Hayatta bir dostu olmalı insanın; yüreği gibi ondan ayrılmamalı, değer vermeli. Verdiği değeri minnet etmemeli ve nedensiz, çıkarsız hiç hesaba, kitaba girmeden ona sadık kalmalı. Vefalı bir dost olduğunu yeri geldikçe göstermeli, en zor anlarında bir sütun gibi dostunun arkasında durmalı, destek olmalı.
Ağladığında onu güldürmeli, düştüğünde el uzatmalı dostuna. Yani ağladığında ağlamamalı, düştüğünde de düşmemeli. Yaşanan depremde bir binanın, bir evin kolonu gibi dimdik dostunun yanında durabilmeli insan.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; fırtınalı sularda sığınacağı bir limanı olmalı insanın. Bazen yol aldığı hayat denizinde;yaşadığı hortumlardan, girdaplardan ve yaşanılan fırtınalardan körfezine sığınabileceği, iskelesinde demirleneceği bir dostu olmalı insanın. Yani kucak açmalı insan dostuna. Her ne kadar acı olsa da gerçekler zehri şerbet tadında ikram etmeli ona. Yalansız, hilesiz ve güven içinde yüreğini bağlamalı inşa dostuna.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; ulu bir çınar gibi tüm asaleti ve varlığıyla dimdik durmalı dostunun yanında. Bazen hayatın kavurucu sıcağında, yaşamanın ahenkli yoğunluğunda dostunun gölgesinde dinlenebilmeli insan. Dağ gibi olmalı hem başı karlı hem de dumanlı olmalı. Hayat kavgasını iyi bilmeli, yaşamayı güzel görmeli, dostluğu iyi okumalı. Yani gün gürmüş olmalı. Yüzünde hayatın izi, anlında yaşamın çizgisi, gözlerinde umut ve sadakat olmalı. Onun gözlerine bakınca rahatlamalı, sözlerini duyunca hayatta dört elle sarılmalı insan.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; ne tavşan gibi korkak ne de serçe gibi ürkek olmamalı. Aslan gibi cesur, kurt gibi kuvvetli de olmamalı. Yani kendine fazla güvenmemeli insan. Aklıselim davranmalı, sabırlı olmayı bilmeli, yerine güre temkinli hareket etmeli. Yani dostunun dostu, dostun hası olmalı insan.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; beklemediği bir anda aramalı, hal hatır sormalı. Dostluk ümitlerini ekebilmeli dostunun yüreğine, kendini unutturmamalı dostuna. Bazen aklına düşmeli bak dostum “ben buradayım” diye bilmeli insan dostuna.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; ekmek gibi, su gibi, hastalandığında şifa gibi, uykusuz kaldığında ise tatlı bir uyku gibi yokluğunda hissetmeli onu insan. Dostluğuna leke getirmemeli, dostluğu bilmeli o kitabı iyi okumalı, önce dost olmalı, sonra dost aramalı insan.