularak, darp edilerek gözü ezilmiş ve dudağı patlamıştır. Evinde üç buçuk saat boyunca arama yapılmış ve bu süre zarfında şiddet görmüş ve ters kelepçe ile yüz üstü tutulmuştur. Polislere kanser hastası olduğunu söylemesine rağmen aynı tavrı göstermeye devam etmişlerdir. Rojbin Çetin’e evinde tutulduğu süre içinde cinsel tacizde bulunulmuş ve kendisinin yarı çıplak fotoğrafları çekilmiştir. Yine defalarca küfür ve hakaretlere uğramıştır. Yürüyemeyecek duruma getirilmiş olan Rojbin Çetin ifadesinin alınması için adliyeye tekerlekli sandalye ile çıkarılmıştır. Yine öğrenilen bilgilere göre “Evin 5'inci katta olsaydı, sen aşağı atlamış olurdun” şeklinde tehdit edilmiştir. Daha sonra Mardin TEM şubede göz altında tutulmak üzere Mardin’e gönderilmiştir. Rojbin Çetin’in görmüş olduğu işkenceyi belgeleyen avukatı da ayrıca ifadeye çağrılmıştır” ifadelerine yer verildi.
Yasalara rağmen işkence sürüyor
Kadın siyasetçilere ve aktivistlere yönelik baskı ve yıldırma politikasının süreklileştiğine işaret edilen açıklamada işkenceye ilişkin yasal mevzuata vurgu yapılarak, “Anayasa’nın 17/3 maddesine göre: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” Türk Ceza Kanunu’nun İşkence başlıklı 94.maddesine göre; “(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesine Göre; Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
BM İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesinin 1. Maddesine Göre: “Sözleşme amaçlarına göre, ‘İşkence’ terimi, bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayırım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızî olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez. Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez.” diyerek hükme bağlamış ve işkenceye yasak getirmiştir.
Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi (m.5), BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (m.7), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (m.3), BM İşkenceye Karşı Sözleşme, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (m.7) ve iç hukukta da Anayasa (m.17), TCK (m.94) işkenceyi açıkça yasaklamaktadır.
Ayrıca; Türkiye’nin 2017 yılında imzalamış olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin 3. maddesi, ‘Kadına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır. Ve ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir demektedir. Yine aynı sözleşmenin 4. maddesi, taraf devletlere gerek kamu gerek özel alanda tüm bireylerin özellikle kadınların şiddetten arınmış yaşama haklarını sağlamak ve korumak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri görev olarak yüklemiştir. Aynı sözleşmenin 5. maddesi ise, taraf devletlere, kadınlara yönelik şiddet eyleminde bulunmaktan kaçınma ve devlet adına faaliyet gösteren devlet yetkililerinin bu yükümlülüğe uygun davranma görevini de yüklemektedir.
Anayasa’nın 90. Maddesine göre de “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü eklenmiştir” denildi.
‘İşkence vakalarına dönük önleyici tedbirler alınmalı’
İşkence uygulamalarına derhal son verilmesi ve failler hakkında yasal işlem başlatılarak cezalandırılması çağrısında bulunulan açıklamada, “Türkiye, imzacısı olduğu ve işkenceyi suç sayan sözleşmemelere uymalı ve bu işkence vakalarına dönük önleyici tedbirleri almalıdır. İşkence görenlerin muayeneleri Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Protokolüne uygun olarak yapmalıdır. İşkencenin önlenmesinde etkili ve önemli bir araç olan ‘Ulusal Önleme Mekanizmasının işlevlerini yerine getirmek üzere yetkilendirilmiş olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, iktidar politikalarına uygun davranmayı bırakıp bu işkence iddialarına karşı görevini derhal yerine getirmelidir, getiremiyorsa feshedilmelidir. İşkenceye karşı mücadele anlamında TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu ve tüm ilgili kurum ve kuruluşları mücadeleye çağırıyor ve insanlığa karşı işlenmiş olan bu suçlara karşı ortak zeminde ses vermelerini talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı. (Haber Merkezi)