Bu yazı okuyucuların sabrına sığınacak uzun bir yazı olacak.
Öncelikle bu yıl ki şampiyonlukta emeği geçen; yakaladıkları düzey ile kulüplerini hiç bir koşulda yalnız bırakmayan taraftarlara, zorlu süreçlerde kesintisiz maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen STK bileşenlerine, yapılan iyiliğin reklamı olmaz anlayışı ile isimlerinin yazılmasını istemeyecek arkadaşlara(bilen biliyor),kulüp başkanına ve yönetimine, teknik heyete, futbol emekçilerine, kulüp çalışanlarına milyonlarca teşekkür bir borçtur.
Size özce 2010 yılında 2000 kişilik Şilbe spor tesis sahamızda tohumu atılan ve 33 bin kişilik Amed stadyumunda boy veren Amedspor’u anlatacağım. Umarım sabır ve keyifle okursunuz.
İlk selam yaklaşık 9 yıldır siyasi nedenlerle ve düşüncelerinden ötürü cezaevinde hükümlü mahpus olan sevgili dostum İhsan Uğur’a gitsin. 2010 yılında başlayan sürecin bayrağını yoldaşımın emektar nasırlı ellerinden almıştım.
Daha sonra ki süreçlerde görev alan, tüm olumsuzluklara rağmen bayrağı düşürmeyen, kulüp tabelasını indirmek isteyenlere karşı inatla mücadele veren; tüm başkanlarımız ve yönetimlerimiz selam ve saygıyı fazlası ile hak ediyorlar.
1-Diskispor(Diyarbakır içme su ve kanalizasyon işletmesi)adını değiştirmek ile başladık. Yeni adımız Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor ‘du. Mavi zemin üzerine çift başlı güvercin ve Amed surları ile logomuzu şekillendirdik.
2- Spor sorunsallarına çözümün ortak akılla mümkün olacağı düşüncesinden hareket ile Türkiye’de ilk ve tek olan spor meclisini kurduk. Bu meclis eliyle; tarih-kültür ve sanat kimliğini taşıyan kadim Amed şehrimizde sporunda aktif yer alması konusunu açığa çıkardık
3-Şehrimizden spora dair bir söz çıkacaksa önce bunun doğruluğunu aradık. Bu nedenle bir çok spor, bilim ve felsefe insanı ile buluştuğumuz ve geleneksel olarak her yıl, toplamda 5 spor konferansı düzenledik. Kapitalist modernitenin hakim anlayışı ile dünya ticaretinin %10 nu oluşturan futfol endüstrisini gören bir yerden bakarak; söylenecek doğru sözün pratiği için ilk konferansımıza “yeni bir başlangıç” adını verdik.
4-Her yıl yeni sezon başlangıcında sabır ve tekrar ile “küfür ve hakaret eden” maçlarımızı izlemeye gelmesin dedik. Ve devamla “spor salonları arena sporcularda gladyatör değildir” dedik. Spor bize göre evrensel barışa hizmet eden etkinlikler bütünüdür anlayışı ile her maçımızda sabit olan “spor; barış, dostluk ve kardeşliktir” pankartımızı astık. Konferans süreçlerimize katkı sunan rahmetle andığımız Metin Kurt’un “futbol masada değil sahada güzeldir” sözünü sözümüz yaptık.
5-2012-2013 yılında bir üst lige çıktık. Avrupa ve Türkiye liglerinde en erken ve en centilmen kulüp olarak, Beşiktaş kulübünün en iyi başlangıç rekorunu kırarak 15 maçta galip gelerek ve 22 maçta kırmızı kart görmeden şampiyon olduk. Emekleri asla unutulmaz rahmetli hocamız Turhan Özyazanlar ve ekibi ile futbol emekçilerine katkılarından dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu iskelet takım kadrosu Bursaspor ve Galatasaray’ı mağlup eden kadrodur.
6-Transfer politikamızı oluşturduk ve menejer yerine futbol emekçileri ile görüşmeyi esas aldık. En az 5 kişiden oluşan transfer komitesi ile transferde; sportif başarının yanında sporcu kültür ve ahlakı ilkesel yaklaşımımız oldu.
7-Sportif başarının ancak tesisleşme mümkün olacağını pratiğini kendimizden başlattık. O dönem “ kıti” tarlası olan arsada bugün kü tesisimizi yaptık. İnşaat sürecini hemşerilerimiz ile birlikte yürüttük. Birçok insanımızın tesiste emeği, demiri, çimentosu vs vardır. Tesis sürecini takip eden yönetici arkadaşlara da bir selam göndermek anlamlı olacaktır. Yine şehrimizde ki spor tesisleri yoksunluğuna yönelik yaptığımız tartışmaları spor meclisimiz ortaklaşması ile yürüttük. Başta 33 kişilik stadyum olmak üzere şehrimizde birçok spor tesisinin yapılamasına bu tartışma ve lobi çalışmalarının çok büyük katkısı olmuştur.
8- Başarılı toplumların tarihine baktığımızda o toplumların spora ve sanata yakınlıkları görülecektir. Bu perspektiften hareket ile kulübümüz 2000 den fazla lisanslı sporcuya bir çok branşta hizmet sunmuştur. Engelsiz basket takımı ve kadın futbol takımı bu dönemde kurulmuştur. Özellikle spora hakim eril anlayışın kırılması ve kadın bakışına yer açılması boyutu ile kadın futbol takımımızın kuruluşu çok önemli olmuştur. Kadın futbol oynar mı? Anlayışı, bin bir emekle kırılmış ve 7 kişi ile başlanan süreç binlere ulaşmıştır. Kadın futbol takımını kuran ve emek veren Filiz Atay hocamızı hatırlamamak büyük haksızlık olurdu. Kulübümüzün kadın-erkek basket ve voleybol, halk oyunları ekibi, karate, tekvando, biriç dalları başta olmak birçok dalda alınan kupaları külümüzün emekleri ile olmuştur. Ayrıca halkımızın sporu yaşam biçimi haline getirmesi açısından büyük parklarda gönüllü hocalarımız ile yapılan spor etkinlerini unutmamak gerekir.
9- Sporun tarihteki ilk ayak izi olan, saldırı ve savunma stratejisi üzerine kurulu Bre oyunu müsabakalarını düzenledik. Özünü koruyarak yazılı hale getirdik. Evet spor bize göre tarih ve kültürdü.
10- Yine 2010 yılında kurulan alt yapı çalışmaları bu gün binlerce çocuk ve gençlerimize hizmet sunmaktadır.
Biliyorum haklı olarak faaliyet raporu gibi algılanabilir. Ama inanın değil. Hafızanın çok önemli olduğuna inananlardanım. Merak etmeyin yazının sonuna gelmek üzereyiz :)
Zaman tünelinden geçerken yapılanları bir yazıya sığdırmak çok zor.
Başlangıç yaptığımız dönemde diğer bir boyut ise; devletin apolitizasyon politikası ile şekillendirmek istediği Diyarbakırspor gerçekliğidir. Bu anlayış etrafında kümelenmiş yapıdan ayrıştırılarak, yıllarca bu kulübe emek vermiş yönetici, taraftar ve halkın ( ki hep Diyarbakırspor’lu oldum) kendine ait bir alana akması gerekiyordu. Halkın sahipleneceği ve kimliği ile değerlerini temsil edebilecek kapsayıcı kulüp yaratabilmek mümkün olabilir mi? sorusuna doğru cevap olabilecek bir pratik sergiledik. Önce takımların birleşme tartışmasını yürüttük, yasal olarak mümkün olmayınca halkımızın talebi ile renklerimizi yeşil-kırmızı yaptık. Amedspor A.Ş ve gönüllü arkadaşlarımız ile tartışma süreçlerini yürüttüğümüz ve kurduğumuz Amedspor Amatör Spor Derneği aynı zamana denk gelmiştir.
Bu süreç öyle kolay olmadı. O dönem çok tacizlendik, halende o dönemin artıklarının ara ara eleştiri sınırını aşan yaklaşımlarına maruz kalıyoruz. Bu tartışma süreci çok kısaca; tüm renklere saygılıyız üst başlığı altında, asıl rengi kırmızı ve kadimden gelen adı Amed’i savunanlar ile şehri geçmiş süreçte pembeleştirmek ve karpuz ile anlatmak isteyenler arasında ki tartışma süreci olarak tanımlanabilir.
Lakin şuan Amedspor hiçbir kimlik ve kesimi reddetmeden engin bir kucaklayıcılığa kavuşmuştur. Özetle Amedspor Diyarbakırspor mirasına sahip çıkmıştır. Çok gönül rahatlığı ile Amedspor Diyarbakırspor’dur diyebiliriz.
Dünden günümüze tüm adımlar şehrimizin tarihi, kültürel ve kimliğine bağlı kalınarak atılmıştır. Amedspor sadece Amed’lilerin kulübü değil aynı zamanda Çewlik, Wan, Erivan, Çorum, İzmir, Hewler, Kamışlo’luların kulübüdür dedik. Ve bu düşünceyi esas aldık. Ötekinin, emekçinin, köylünün 7’den 70’e herkesin takımıdır yaklaşımını esas aldık.
Amedspor hiçbir spor kulübünde benzeri olmayacak şekilde çok kısa bir sürede milyonlarca taraftarla buluştu. Bunun asıl nedeni geçmişte verilen emekler ile yaratılan aidiyet ve kimliktir. Buna politik kimlikte diyebiliriz. Bu aslında bir özü ifade ediyor. Bu öze bağlılık Amedspor’un varlık nedenidir.
Geçmişi 100 yıllık kulüpleri esas alırsak, 13 yıllık gibi çok kısa sürede büyüdük. Elbette bu büyümenin bazı sıkıntıları olacaktır. Özünü kaybetmeden kapsayıcılık ilkesel yaklaşımımız olarak devam edecektir. Arabesk, ortaya karışık oryantalizm, holiganizm, hakaret, küfür ve şiddet bu kulübün bırakın kapısından çevresinden bile geçememiştir gelecek süreçlerde de asla geçemeyecektir.
Çünkü yıllarca kesintisiz uygulanan zulüm ve engellere, kırmızı taraftar yasaklarına, kırmızı hakem düdüklerine, kırmızı gözlemci ve temsilci raporlarına, rakip takımların milli maç motivasyonlarına, maç için gittiği şehirlerin ırkçı ve şoven saldırılarına, ne mutlu Türküm diyene sloganlarına eşlik eden mehter ve ırkçı marşlarına, haklı ve onurlu mücadelesi ile hurdaya çıkardığı Toros marka araç hatırlatmalarına, akıl sağlığı nedeni ile takaüt olmuş İç İşleri Bakan’ının beyan ve baskıcı yaklaşımlarına, Amed diye bir şehir ve Amedspor yoktur diyen bunamış ve köhnemiş söylemlere rağmen tüm direngenliği ile kulübüne sahip çıkan bir halk gerçekliği var. Tabiri caizse, göz nuru ile büyütülen dev uyanmış ve cin şişeden çıkmıştır artık diyebiliriz.
İşte bu bir kulübün halklaşma hikâyesinin romana dönüşme halidir. Bu roman milyonlarca taraftarının milyonlarca harfi ile yazılmaya devam edecek.
Gelecek için ise şunu belirtmekte fayda var. Halklaşmış bir yapı hiçbir engel tanımaz. Kim zarar vermek isterse kendine zarar verir.
Amedpor Halktır. Başta Kürtler ve ötekiler olmak üzere, ülkeler sınırını aşan bir dünya takımı olma yolunda her yerdedir.
Tarlada ayak izi olmayanın hasatta yüzü olamaz sözüne çok değer veririm.
Saygı ve sevgilerimle.
Her Biji Amedspor.
Dipnot: Daha önce çokça ifade ettiğim Amedspor Barış kervanı olacak sözünü süreç bağlamında hatırlatmak isterim.