Neden ‘HAYIR’ diyoruz?
Sebep mi?
İstemediğin kadar sebep var, hangisini sayalım.
Açlık, sefaletin tavan yaptığı, ekonominin dibe vurduğu, demokratik hakların, insan hak ve hürriyetlerinin gasp edildiği, geleceğimizin ne olacağını bilmediğimiz o kadar çok neden var ki.
Parti Devleti mi, halkın devleti mi?
Bu soru bile ‘HAYIR’ demek için yeterli.
Demokratik haklarını kullanmak isteyen ve özgürce kararını vermek isteyen yurttaşını ‘HAYIR’ dediği ya da diyeceği için ‘vatan haini, terörist’ yaftaları ile suçlayanlara verilecek yanıt elbette ki ‘HAYIR’ olacak.
Devletin uçağını, araçlarını, parasını, tüm imkânlarını ‘Evet’ kampanyası için deveye sokan bir zihniyetin parti devleti yaratma arzusunun dışa vurumunun net örneklerini görüp yaşadıktan sonra, böyle bir tanıklığımız söz konusu iken, o andan itibaren düşüncelerimizin evetle ya da kararsızlıkla sınırlı olma ihtimali olur mu?
Elbette ki HAYIR
Zaten bu nedenledir ki; ideolojileri, düşünceleri, hayat felsefeleri birbirleriyle örtüşmeyen, ancak, demokrasi, insan hakları, gelecek kaygısı, parlamenter rejimin nimetleri konusunda düşünceleri ortaklaşan büyük bir kesim HAYIR da buluşuyor.
Aynı siyasi görüşte olmasalar bile demokrasi, özgür birey tavrı, hak, hukuk, adalet gibi kavramlar insanların ortak değeri olduğu için ortaya asgari müşterek çıkıyor. Bu asgari müşterekte HAYIR’la buluşuyor.
Devlet erkini elinde bulunduranların bu erki kullanma biçimini kavgayla, hakaretle, küfürle, saldırganlıkla buluşturma tavrının irite edici duruşuna, karşı duruş sergilemek adına elbette ki HAYIR.
EVET-HAYIR seçeneklerini önümüze koydukları halde, şimdi neden HAYIR diyorsunuz diye saldıranların/saldırtanların bu yaptıkları yapacaklarının teminatı olarak yansıdığı için elbette ki HAYIR.
Ya bendensin/benimsin ya da toprağın!
Böyle bir anlayışın hakimiyetinde ülkenin geleceğinin karanlıklara teslim edilme çabalarının boşa çıkarılması gerektiğine olan inançtan dolayı elbette ki HAYIR.
İşte böyle.
Hayırlı sebepler çok ve haklı.
Haklı olana hakkı teslim etmeyip de ne yapacağız?