Aylardır Diyarbakır kent merkezi ile ilgili bir numaralı gündem maddesi nedir?
Çok bilinmeyenli bir şey değil.
Herkes biliyor
Herkes konuşuyor
Herkes kınıyor kendi içinde ve çevresinde.
Nedir o gündem?
Yol kesme, kimlik kontrolü, araç anahtarlarına el konulmasıdır.
Kentin en fazla konuşulan birinci gündem maddesi olmasına rağmen; Bu görüntülerin ortadan kaldırılması, engellenmesi yönünde sorumluluk üstlenen olmadı.
Araç kontrolü, kimlik kontrolü, vücut kontrolü, kimsin, nesin türünden sorgulamalar aylardır devam ediyor. Bunu yapanlar fiziken ortada olmasına rağmen, yapılan uygulamalar çok bilinmeyenli denklem gibi askıda duruyor, periyodik olarak tekrarlanıyor.
İleride gerçekleşecek olası bir yönetim biçiminin nasıl olacağının algı operasyonu mu?
Hiç şık durmuyor.
Hiç düşünmek istemiyoruz.
Halk için, halkların huzuru, refahı, sağlıklı geleceği için mücadele veren bir siyasi organizasyonun, bazı gençlere böyle bir misyon yüklediğini, bu tür uygulamalarla varlık ispatı çabasında olabileceğini sanmıyorum, düşünmek istemiyorum.
Devletlerle, IŞİD gibi çetelerle göğüs göğse halkı için çatışanların kent merkezlerinde halklarına eziyeti reva görecek bu tür uygulamalara zemin yaratma ihtimallerini ise kafamdan hiç geçirmek istemiyorum, çünkü yöntem basit ve halkın yoğun şikâyetlerine neden oluyor.
Kontrollü bir gücün kontrolsüz elemanlarının uygulamaları gibi yansıyan ve algılara böyle oturan bir durum söz konusu olmasına rağmen, bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik bir pratik yansıma yok. Aksine, artarak devam ediyor.
Kimdirler, neden bunu yapıyorlar bilmiyoruz. Yansıyan görüntüleri kimler nasıl çekiyor ve medya aracılığıyla kamuoyuna sunuyor, onu da bilmiyoruz. Ancak birileri kent merkezinde belediyenin yaptığı yolları kazıyor, elde silah nöbet tutuyor ve geleni-gideni sorguluyor.
İnsanları, toplumu silah zoruyla yönetme biçimlerinin günümüzde geçerliliğinin olmadığını en iyi bilenler; IŞİD gibi çetelerle yüz yüze gelen, göğüs göğse çarpışan Kürtlerdir. Canlarını halkları huzur içinde yaşasın diye toprağa düşürenlerin, böyle bir yönetme biçimini benimsedikleri için ölüm yolculuğuna çıktıklarını sanmıyorum!
Kent merkezlerindeki bu uygulamalardan rahatsız olanlar bu rahatsızlıklarını yüksek sesle dillendiremiyor olabilirler. Ancak, içlerinden çok yüksek sesle bağırdıklarını çok iyi biliyorum. Birilerinin o içeride büyüyen sese, seslere mutlaka kulak kabartması gerekiyor.
‘Duymuyoruz’ diyemezler, çünkü duyulmayacak gibi değil.