Kaya, “Biz yana yakıla barış istiyoruz. Barış istediğimiz için bizim eşbaşkanlarımız, vekillerimiz, yöneticilerimiz ve halkımız yıllarca bedel ödüyor. Bizim Cumartesi Annelerimiz, Barış Annelerimiz her alanda nefrete ve şiddete karşı tazyikli müdahalelere karşı hep hedef. İlk günden itibaren annelerimiz ile o alanda ve o merdivenlere oturabilirdik. Gidip oturmalıyız. Biz de evlatlarımızı istiyoruz. Hep beraber evlatlarımızı istiyoruz. Biz hep beraber barış istemeliyiz.” diye konuştu.
İçişleri Bakanlığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine atanan kayyumlara karşı başlatılan Demokrasi Nöbeti’ne katılan, Demokratik İslam Kongresi (DİK) Eş Sözcüsü ve HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, AK Partiye yüklendi.
“AKP her türlü hukuksuzluğu ve adaletsizliği yapıyor”
AK Parti’nin 17 yıllık iktidarı döneminde toplumun, “korkunç bir çürüme, yozlaşma, inançların lime lime dökülmesine ve artık reddetme noktasına” geldiğini vurgulayan HDP'li Kaya, “Bu iktidar kadar inanca, manevi değerlere, milli değerlere, ülkenin menfaatine, toplumsal huzura, toplumsal barışa ve huzurlu bir yaşama böylesine ihanet eden başka bir iktidar olmadı. Cumhuriyet tarihinde çok fazla acılar ve katliamlar yapanlar, inançlara zulmedenler oldu. Etnik kimliklere ve dillere zulmedenler oldu. Fakat AKP dini referanslarla gelip, ‘biz dindarız, muhafazakarız’ diyerek, bu değerlerin son derece hızla çürümesine ve yozlaşmasına yol açtı. AKP her türlü hukuksuzluğu ve adaletsizliği yapıyor. Bunları yaparken de dinci argümanlarla kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar" dedi.
“Zulmün öncülüğünün sesi durumuna geldiler”
AKP dönemindeki uygulamaları 28 Şubat ve 12 Eylül askeri darbesi ile karşılaştıran Kaya, düşünen, yazan ve konuşanlara karşı büyük bir zulüm olduğunu dile getirdi. Bu kişilerin ya cezaevinde ya da sürgünde olduğuna değinen Kaya, "Ekmeğe aşa muhtaç hale getiriliyorlar. Teslim olanlar ise, bu yozlaşmanın bir nesnesi haline getiriliyorlar. ‘Bu kadar da olamaz, bu da olamaz’ diyebileceğimiz bütün kötülüklerin ne kadar sınırsız olduğunu gördük. AKP iktidarı döneminde, kötülüğün, nefretin, şiddetin ve ‘bu da olamaz’ diyebileceğimiz her şeyin ne kadar sınırsız olduğunu, kırmızıçizgisinin olmadığını gördük. Dolayısıyla bu dönemi ne 12 Eylül ile ne de 28 Şubat ile kıyas edebiliyorum. Geldiğimiz noktada kötülüğün öncüleri durumuna geldiler. Zulmün öncülüğünün sesi durumuna geldiler. Bunda çizgi ve sınır yok. Siyasi ve askeri darbelerle bile kıyas etmem çok hafif kalıyor bu noktada” diye konuştu.
“Kayyumu kavramını dini bir hassasiyetten dolayı değiştirmeye çalıştıklarını düşünmüyorum”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Kayyum başkan değil, burada geçici olarak vekil atanması söz konusu” sözlerini hatırlatarak kayyum atamalarına ilişkin Kaya, kayyum kelimesine karşı bile artık ciddi bir tepkinin oluştuğunu ifade etti. “AK Saray’a külliye demekle orası saray olmaktan çıkmadığı gibi, atadıkları kayyuma da geçici belediye başkan vekili demekle o kayyumluktan çıkmaz” diyen Kaya, kayyum kavramının anlamı üzerinde durdu. Kayyum’un dini karşılığının “her daim gözeten” anlamına geldiğini kaydeden Kaya, “Toplumsal algı, siyasal algı ve kayyum atamalarına karşı AKP tabanında da oluşan tepkiye karşılık şimdi kavramı değiştirmekteler. Siyasal tepkilerden dolayı böyle geri bir adım atma izlenimi edindim. Bunun dini bir hassasiyetten dolayı değiştirmeye çalıştıkları bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Dini ve vicdani bir hassasiyet olsaydı bir insanın değil yıllarını bir dakikasını bile ailesinden ve sevdiklerinden kopararak duvarlar arkasına hapsettirebilir miydi?" diye sordu.
“İlk günden itibaren annelerimiz ile o alanda ve o merdivenlere oturabilirdik”
Kaya, son olarak partilerinin Diyarbakır'daki binası önünde gerçekleşen eyleme değinerek, iktidarı bu aileler üzerinden kendilerine "malzeme" üretmek istediğine dikkat çekti. Kaya, iktidarı bununla, "Kürt annelerine karşı yine Kürt annelerini ortaya sürerek, medyanın istismarına açık bir şekilde bunu bir eyleme ve toplumsallaştırmaya döndürmeyi" hedeflediğini belirtti. Kaya, şöyle devam etti: “Fakat partim ilk günden itibaren çekimser kalınmamalıydı. Savunucu pozisyonda değil, duruşumuzu net bir şekilde toplumda duyulur ve görünür hale getirmeliydik. Bu bize ilk günden itibaren bir zaman kaybına, iktidarın da istismarına ve haddini aşmasına sebep oldu. Biz yana yakıla barış istiyoruz. Barış istediğimiz için bizim eşbaşkanlarımız, vekillerimiz, yöneticilerimiz ve halkımız yıllarca bedel ödüyor. Bizim Cumartesi Annelerimiz, Barış Annelerimiz her alanda nefrete ve şiddete karşı tazyikli müdahalelere karşı hep hedef. İlk günden itibaren annelerimiz ile o alanda ve o merdivenlere oturabilirdik. Gidip oturmalıyız. Biz de evlatlarımızı istiyoruz. Hep beraber evlatlarımızı istiyoruz. Biz hep beraber barış istemeliyiz. Savaşın sorumlusu savaşa karar veren iktidardır. Hala kandan beslenen Saraydır. Bunun çözümü Meclis’tir. Bizim bunu anlatmamız lazım insanlara. Dolayısı ile iktidarın istismar edeceği alanları yüzüne çarpabilecek durumdayız biz.” (Kaynak: MA)