Duyduk duymadık demeyin sonunda bir polis şefi, birinci sınıf bir Emniyet Müdürü de “hak, hukuk, adalet” dedi, üstelik yeri göğü inlete inlete dedi. Hayatı demokrasi mücadelesiyle geçmiş, her türlü baskıya göğüs germiş, en değme zorbalara bile pabuç bırakmamış Iğdır Belediye Eşbaşkanı Mehmet Nuri Güneş’e daha bir heybetli görünebilmek için, etrafa daha bir korku salabilmek için bağıra bağıra, dahası operasyona çıkmış gibi özel harekat elbisesini giymiş, botları ayaklarına çekmiş, kara gözlükleri o biçim takmış, elde telsiz, efsane Yeşilçam kabadayılarını aratmayan bir edayla, iktidardan aldığı büyük bir özgüvenle bankamatik sevdalılarının doldurduğu meydana kükreyerek, “hak, hukuk, adalet” dedi de dedi. Vay be…
*
DEM Partili Belediye Eşbaşkanı Mehmet Nuri Güneş’i doksanlı yıllardan beri tanırım, bilirim. Öyle söylendiği gibi hiç kimsenin hakkına, hukukuna, adaletine el uzatacak, saygısızlık yapacak biri değildir. Bunu en iyi bir ömür cebelleştiği devlet bilir, o kara gözlüklü Emniyet Müdürü bilir. Demokrasi mücadelesinin emektarı, gözü pek bir neferi olan Mehmet Nuri Başkan, tanıdığım kadarıyla hak, hukuk, adalet konusunda kendisine ders verebilecek kalibrede olmayanları ciddiye alacak biri değildir, hele öyle ağzında sakız, koruma ordusuyla meydana inerek canı pahasına savunduğu hakkı, hukuku, adaleti tehdit eden polis şefini ciddiye alacak, korkup sinecek biri hiç değildir. Belli ki genç polis şefi, Serhat’ın gül yüzlü Belediye Eşbaşkanı Mehmet Nuri Güneş’i pek çalışmamış, çalışmışsa da anlamamıştır. Öyle tabi, yandaş bankamatikçilerin arkasına sığınıp afra tafra yaparak sonuç alabileceğini düşünen genç polis şefinin gittiği yolun yol olmadığını, dahası ettiği lafların hiçbir hükmünün, kıymeti harbiyesinin olmadığını anlayabilmesi için daha kırk fırın ekmek yemesi gerek…
*
Öyle olsaydı, yani kırk fırın ekmek yemiş olsaydı dibi yaş işlere bu kadar açıktan sahip çıkmazdı, medyaya poz vere vere bankamatikçilerle birlikte Kürdün de Azerinin de gönlünde taht kurmuş başkana öyle cepheden laf saymayı göze alamazdı, bir an durur düşünürdü. Sayın büyükleri gibi biraz kenarda, gözlerden uzak bir köşede, çaktırmadan, belli ettirmeden yapardı artık ne yapacaksa, neyi aklına koymuşsa, hedefi her neyse. Bilmesi gerekirdi ki kayyum sevicileri, Kürde her türlü zalimliği reva gören ırkçı güruhun dışında kimsenin ona inandığı yok, salvolarına itibar ettiği yok, boş meydanda hak, hukuk, adalet bağırışmalarına hiç yok. Dünya alem bilir ki hem bu devletin, hem o devletin arkasına saklanarak, her çeşit silahlı gücünü tahkim ederek bodoslama meydana dalan hiçbir girişim masum olamaz, hele hak, hukuk, adalet arayışı hiç olamaz. Diyarbakır’da, Van’da ve daha başka yerde de benzer manzaralar yaşandı, yaşanıyor. İktidarın en kelli felli adamlarının açık, gizli desteğine rağmen seviye tutturulamadı, kapasite geliştirilemedi, yedirdiler, içirdiler, hakaret ettirdiler, yine olmadı, paralı askerle hak, hukuk, adalet arayışı mı olur. Aynı terane…
*
Bir süre önce de bir ordu polisle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin önüne gelen bir kadın da DEM Partili belediye eşbaşkanlara hakaretler etti, bankamatikçi oğlu işten atılmış, bilmem ne olmuş diye. DEM Partililere hakaret etmek, her türlü saydırmak serbest, DEM Partili belediyeleri protesto etmek serbest, hatta hak, hukuk, adalet arayışına sokuyorlar. Nede olsa DEM Parti Kürdün partisi, öyleyse Kürde hakaret, Kürdün başında olduğu kurumu protesto etmek neden suç olsun ki, akıl alacak iş değil demokrasiden, eşitlikten, Kürdün kendi mahallesinde iradeleşmesinden nefret eden resmi, sivil bu zevata göre. Her konuda olduğu gibi bu konuda da seviyeyi fazla düşürdüler, yere göğe sığdıramadıkları devletin itibarını tükettiler, bir kez daha yerle yeksan ettiler. Sabah ola hayrola…