AK Parti iktidarı, İç ve Dış politikada, daha geniş tanımıyla genel politikaları anlamında iflasın eşiğine gelmiş durumda. Mevcut çabaları, iflası olabildiğince erteleme yönünde.
Bu erteleme çabası başarılı olur mu olmaz mı?
Ne kadar bir süre daha direnebilir?
Bu soruların cevabını önümüzdeki süreçte çok net alacağız gibi.
Öngörülen durum böyle
&
Dış politikadaki durumu özetle yorumlayalım.
*Avrupa Birliğine neredeyse girdik, giriyoruz derken, bütün ülkeyi böyle bir algıyla haşır-neşir ettikten sonra, çok net ‘Tanımıyoruz, ihtiyacımız yok, Avrupa Birliği ile bir işimiz olmaz’ noktasına gelinmiş olması.
*Ortadoğu’da ‘savaşçı’ bir görüntü verilmesine rağmen, ilerleyen süreçte bütün iddialı sözlerden geri adım atılması, ABD-Rusya ve İran gibi Ortadoğu’da güçlü argümanları olan ülkelere karşı ‘taviz’ ler vererek, onların çizdiği rotaya girilmiş olması.
&
Irak ve Suriye politikalarındaki başarısızlık, özellikle de Suriye konusundaki öngörüsüzlük Türkiye’yi olası bir Ortadoğu savaşının hemen kıyısında tutuyor.
En önemlisi de Kürtlerle ilgili sert söylemler.
Federal Kürdistan Bölgesindeki referandum kararına, yapılmasına yönelik karşı çıkış soğukkanlı bir diplomasi gerektirirken, daha işin başında ‘yakarız, yıkarız, izin vermeyiz’ gibi son derece hamaset içeren, iç politikada sık kullanılan bu tarzın uluslararası bir tarza dönüştürerek, yurtta barış dünyada barış ilkesinin dışına çıkılması, AK Parti iktidarının elinde tuttuğu devlet erkini hovardaca harcamış olması, politikalarının iflasının habercisi olarak karşımızda duruyor.
&
10 Milyar dolarlık ticaret hacminin söz konusu olduğu Federal Kürdistan Bölgesi ile şimdiye kadar yürütülen diplomatik ilişkinin referandum kararı açıklandığında da yürütülmesi mümkündü. İktidarın ‘çeyrek ortağı’ MHP’nin dümen suyunda kulaç atmanın ne kadar doğru olup olmadığını partinin ilk iktidarı sırasında tezkereye onay vermeyen meclis kadrosuna danışmış olsalardı, soğukkanlı diplomasinin ne kadar geçerli olduğunu çok net görebilirlerdi. Onlar göremediler, sonuçlarının nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz.
Irak’ta soğukkanlı diplomasi dönemi başlatıldı, taraflar masaya oturdu, 4 madde üzerinde uzlaşıldı, Irak merkezi hükümeti meselenin kendi içişleri olduğunu, kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini deklere etti. AK Parti iktidarı Suriye’de olduğu gibi Irak dersinden de sınıfta kaldı!
&
İçeri de herkesi ‘terörist’ ilan ettiler.
Gazeteciler, işadamları, sendikacılar, öğretmenler, polis, asker, sıradan yurttaş, kendileri gibi düşünmediği ve hareket etmediği için cezaevlerinde. Hazinede para yok. İğneden ipliğe her şey zam furyasından nasibini almış durumda. Gelir düzeyi giderek düşüyor, gider hanesindeki artış ise almış başını zirveye koşuyor.
‘Belediye Başkanlarını biz değiştirmezsek halk değiştirir’ kaygısının ‘Sandıkla gelen sandıkla gider’ demokrasi anlayışına ağır basmış olmasının sizce bir izahı var mı?
Elbette ki yok.
İflasın eşiğine gelinmiş olmasını başka nasıl özetlemek mümkün, bilemiyorum.
Sadece AKP’yi değil, ülkeyi de hem içeride hem de dışarı da iflasın eşiğine getirdiler.
Kendileri için erteleme çabası söz konusu olabilir ancak, ülke için erteleme yıkım olur.