Avrupa Konseyi Başkanı Tusk, Avrupa Komisyonu Başkanı Sayın Jean-Claude Juncker ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’e HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş imzasıyla birer mektup gönderildi. Mektupta, Güneydoğu’da süren operasyonlar ve insan hakları ihlali idddialarına ilişkin ifadelere yer verildi.
HDP’nin Avrupa’lı liderlere gönderdiği mektup şöyle:
“Gerek Ortadoğu genelinde gerekse Türkiye’de yaşanan savaş ve çatışmaların Avrupa ülkelerini de doğrudan etkilediğini yakinen takip ediyoruz. Savaşların yaşattığı insani yıkım ve bunun sonucunda ortaya çıkan trajediler uluslararası toplumun etkili bir işbirliğini elbette ki zorunlu kılıyor.
Özellikle IŞİD vb. terör grupları ile etkili mücadele ve mülteci konumuna düşürülmüş milyonlarca insanın yaşadığı faciaların önlenmesi, devletlerin ve toplumların samimi işbirliklerini geliştirebilmesi ile daha kolay çözülebilecek sorunlardır.
‘ACI BİR İNSANİ FATURA ORTAYA ÇIKTI’
Ülkemizde de Kürt sorununun çözülememiş olması ve müzakere yönteminin terk edilerek yeniden çatışma ve güvenlik konseptine dönülmüş olması ciddi bir istikrarsızlık ve çok acı bir insani fatura ortaya çıkarmaktadır. Bu çatışma ortamında ağır insan hakları ihlalleri ve hukuk dışı keyfi uygulamalar neredeyse rutin birer hükümet politikasına dönüşmüş durumdadır.
Böylesi bir ortamda Türkiye ile AB sürecinin yeniden canlandırılmasını olumlu bulmakla beraber; bu sürecin AB ilkeleri çerçevesi dışında aktüel siyasi kaygılarla yürütüldüğüne dair ciddi endişeler taşımaktayız. Özellikle Avrupa’ya göç etmek zorunda kalmış mültecilerin Türkiye’ye iadesi veya mülteci akının Türkiye’de durdurulması hususunda Hükümetimizle yürüttüğünüz görüşmelerin tam bir ticaret pazarlığına dönüştüğü noktasında kamuoyu algısı oluşmuştur.
‘İHLALLERE GÖZ MÜ YUMULUYOR?’
Hükümetimizin tepkisini çekmemek adına, Türkiye’deki ağır insan hakları ihlallerine bilinçli bir şekilde göz yumma ve suskun kalma durumunun geliştiği şeklindeki eleştiriler giderek daha yüksek sesle ifade edilmektedir.
İnsan hakları ilkelerinin AB değerlerinin veya Kopenhag kriterlerinin uluslararası ilişkilerde “pazarlık” konusu haline getirilmediğini veya getirilemeyeceğini sizlerden daha net ifadelerle duymak ve buna uygun bir tutum görmek eminiz ki bu tür kaygıların giderilmesinde son derece etkili olacaktır.
Demokratik değerlere, barış süreçlerine ve insan hakları ilkelerine bağlılığın kararlılıkla takip edildiğini bilmek, toplumun kendini daha fazla güvende hissetmesine yardımcı olacaktır.
Bu çerçevede, basına da konu olmuş olan bazı pazarlık görüşmelerinin ve buna dair tutanakların gerçek olmadığını ümit ediyor, herkesi ve sizleri hep birlikte daha fazla demokratik değerlere ve evrensel ilkelere sahip çıkmaya davet ediyoruz.“