“Aynı sözcükleri kullanıyoruz ama apayrı şeyler söylüyor cümlelerimiz.”
Son zamanlarda derdimizi kısa cümlelerle anlatmak zorunda bırakıldık. Bunda sosyal medyanın büyük etkisi olduğu yadsınamaz. Buna sevinelim mi, yoksa insanların uzun uzadıya içini dökecek bir hem-varlık bulamama ihtimaline mi yanalım; kafamda bir hercümerç… İnsanların az sözcükle kendini ifade edebilenleri bir yana dursun, peki bunu beceremeyenlere ne demeli? Nitekim; hal-i hazırda çok konuşan, az dinleyenlerin mevcut oluşu aşikar. “Ağızlarından çıkanları duyalım diye bağırıyor cümle sağır kulaklar.”
Eğitimci-yazar-şair Metin Aydın belki de bu ihtiyaca binaen yeni kitabı olan Hercümerç (Minimal Metinler) ile okurların imdadına yetişiyor. Yazar, yaşama ve yaşanmışlıklara ait düşüncelerini minimize ederek anlamlı ve yalın cümlelerle kendini ifade etmiş. Küçük öyküler, sıra dışı sözler, vurucu saptamalar, ironik ifadeler şiirsel bir tat ile, hiçbir edebi biçime sığmayarak okuyucuya yansıtılmış. Her kesimden insanın A’dan Z’ye kendine ait bir şeyler bulabileceği türden bir kitap ortaya çıkmış.
Hercümerç, hayat yolculuğunda karşılaşılması muhtemel dünyanın hallerine dair düşüncelerin süzgecinden geçip, adımlarını düşünsel bir yolda adımlayan, ahvalini dile getirirken illa uzun cümleler kurmanın gerekliliğine inatla, kısa ama anlamlı cümlelerin varlığını kanıtlayan bir eser. Okuyucuyu düşünmeye sevk eden yönleri oldukça fazla. ”Yazarlık büyüsüne inanmış bir (anti) yazarlık benimkisi” diyen Metin Aydın, içinde sakladığı ne kadar duygu varsa dışa vuruyor, esasen içini döküyor.
Hiç şüphesiz hayat bir yoldur. Ve insanlar yolun olmazsa olmazlarıdır. Yola koyulmuş düşünce haritasında menzile varmaya çalışırken atlatılan badireler, hüzünler, sitemler, mutluluklar ve umutlar yani her şey insan içindir. Yazar, eserinde “dünya vatanımız; insanlar kardeşimiz!” ifadesiyle, hümanist bakış açısının yanında, inceden inceye bir sitemle şu cümleyi de ekliyor; “bir tek insanoğlu sığmıyor dünyaya!” Ne kadar da haklı… Hemen akabinde “dünya kusursuz; kusur biziz” mottosuyla, insanlığı otokritiğe davet ediyor.
Yazar, biraz da şair gözüyle; “biçare çocukları ölümden koruyacak şiirler okusun şairler!” diyerek şairlerin vicdanına sesleniyor. Vicdan, fıtrat ve sağduyu rafa kalktığında insan insana kıyıyor her anlamda… “ Başkasının acısına sağır olmaktır aslında zulüm” diyerek insanlığı insafa davet ediyor. “Bütün kurşunlar, kalem olsun” düşüncesiyle , adeta elindeki beyaz güvercinleri gökyüzüne uçuruyor. “Çocukların öldürüldüğü bir dünya nasıl büyüyecek heyhat?” diye de ekliyor.
“Biz hep haklıyız” cümlesini yazara hangi kalp sızısı yazdırdı bilemem ama, bu minvalde kendimizi düzeltmeliyiz en önce. Her şey olup biterken yalnızca uzaktan izliyor olmaktan ar duymalıyız. Kim bilir, her elinden gelen yapsa elinden geleni; belki o zaman dünya yaşanılası bir yer haline gelir. Fakat çoğumuzun “bu dünyada –kendimiz dışında- dertleneceği bir başka büyük derdimiz yok” ve “doğru söz sarf edene; yanlışlarını saymakta üstümüze yok!” Ve hakkı savunana çamur atmakla meşhur bazılarımız; “herkes sivrisinek uzmanı; ama bataklık yerli yerinde!” elinden geleni yapmayanlar sadece şu cümleyi küpe etmeli kulaklarına; “iyi(lik) kazanmıyorsa; rüsva olsun kötü (lük)!”
Adalete ırak kalmış dünyayı görsek de, çağın gürültüsünü bastırabilir umuduyla kanat çırpıyoruz ; vicdana, merhamete… Yazarın “dünyadaki enva-i çeşit çiçekten polen toplamak için gelip göçmüş bütün güzel insanlara selam olsun.” temennisiyle, iyi okumalar...