TİGRİS HABER - Milletvekili Ayten Kordu, soru önergesinde, “15 Kasım 1937 tarihinde Dersim halkının onurlu direnişinin öncüleri olan Seyid Rıza ve arkadaşları, Elâzığ Buğday Meydanı’nda kurulan bir düzmece mahkemede sonucunda idam edildiler. Kendilerine savunma hakkı dahi verilmeden yaşı küçültülerek idam edilen Seyid Rıza ve arkadaşlarının cenazeleri ise hiçbir zaman ailelerine verilmedi. Aradan geçen 86 yıla rağmen Seyid Rıza, oğlu ve arkadaşlarının mezar yerleri hala gizlenmektedir. Direnişin önderlerinin idamı sonrasında Dersim coğrafyası, kültürü, dili ve inancına yönelik asimilasyoncu bir yaklaşımla birlikte sürdürülen harekâtta binlerce yurttaş yaşamını yitirmiştir. Bunun sonucunda, resmi rakamlara göre 12 bin, bağımsız araştırmacı ve tarihçilere göre ise 70 bin ile 100 bin civarında Dersimli çocuk, yaşlı ve kadın yaşamını yitirdiği ifade edilmektedir. Dersim halkı 1937-1938 yılında yaşananları “TERTELE” olarak adlandırmıştır. “Tertele” bir daha telafisi olmayan, büyük yıkım, tufan anlamına gelmektedir. Bunun sonucunda binlerce Dersimli zorla yerinden yurdundan koparılarak sürgüne yollanmış, Dersimlilerin köyleri yakılmış, mallarına, topraklarına ve hayvanlarına el konulmuştur. Hayatta kalan kız çocukları evlatlık olarak verilmiş ve yoğun asimilasyona tutulmuştur. Bu politikalarla yalnızca bir direniş bastırılmak istenmemiş, Dersim halkının Rayê Hêqî inancı, Kirmançkî dili, kültürü ve doğası da yok edilmek istenmiştir. Dersim’e ilişkin sayısız rapor hazırlanmış, harekât öncesinde Dersimlilerin silahları toplatılmış, karakol ve kışlalar inşa edilmiştir. Dersim halkı bu duruma karşı engelleyici olmamış ama haklarına ve onurlarına yapılan saldırılara karşı meşru direnişe geçmişlerdir. Yeni kurulan Cumhuriyet için Dersim coğrafyası hep bir tehdit olarak algılanmış, bu tehdit algısı hazırlanan tüm raporlara yansımıştır. 2 Şubat 1926’da Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey hazırladığı raporda Dersim’e “Çıban Başı” demiştir. Tedip ve Tenkil Harekatı’yla Dersimlileri yola getirme, uslandırma ve haddini bildirme politikaları uygulanmıştır. Bu süreçte öz savunma yapan Kürt ve Alevi halkına yönelik büyük bir katliam gerçekleştirilmiştir. Günümüzde de Dersim coğrafyası üzerinde inkâr, asimilasyon ve yok etme politikaları devam etmektedir” ifadelerine yer verdi.
Kordu, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz’a cevaplaması için şu soruları yöneltti:
1. Seyid Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri aradan geçen 86 yıla rağmen neden hala açıklanmamaktadır?
2. 1937-1938 Dersim olaylarına ilişkin devlet arşivleri neden açılmamaktadır? 15 Kasım 1937 tarihinde Seyid Rıza ve arkadaşlarının idam edildikleri mahkeme tutanakları kamuoyuyla neden paylaşılmamaktadır?
3. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2011 yılında Başbakanlığı döneminde, Dersim olaylarına ilişkin, “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa, ben özür dilerim ve diliyorum” ifadelerini kullanmasına rağmen Dersim olayları ile neden yüzleşilmemektedir?
4. 1937/38/39 tarihlerinde Dersim’de kaç yurttaşımız yaşamını yitirmiştir?
5. 1937-1938 Dersim olayları sonrasında kaç Dersimli zorla göç ettirilmiş, ne şekilde ve hangi bölgelere/yerlere gönderilmiştir?
6. 37-38 Dersim olayları sonrasında kaç kız çocuğu ailelerinden koparılarak evlatlık verilmiştir? Evlatlık verilen kız çocuklarına ilişkin devlet arşivlerinde resmi kayıtlar bulunmakta mıdır?
7. Dersim’in tüm tarihsel arka planıyla, gasp edilen hakları, dili, inancı ve kültürüyle yüzleşmek, mağdurlarına karşı uluslararası hukuktan doğan sorumlulukları yerine getirmek amacıyla herhangi bir çalışmanız var mı?
8. Dersim olaylarıyla yüzleşmeye katkı sunması açısından AB ülkeleri, ABD ve Rusya Federasyonu’nda bulunan arşivlerin toplanması ve kamuya açılmasına ilişkin bir çalışmanız olacak mıdır?
9. Dersim adının iade edilmesi için bir girişiminiz olacak mıdır?
(Haber Merkezi)