Hayatlarımızın muktedirlerce ısrarla “tektip”leştirildiği tuhaf ve çok tatsız zamanları yaşıyoruz. Öylesine tuhaf ve tatsız ki; hiçliğin ortasına uluorta düşmek halleri misali!
Bu tuhaf zamanlarda her birimiz içedönükleştik mi, ne? Bir nevi kapanma halleri yani!
Oysa “içedönüklük” ile “hiçedönüklük” arasında hepi topu bir harf fazlalığı ya da eksikliği var, o kadar.
Söylenen onca şeyin, dillendirilen onlarca kelamın, yazılanların, uğruna ölümlere gidilip gelinen resmedilmiş hayatların adeta “Hiç” kadar kıymeti harbiyesinin olmadığı sahiden tuhaf zamanlar.
Hiç kadar kıymetsizlik halleri, hepsi bu. Üstüne üstlük sadece sözün, yazının değil! İnsanın da hiçleştirildiği zor zamanlar...
Oysa insan dediğimizin üzerine, zamanın tozu birikir. Zamanla sınanır adı insan olan eşref-i mahlukat. Makbul ve muteber olanı insanın; ego’sundan sıyrılanıdır. Sıradan ve sürüden tebanın pek de farkında olmadığı adına IQ denilen varlık sebebinin açtığı yol üzerinden cesaretle yürüyendir insan olan.
Yürüyecek de insan! Hangi yoldan?
Kimi yollar vardır ki; ne denli uzun olursa olsun menzile varış sürecindeki zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçer.
Kimi yollar ise alabildiğine kısadır. Ama o kısalık haline rağmen yol bitmez, menzile varılıncaya kadar geçen zaman azaba döner insan tekine...
David Grossman’ın yakın günlerde okuduğum nefis kitabı “Bir at bara girmiş”* kitabında bir Rus fıkrası okumuştum. Adamın biri lokantaya girmiş. Bütün duvarlar tuhaf bir şekilde benekliymiş. Garson kadın sipariş almaya gelmiş. Yüzü çilliymiş. “Neden böyle her yer masa örtüleri tabaklar duvarlar benekli” demeye kalkışınca! “Sorma” demiş yüzü çilli giysisi benekli garson kadın. “Adamın biri, vantilatöre sıçtı...”
Hadi, ayıkla bakalım pirincin taşını. Üstelik taş da pirinçle aynı renk artık kirli beyaz.
Kürtçede özlü bir söz var. “Ez çûm bajarê kera, tûrik ê xwe tije kirim pera”. Hâl de bu ahval de. Gitmiş adamın biri bir şehre, önüne çıkanın merhametine inancına hitap edip sığınarak dilenmiş. Sonra ayrılırken inandılar ve verdiler, ben de sayelerinde kesemi doldurdum demiş. Hepsi bu...
*David Grossman, Bir At Bara Girmiş. 2018, Siren yayınları.
Şeyhmus Diken