Hayranlık mı, Saygı mı?

Mustafa Nesim Sevinç
Thomas Bernhard, Eski Ustalar eserinde der ki “İnsanlar için saygı duymak ve değer vermek çok güç olduğu için hayranlık duyarlar. Hayranlık budalanın niteliğidir. Akıllı hayranlık duymaz, saygı duyar, değer verir, anlar. Hayranlık durumu, düşünce zayıflığı durumudur.”
Bernhard’ın bu çarpıcı tespiti, insan doğasının derinliklerine iniyor. Peki, gerçekten de hayranlık, düşünce zayıflığının bir göstergesi mi? Yoksa hayranlık duymak, insan olmanın kaçınılmaz bir parçası mı? Hayranlık: İyilik mi, Kötülük mü? Hayranlık, bir kişiyi veya bir şeyi yüceltme, takdir etme durumu. Bu duygu, bizi motive eder, yaratıcılığımızı besler. Bir sanatçıya, bir bilim insanına, bir sporcuya hayran olmak, onların başarısını kendimizde görmek istememizden kaynaklanır. Bu bakımdan hayranlık, bir tür ilham kaynağıdır.
Ancak Bernhard’ın da belirttiği gibi, hayranlık kör bir taklitçiliğe, eleştirel düşüncenin yitirilmesine yol açabilir. Birine hayran olmak, onun her dediğini doğru kabul etmek anlamına gelmez. Tam tersine, hayranlık duyduğumuz kişileri daha yakından tanımaya, onların başarılarının ardındaki çabayı anlamaya çalışmalıyız.
Saygı ve değer verme ise “aklın işi” daha bilinçli ve olgun bir tutumdur. Bir kişiye saygı duymak, onun farklılıklarını kabul etmek, haklarını korumak anlamına gelir. Değer vermek ise, bir kişinin varlığını önemli bulmak, onunla ilgilenmektir. Saygı ve değer verme, hayranlık gibi kör bir bağlılık gerektirmez. Aksine, eleştirel bir bakış açısıyla bir arada bulunabilir.
Peki, hayranlık ve saygı arasında nasıl bir denge kurabiliriz? Hayranlık duyduğumuz kişileri idol olarak görmek yerine, onlardan ilham alarak kendi yolumuzu çizmeliyiz. Onların başarılarını takdir ederken, aynı zamanda kendi eksikliklerimizi de görmeliyiz. Saygı ve değer verme ise, tüm insanlara karşı beslememiz gereken evrensel bir duygudur.
Hayranlık ve saygı, birbirini tamamlayan ancak aynı zamanda birbirinden farklı duygulardır. Hayranlık, bizi motive ederken, saygı ve değer verme, insan ilişkilerimizin temelini oluşturur. Her ikisine de yer vererek, daha dengeli ve mutlu bir yaşam sürebiliriz. Ancak Bernhard’ın uyarısını da aklımızdan çıkarmamalıyız: Hayranlık, düşünce zayıflığının bir göstergesi olabilir. Bu nedenle, hayranlık duyduğumuz kişileri eleştirel bir gözle değerlendirmeli, onlardan öğrenirken kendi düşüncelerimizi de özgürce ifade edebilmeliyiz.
Peki, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Görüşleriniz neler?
Hayranlık ve saygı arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
m.nesim.sevinc@gmail.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.