Son dönemlerde sıklıkla duyduğum, modern çağın insanını tarif etmede cuk diye yerine oturan, haz ve hız kavramı. Yaşam felsefesi olarak benimsenince toplumsal cinnetin oluşumunda katkısının varlığı, sebep sonuç ilişkisini araştırmak gerekir.
Modern dünyanın insana getirmiş olduğu en büyük kolaylıklardandır ulaşa bilirlik. Emek sarf etmeden, zaman harcamadan her türlü bilgiye ulaşa bilirliğin rahatlığını elde ederken efor sarf etmeden yaşıyor olmanın hantallığını da yaşıyor insan. Kişi haz endeksli yaşayınca kendinden başka bir şey görmeyen, toplumsal sorumluluk, bilinci hiçe sayan, kâinatın merkezine kendini koyup cümle mahlûkatın emrine amade edildiğinin paranoyasını yaşar. Beynin, Dopamin ve serotonin salgılarına mahkûmiyeti, mutluluk endeksli yaşama isteği, bireyi bağımlı olmaya yönelttiği gibi sonraki basamağı da bütün insanların şahsi mutluluğu için varoluş tezini savunmaya pozisyonuna geçer.
Haz doyumsuzluk getirir. Yetinmemeyi ilke edindirir. Daha çok mutluluk istemede etik değerlerinin yok oluşuna seyirci bıraktırır. Minimal yaşamayı kendine zül, kapitalizmin dayatması olan istekli tüketim çılgınlığını modernizem kabul eder. Nefis, doyuma ulaşınca, yaşama amacını bir kenara itiverir. İçinde yaşanılan buhranlar amaçsızlık yoksunluğunu açığa çıkarır. İnsanın amacı yoksa hayata tutunma maksadı da tükenmiştir.
Madde bağımlısı bireylerle yaptığım Yüzlerce görüşmede, değersizlik, kabul görememe, kendini ifade edememe, olumsuzluklara karşı direnç gösterememe, daha çok mutlu olma kaynaklı olarak kullanıma başladıklarına müşahede ettim. Üzülerek söylemeliyim ki hepsinde toplumsal faydayı bir kenara itmiş, yaşadığı ortama artı değer katma gibi bir çabaları tükenmişlik kaynaklı maalesef yoktur.
Hız çağını yaşadığımız bu asırda, kısa zamanda zengin olma, hep mutlu olma ve gelecek kaygısı robotik kodlanma metodu ile alın yazısı olarak önümüze çıkıyor.
Her konuda olduğu gibi, genç kuşağı Kayıp Kuşak, Muhteşem Kuşak, Sessiz Kuşak, Baby boomers, X Kuşağı, Milenyumlar Kuşağı Alfa Kuşağı kodlandırıp suçlayan ebeveynler, bir fanus içinde el bebek gül bebek büyüttüğü çocuklarını geleceğe hazırlanırken, mesleki eğitim, topluma katkı sağlama, sağlıklı iletişim kuran, iyi, adaletli bir kişilik oluşumu yerine, ekonomik kaygıları temel alarak hayata hazırlıyor. Evde iki yumurta kıramayan, kişisel hijyenini bile destek almadan gerçekleştiremeyen, bencil, duyarsız ve duygusuz bir neslin oluşumunda katkısının olduğunu kabul etmemektedir. İzlerimizi takip eden her çocuk, ebeveynlerin aynasıdır. Derecelerle üniversiteye yerleşen gençlerin branşlaşmada öncelik tercihleri yorulmadan daha çok para kazanacağı dal seçimleri oluyor. Böyle giderse ülkede, kardiyolog, beyin cerrahı genel cerrah bulma imkânsız hale gelecektir.
Ben merkezli büyütülen her bireyin, ben mutlu olmalıyım, beni mutlu etmelisin, mutluluğum için herkes bana çalışsın narsizim kişiliği pekişmeye başlar. Ekonomik endeksli, mutlu edemeyen ebeveyni dahi olsa hayatında pozitif bir yeri yoktur. Saygınlık, yaşatılan refaha ve fonlanan mutluluğuna endekslidir.
Çocuklar düşmeli, acıkmalı, üzülmeli, ağlamalı sevmeli, âşık olmalı ve terk edilmeli, sıcağı ve soğuğu iliklerine kadar hissetmeli. Açlığı bilmeyen çocuk, Filistin’de açlığa mahkûm edilip ölen çocuğu anlamaz. Düşüp incinmeyi, yaralanmayı yaşamayan, atılan binlerce ton bomba ile Filistin’de her gün bir veya iki uzvunu kaybeden insanın acısı kestiremez. Sanal Dünya'da oynadığı oyunda kaybettiği bir cana üzüldüğü kadar bir yakının ölümüne veya TV kanallarında izlediği soykırım vahşetine maruz kalmış toplulukların yok oluşuna üzülür ancak.
Kişiliğin oluşumunda ebetteki birçok faktörün devre konulması gerekmektedir. Genetik, aile hayatı, ailenin yaşadığı coğrafi konum ve çevresel özellikler, içinde bulunulan toplum, bireyin toplumu algısı, Eğitim, Buna birde sosyal medya faktörünü dâhil etmemiz lazımdır.
Hızlı yaşa, genç ol, cesedin yakışıklı kalsın klişe sözden ziyade güzel yaşa, insanlığa faydalı ol, eserlerinle anıl.