HEPİNİZ BEN TEK!

Aziz ERİM
Çocukluk dönemlerimiz güzeldi, kimsenin-kimseden bir beklentisi yoktu, çıkarsız, riyasız bir yaşam şeklimiz vardı…
Paylaşımı bilen bir jenerasyonduk, salçalı ekmeğimizi, içtiğimiz gazozu, bir simidi 3-4 parçaya bölüp paylaşırdık…
Tek kale maç yaptığımızda, eğer dört kişiysek bir kişi kaleci olurdu, üç kişi kalınca, birini oyuna almamak olmazdı, hemen içimizden biri kendini öne atardı:
-İkiniz ben tek!
Mağdur yaratmamak için yenilgiye bile razı olunurdu…
Bu bir güç gösterisi değildi mağdur yaratmamaktı, çünkü gönlümüz el vermezdi ve hiçbir zaman mağdur yaratmazdık çocuk aklımızla…
Didişmelerimiz olmaz mıydı olurdu, kavgalarımız olurdu ama öyle 3-5 kişi bir kişiye saldırmazdık, namertlik sayardık…
“Ne demişti Ahmed Arif;
“Teke tek kavgada yenilmediler…”
Namertlik kahpe bir olgudur kokuları bile kadavralar!
Ergenlik dönemimiz; yaz aylarında Diyarbekir sıcağından serin moda geçmek için Küpeli Havuzunda yüzerdik. Mahalle ağabeylerimizden aynı zamanda akrabamız olan Demirci Adil çok güçlüydü, saatlerce spor ve kültür fizik hareketleri yapardı, biz yeğenler Adil Abinin adalesine dokunurduk taş gibi sertti!
Adil abi iki kolunu öne doğru uzatırdı ve bizlere dönerek:
-Kollarımı indirirseniz simit alacağam size hepiniz gelin!
Her kola 4-5 kişi asılıyorduk tık yoktu, indiremezdik kolları ve her zaman ki gibi Adil Abi simitlerimizi alırdı…Adil Abinin kavgacı mizacı yoktu, dünya iyisiydi ama kavgadan da geri durmazdı aynı anda 4-5 kişiyle kavga eden yiğit bir şahsiyetti, deyim yerindeyse:
Hepiniz ben tek!
Bir diğer mahalle ağabeylerimizden de Kadri Açıkgöz nam-ı diğer “Cennah kado”ydo, yiğit insandı elindeki “cennahı” çok iyi kullanan ve aynı anda on kişilik bir grubu bertaraf ederdi!
Ve bu tezi doğrulardı:
Hepiniz, ben tek!
Bir de çeteleşme, gruplaşma, mafya türü yapılaşmalar, serseri takımların topluca insanlara saldırmalar, zulmetmeler, getolaşmalar, çete, mafya yapılanması, namert kavgalar, bir kişiyi dövmek için onlarca kişi saldırıp ve pis-pis gülüşler, pislik-pislik gülmeler, alaycı gülüşlerle güç gösterisi yaparlar.
Bu anektodun tek bir cevabı vardır:
Hepimiz sen tek!
Bunun tezi-antezi, Anafikri-zikri budur!
Hasılı namert bir kavgadır; güneşe ve bahara-gül bahçesine işemektir!
Televizyonda siyasi tartışma programlarında, panellerde, korkudan davet edemedikleri siyasi partiye demediklerini bırakmazlar, hakaret, küfrün bini bir para, söz hakkı yok, savunma hakkı yok, vur abalıya!
Yargısız infaz; savcı onlar, iddiannemeyi hazırlayan onlar!
Hâkim onlar; cezayı kesen onlar!
Anayasayı tanımayıp ama ülkeyi tanımadıkları anayasayla yönetenler yine onlar! Anayasayı teröristlikle suçlayanlar hemen bu kurumun kapatılmasını isteyenler yine onlar!
Her güreşin ve her yarışın bir rakibi olur!
Her yarışın başlangıç çizgisi, bır de bitiş çizgisi olur, her yarış eşit ve adaletli olur, yarışlara kimse müdahale edemez, dışarıdan da müdahale edilemez!
Seçim için sahaya çıkıldığında her adayın bir rakibi olur, şartlar eşit olur bu dünyanın hangi ülkenin seçim kanununa bakarsanız öyledir bu kural evrenseldir! Demokrasi, cumhuriyet kimsenin tekelinde değildir ve kimsenin nevi şahsına münhasır değildir. Demokrasilerde seçim, eşit şekilde başlar kazanan görevi devralır, bu dünyanın sonu değildir, bunu elastiği gibi sağa-sola çekmenin bir anlamı yoktur. Varsayalım ki; rakip güçlüdür, o zaman devreye danışmanlar, konuşma metnini yazanlar girer söylemler değişir, ama nerdeee devreye 17 bakan, yerel merkezi yöneticileri, yandaş medya, kumpaslar, montaj kasetler, devreye girdi, bunlar yetmezmiş gibi erkin başı da devreye girip parmak salladılar, yetmezmiş gibi; oy yoksa hizmet de yoktur! Bundan çıkacak manşet bizimle baş edemezsin çünkü biz güçlüyüz:
Hepimiz sen tek!
Rakip aday; ceketini, kravatını çıkartıp, gömleğinin kollarını katlayıp meydan okur: Hepiniz ben tek!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.