HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, siyasal gündeme ve ekonomik reform paketine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İktidar partisinin seçim barajı ve hazine yardımı ile ilgili açıklamalarının büyük bir hayal kırıklığı oluşturduğuna işaret eden Sağlam, “Mevcut hali ile olmasa da seçim barajının yine yüksek tutulması ile partilerin hazineden yardım alabilmelerinin daha da zorlaştırılması, siyasetin önünün tıkanması pahasına, partisel menfaatlerin korunmasının amaçlandığını göstermektedir. Bu adaletsizlik yıllardan beri kamuoyundaki beklentilerin boşa çıkmasına ve Türkiye’nin normalleşmesinin daha uzun yıllar ötelenmesine neden olacaktır. Türkiye, bu kısır döngüye mahkûm edilmemeli, var olan adaletsizliklere yenileri eklenmemelidir.” İfadelerini kullandı.
‘Seçim barajı varlık nedenini yitirmiştir’
Temsilde adaletin sağlanması çağrısı yapan Sağlam, “Parlamentonun güçlendirilmesi ve temsilde adaletin sağlanması için baraj sıfırlanmalı, siyasi partilerin eşit koşullarda seçimlere girebilmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Hem seçim barajı ile seçmenin önemli bir kesiminin mecliste temsil edilmesinin önüne geçilmesi, hem de seçime girme yeterliliği bulunan siyasi partilerin hazine yardımından mahrum bırakılarak rekabetten geri bırakılması seçme ve seçilme hakkının kullanılmasını engellemektir. Partili Cumhurbaşkanlığı (veya Başkanlık) sistemine geçiş ile birlikte seçim barajı varlık nedenini yitirmiştir. Temsilde adaletin sağlanması için seçim barajı kaldırılmalı, seçime girme yeterliliği bulunan tüm partiler hazine yardımından yararlandırılarak adil rekabet imkânlarına kavuşturulmalıdır” diye belirtti.
Vaat değil icraat
Ekonomik reform paketini değerlendiren Sağlam, “Kasım 2020’de ekonomi yönetiminde değişikliğe gidilerek önemli yapısal reformlar yapılacağı açıklandı. Bu taahhüdün toplumda karşılık bulması ile ekonomik göstergeler hissedilir derecede iyileşme sürecine girdi. Hukuk ve ekonomi alanındaki reform çalışmaları ayrı başlıklar altında deklere edildi. Uzun bir süreden beri beklenen, bir dönüşüm ve yeniden inşa süreci anlamı yüklenen ekonomik reform çalışmasının beklentileri karşılayıp karşılamayacağını zaman gösterecektir. Ancak anlaşılan o ki bu yeni paket; Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, pandemi sürecinin tahribatları, küresel ekonomik sistemde meydana gelen değişim, dönüşüm ve yeni denge durumunun gerektirdiği güçlü iktisadi yapıyı inşa edebilecek keyfiyette değildir. Açıklanan ‘cek’li,’cak’lı ifadeler ‘reform’ ifadesinin içeriğini doldurmaktan uzak kalmıştır” diye konuştu.
Faizlerin yükseltilmesi ekonomiyi düze çıkarmadı
Faizlerin yükseltilmesinin çözüm getirmediğini ifade eden Sağlam şöyle konuştu: “Bir süre önce ekonomi yönetimi, yükselen döviz kuruna teslim olmuş, peş peşe faiz artırımlarına giderek normal olmayan artış oranlarını yürürlüğe koymuştu. Serbest piyasa teorisi doğrultusunda atılan bu adım kısa süreliğine bir düşüş sağlamış ise de yeniden tırmanan döviz kuru, faiz artırımı gerekçelerini anlamsızlaştırmıştır. Kur artışlarının gerekçelerinden biri her ne kadar ABD tahvil piyasasındaki gelişmeler olsa da, Dolar/TL ilişkisinde yılsonu tahminleri, pek iç açıcı tablolar ortaya koymamaktadır. Dolar kurunda yaşanan bu artışlar bir kez daha faiz artırımını gündeme getirdi. Artan döviz kuru ve yükselen faizler enflasyon artışını tetiklerken, faiz lobisi ve sermaye grupları ülke kaynaklarını çalıp götürmekte, ceremesini ise halk çekmektedir. Faiz-döviz cephesinde atılan adımlar, ekonomiyi düzlüğe çıkarmak yerine varlıklarımızı küresel sermayeye peşkeş çekmektedir. Bu kısır döngüden vazgeçilmeli, dışa bağımlılığı bitirecek reformlara ağırlık verilmelidir” (Haber Merkezi)