"Lawo, eger li welatê me rojek dar û daristanên darberû qediyan, ew roj kurd jî diqedin." Gotina Pêşiyên Kurdan
“Oğul eğer bir gün bu meşe ağaçları biterse bu koruluklar yok olursa o gün Kürtler bitmiş yok olmuş demektir” Kürt atasözü.
İngiliz gazeteci. Mustafa Barzani’ye sorar.”Kürdistan “diyorsunuz bu sözünü etiğiniz Kürdistan’ın sınırları hangi topraklardır. Nereden başlar,nerede son bulur ? Mustafa Barzanin’in verdiği cevap çok kısa şöyle der.İran,Irak ,Suriye ,Türkiye kısacası Ortadoğuda nerede bir meşe ağacı meşe ormanı,ve korularını görürseniz o topraklar Kürdistan’dır Kürtlerin ana yurdudur.Rahmetli Annem hep yukarıda yazdığım Kürt Atasözünden söz eder.meşe ağaçlarına baktıkça Kürtçe bu atasözünü hep tekrarlardı.
Meşe ağacı Kürtler için çok kutsal bir ağaçtır. Bir gün bu sözü neden hep kullandığını Anneme sordum. Kendisine de Babası ve Annesinin söylediğini bunun bir kürt atasözü olduğunu anlatı.Meşe ağacının Kürdün yaşamında çok önemli olduğunu,hatta var oluş sebebi ve simgesi olduğunu söylüyordu. Konuyu şuraya getirmek istiyorum. Diyarbakır da son günlerde Dicle Üniversitesinin sınırları içersinde kesilen binlerce Kavak ve Çınar ağaçlarının da tarihsel bir geçmişi var. Bu ağaçlar can suyunu hep Dicle’den almışlardır ve Dicle’nin birer parçası olduğu görülmektedir. Büyüklerimizin anlatılarında Dicle kenarında yaşamını sürdüren Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Arapların erkek çocukları olduğunda Dicle kenarında kendilerine ait arazilerde kavak ağaçlarını eker, erkek çocuklarının evlenme çağına kadar bu ağaçlara karışmazlardı. Ta ki erkek çocukları büyüyüp evlenme çağına gelince kavak ağaçlarını keser başlık parası ve evlilik masraflarını karşılamak için satarlardı.
Evliya Çelebi Seyahatnamesin’de şöyle der”Amed’ten Mardin’e yolculuk yaptığımızda o kadar gür meşe ormanları vardı ki sincaplar daldan dala atlayarak Mazıdağa kadar bizlere eşlik ederlerdi” der.Yani gerek Hevsel gerek Kırklar dağı hep ormanlık alanlarmış bu cennet gibi ormanlar artık tarihte kaldı. Bu otuz yıllık kirli savaşta da tüm Kürdistan dağları bombalandı.Kalan ormanlık alanlar günlerce yandı ama korkudan insanlar tepki gösterip müdahale edemediler.
Şimdi Diyarbakır’ın göbeğinde Hevsel de bu olaya hep birlikte şahit oluyoruz.Kırklar dağı betonlaştı. Ses yok, bu betonlaşmaya sebep olanları kırklar dağı çarpsın. Hevsel Kürdistan tarihinde Amed surları ile eşdeğerdir.Kadim Dicle’nin başına bela olan Barajlar, ve Hes’ler hem tarihimizi yok etmekte Ekolojik dengelerle alt üst etmektedir. Eğitimin ve bilimin yuvası olan Dicle Üniversitesinin bu konuları araştırıp bilimsel tedbirler alması sahip çıkması gerekirken bu on binyıllık tarihi yok etmek bilim adına utanç vericidir.
Üniversiteler, belediyeler,Valilik ve sivil toplum örgütleri, tez elden bu yağmaya dur demelidir. Bu konuda platformlar oluşmalı.paneller yapılmalı mitingler düzenlenmeli.Basın ve medya göreve çağrılmalı kesilen ağaçların yerine yenileri ekilmeli. Diyarbakır halkı top yekün bu hukuksuzluğu dur demelidir. Çünkü Hevsel bahçeleri bizim tarihimizdir.