Ahmet, hem Diyarbakırlı hem de Türkiyeli, aynı zamanda Kürd.
Ama vatansız!
Yani vatandaş değil.
Uluslararası tanımıyla, Ahmet bir HAYMATLOS; bilenler biliyor, bilmeyenler için parantez açıyorum (bir vatanı olmayan kişi veya kişilere verilen uluslararası bir ad)
Adamın bir vatanı, bir kenti, bir ırkı var, doğduğu topraklarda yaşıyor, ancak kimliği yok.
Kendi deyimiyle ‘Ne yaşar ne yaşamaz’…
Hamile eşine destek için askerlikten firar etmiş, sonra askerden kaçtığı için vatandaşlıktan çıkarılmış, bir daha da girmeyi başaramamış. Kendisi savsakladığı için değil, sistem savsakladığı için dönüş yapamamış Ahmet, bundan sonrasının da ne olacağını bilmiyor.
Gazeteci Veysi Polat’ın çabalarıyla Ahmet’in hikâyesi 15 dakikalık bir belgesel film olmuş, haymatlos filmler arasında yerini almaya başlamış. Festivallerin konuğu belgesel filmin galası Diyarbakır Demir oteldeydi. İzlerken, daha önce izlediğim benzer nitelikte haymatlos filmlerin kareleri geçti gözlerimin önünden.
Haymatlos film hikâyelerin tamamı dram, trajedi…
Belgesel filmin adı Kürtçe Qet-Türkçe Hiç. Filmin yapımcısı Şerife Deniz Bulut, şunu söylemiş film için; 12-15 Ekim tarihlerinde yapılacak Uluslararası Diyarbakır Kısa Film Festivali’nde finalist olan film, aynı zamanda finalist olduğu 12. Berlin Kürt Film Festivali’nde 13-19 Ekim’de gösterilecek. Qet-Hiç filmi 19 ülkede 19 ayrı festivalde yarışmış.
Galada hikâyesi anlatılırken, şöyle düşündüm; “özellikle son zamanlarda ülkelerinden kaçmak zorunda kalan insanların sığınak merkezi olan Türkiye’de Ahmet’i vatandaşlık hasretiyle neden ‘yakıp’ oyalıyoruz ki.”
Ayrıca, o gelen sığınmacı, mülteci, her ne diyor iseniz, büyük bölümü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da aldı.
Ahmet onların neden çok gerisinde?
Herhangi bir sıkıntımız yok, onlarda alsın vatandaşlık, ama Ahmet’in de bir hakkı var değil mi?
Gece uyumak isterken de şöyle bir fikir geldi aklıma, Ahmet’i sınırdan Suriye’ye geçirse birileri, sonra bir şekilde gelse, durumu da uydursa, bir süre sonra da vatandaşlık hakkı almak için başvursa ve alsa…
Ne olur ki?
Hukuken bulunamayan çözümü böyle ‘hülle’ yoluyla halletsek, meseleyi de fazla uzatmasak.
Şimdi, Veysi Polat bu anlattıklarımı da senaryoya dönüştürüp bir film daha yapmaya falan kalkarsa şaşmayın!