Türkiye toplumu, ağır travmalar yaşadığı son birkaç yılı geride bıraktı. Asrın felaketi deprem, deprem öncesi dünyayı eve kapatan Covit 19 salgını, komşu ülkelerde devam eden savaşlar, dünyada daralan ekonomik çıkmaz..üst üste gelen seçimler..
Seçime sayılı günler kaldı. Alanlarda bütün siyasiler çok da umduklarını bulamayabiliyorlar. Merkezi hükümetin yapması gerekenler, yerelde neredeyse belde belediye başkan adaylarının bile vaatleri arasına girdi. Muhtarlar bile vaatleri arasında meclisin yapamadıklarını vaat etme cihetine gidebiliyorlar.
Vaatler gırla.. yıllarca gelmeyen raylı ulaşım, emekliye ben senden daha fazla sahip çıkarım sözleri, şehirlerin dönüşümleri ile alakalı uç inşaat rakamları.. benim memurum işini bilir felsefesi bağlamında Türkiye seçmeni işini bilir. Dolayısıyla akkoyun karakoyun belli olur. Halkın iradesi 31 Mart pazar günü akşam saatlerinde sandığa yansıyacaktır.
Daha önce de defaten yazmıştım yine de hatırlatmakta fayda var. Pandemi ve deprem sonrası Türkiye'de, tütün bağımlılığı, alkol bağımlılığı ve madde bağımlılığı almış başını gidiyor. Öte tarafta umudunu şans oyunlarına bağlayan bir sürü şanssız; borç bataklığının ve kredi kartının çıkmazında debelenip duruyor. Kime sorarsanız arabesk takılıp, içiyorsam sebebi var diyerek, kendini bu girdabın içinden çıkarma noktasında kararlılık gösteremiyor.
Yerel yönetimlerin, bana sorarsanız yaptığı en büyük çalışmalardan bir tanesi de sosyal dokunun yaralanmış, kanamış, kangrenleşmiş bu hastalığına çözüm bulma noktasında projeler sunmasıdır.
Ancak şehirleri inşa edip gençleri ihmal eden bir zihniyetin, gelecekle ilgili umutlarını yitirmiş, umutsuzluklarını madde ile bastıran gençlere yönelik herhangi bir somut programlarının da olmadığına maalesef şahit oluyoruz.
Alanlarda madde bağımlılığı ile alakalı ya da bağımlılıklarla mücadele ile alakalı yüksek perdede seslendirilen şimdiye kadar herhangi bir adaya rastlamış değilim. Muhakkak ki yerel yönetimlerin şehirleşme noktasında imar planı önemlidir. Şehirlerin asıl unsuru olan, geleceğimizin teminatı çocuklarımızla ilgili proje sunmamalarının da bağımlılıklarla mücadele eden bir Sivil toplum kuruluşunun başında olan biri olarak umutsuzluğumu yaşıyorum.
Öte tarafta, ekonomik kayıplar, deprem ve pandemi sonrası yaşanılan travmalardan kaynaklı oluşan psikolojik problemler, ciddi manada bir antidepresan kullanımının artışına da yol açmıştır. Piskososyal destek almak önemlidir. Neredeyse her danışana ağır depresan ilaçlarını yazmak da sorgulanmalı, toplumsal yaralara karşı duyarsızlaşan bireylerin ilaçla hayatını idame etmeleri çalışmaları şehirlerin yönetimine talip olanlar tarafından da ele alınmalıdır.
Biz, toplum olarak siyasetin dizaynının etkin hitabetten geçtiğini biliyoruz.Dilin kemiği yoktur ,Allah ne verdiyse hele bugünü kurtaralım da yarına Allah kerim diyen kaderci bir topluluğun, hatibin ağzına baygın baygın bakarak gelecekle ilgili karar vermesine de işin doğrusu akıl erdirilmiyor.
Meramımı çok fazla dillendirdiğim ortamlarda bağımlılıkla mücadele noktasında kolluk kuvvetlerinin yaptığı çalışmaları takdirle alkışlarken önleyici ve rehabilite çalışmalarının sınıfta kaldığını dile getirebilirim.
Güzel bir tespitle yazıya nokta koymak isterim. Yarın sizin cenazenize gelmeyen siyasiler için, komşunuzu, dostlarınızı, akrabalarınızı küstürmeyin...