‘Hendek’ lerle başlatılan ve devam ettirilmeye çalışılan siyasete karşıyız. Başından beri uygulanan bu yöntemin siyaseten başarısızlığa neden olacağını, onarılması zor sonuçlar doğuracağını anlattık, anlatmaya çalıştık. Nitekim 1 Kasım seçimlerinin sonuçları itibariyle HDP’nin siyasal mücadelesine zarar verdiğini, parlamentodaki temsiliyet sayısını kırdığını gördük, tanık olduk.
‘Hendek’ ısrarı, karşılığında ‘barikat’ ısrarını getirdi. Devlet aklı, daha doğrusu AKP devleti aklı savaşa kilitlendi, kısasa kısas mantığı ile çatışmaların boyutunu insanların normal yaşamını kâbusa çeviren bir güzergâha soktu.
Siyasal iktidar ‘savaş sorumluluğu’ üstlendi. Bu nedenle bundan sonra olacakların tek sorumlusu siyasal iktidardır. Çünkü askerde, poliste siyasal iktidarın talimatı ile devrede ve şimdilik dönülmesi zor gibi görünen bir yola girdi.
Bu yoldan çıkmanın bir formülü var mı?
Elbet teki vardır.
Sivil siyaset mantığının devreye sokulması en vazgeçilmez formül olarak karşımızda duruyor.
PKK, 4 aydan bu yana sürdürülen ‘hendek’ siyaseti ve savaş denemesinden mutlaka bir sonuç çıkarmalı ki, bu sonuç halkın savaş siyasetine destek vermediği, sivil siyasetten yana olduğu sonucudur. HDP’ye verilen oyların, ‘Sana destek veriyorum, git savaş ya da gel savaş’ mantığında değerlendirilmemesi gerçeğidir. Verilen oylar, sivil demokratik siyaset içindir. 4 aydan bu yana devam eden çatışmalara, ölümlere, sokağa çıkma yasağına rağmen ‘Topyekûn bir halk ayaklanması’ gerçekleşmediyse, bundan çıkarılacak sonuç, bunun üzerinden yapılacak analizler son derece önemlidir, geleceğin yol haritasının nasıl olması gerektiğine yönelik sessiz bir fikir beyanıdır.
Devlet, daha doğrusu AKP devletinin uygulamaları ise ayrıca tartışılması gerekir. Hendekle paralel bir tartışma konusudur ki, ‘barikat’ mantığının ‘hendek’ mantığı ile buluşmasıdır. ‘Bir tek terörist kalıncaya kadar temizlik sürecektir’, ‘Ev ev, sokak, sokak temizleyene kadar operasyonlar sürecek’ açıklamalarıyla daha şiddetlenen ve yeni ölümlere kapı aralayan mantığın ülkeyi topyekûn bir ‘iç savaşa’ sürüklediğini görmek, çözümcü devlet mantığına dönmek durumundadır.
Görünen tablo; iki tarafta bunu görmek istemiyor, sonucun kendi başarısına hitap edeceği mantığı ile çatışmalı zemini sürdürmek istiyor. Bu mantığın devam etmiş olmasını Ortadoğu’daki paylaşım girişimlerinin zirve yaptığı atmosferden ayrı görmek ve değerlendirmek elbet teki mümkün değil. AKP’nin de PKK’nin de Ortadoğu’da var olma ve paylaşımların ortağı olma çabasının yansımalarının kent merkezlerinde ‘Silahlı gövde gösterisine’ dönüşmüş olmasını iki tarafında birbirlerini ‘dize’ getirme gayreti olarak değerlendirmek mümkün.
Kim kimi dize getirir bilemiyoruz ancak, halkın dizinin üstünde bile oturma şansının kalmadığını, yıkık bir şekilde yere çökmüş olduğunu hep birlikte görmek durumundayız. Tam da burada siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının, tarafların bu duruma son vermesi adına ortaya samimi bir irade koymasının zamanıdır. Ortadoğu’daki süratli gelişmeler nedeniyle bu zamanı kullanma şansımız kalmadığında ortaya çıkacak sonuç, geriye dönülmesi mümkün olmayan sonuçlara hitap eder.