Sevgili okuyucularım merhaba.
Artık insan ilişkilerindeki iletişim biz eski jenerasyona göre uyarlanmıyor.
Son sıralar psikologlar ve kişisel insan uzmanları, insan ilişkilerinde bizlere yeni yeni öğütler vermeye başladılar.
İşte bende bu yazımda ben değiştim diyen insanları dinleyiniz, diye sizlere naçizane fikrimi belirtmek istiyorum. Kendimi geç bile olsa bulduğumu, siz okuyucularıma tüm açık yüreğimle anlatmaya çalışıyorum. Zamanın beni çok değiştirdiğine kanaat getirdim.
Olgunlaştım.
Yaşam karmaşasında geç olsa bile ne istediğimi biliyorum artık.
Bana saniyemi dakikamı, saatlerimi, günlerimi kısacası zamanımın arta kalanını beni iyi hissettiren insanları yanımda görmek istiyorum.
Bana bir şeyler öğreten, bana birşeyler katabilen.
Bana duygu ve düşüncelerimi açtığımda dinlemesini bilen .. Anlayan, anlayarak yorum yapabilen.
Acımı kendi acısıyla pekiştirebilen.
Sözcüklerime anlam katabilen.
Sözlerimi kesen insanları sevmiyorum.
Çünkü bende onun sözcüklerini kesmeden dinlemeyi seviyorum.
Hayatta hiç bir güzel iş yapmayan insanların, sadece ağızları laf yapıp insanlara gazeller dizmeleri beni o insanlara yaklaştırmıyor. Bilakis uzaklaştırıyor.
Kendimi tanıdıkça zamanımı da iyi kullanmayı öğrendim.
Sokaktaki bir çocuğu sokak çocuğu diye dışlamıyorum artık. Neden sokaklarda neden çöpü karıştırıyor. Ailesi var mı yok mu diye onun hayat hikâyesini dinlemeye çalışıyorum.
Açlığın sefaletin soğuğun soğuk yüzünü o çocukların gözlerinde görebiliyorum artık.
Öyle zenginlikler, yatlar, katlar, eşyalar, paralar, pullar anlatılınca gözlerimi açarak, imrenek dinlemiyorum artık.
Biliyorum ki her zenginliğin altında fakirlerin alın teri vardır artık.
Yaşlıları çok seviyorum.
Onlarla sohbetin demine varıyorum.
Eskiler anlatılınca can kulağıyla dinliyorum.
Bir gün gelecek belki de bende o yaşlara gelince benden gençlere anlatacak hikayeler bulacağım diye düşünüyorum.
Gençleri de çok seviyorum.
Çünkü onlar da o masum bakışların altında hayata dipdiri bakan umutlar görüyorum.
O umutlar ki bizi bu yaşımıza kadar hayata bağladıysa, bu gençleri de hayat denen bu karmaşık yaşamın kıyısından köşesinden batağından en güzel köşelere getirir diyorum.
Artık sevilmeyi de beklemiyorum.
Çünkü sevilince şımarıyorum hissine kapılıyorum. Ve bir gün sevilmediğimi anlayınca koskoca bir boşluğa düşüyorum.
Sevilmek güzel olabilir diyorum. Ama sevmek daha güzel bir duygu diyorum. Çünkü sevmek kişinin kendi yüreğinin notalarıyla alakalı. Kişi sevdiğini sevdiği sürece mutlu.
Terk edilmeyi bilmiyor. Hatta sevdiği için o terk etmeyi düşündüğünde, ancak terk edilmesi gereken bir durum var ise terk etmeyi düşünüyor.
Dedim ya keşfedilmeyi artık beklemiyorum.
Engin denizler de, dağlar da, ovalar da, sokakta, çarşıda, metro da, minibüste ben keşfetmeyi deniyorum.
Keşfetmek doğanın her bir canlısının harikalar dünyası oluyor.
Keşfetmek kişiyi en güvensiz ruh halinden çıkarıp, özgüven sahibi yapıyor.
Hayatın döngüsünü kendi ellerinde tutmasını sağlıyor.
Keşfediyorum artık.
İnsanı hayvanı çiçeği böceği.
Ben keşfettikçe hayata sıkı sıkı sarıldığımı fark ediyorum.
Korkutmuyor artık beni ayrılıklar, ölümler, açlıklar.
Yüreğim dağlanmıyor artık yalnızlıklarla.
Bilmem anlatabildim mi sevgili dostlarım.
Hayatın ipleri artık kendi elimde.
Dizginler bende
Acılar, ihanetler, kalleşlikler, kuyu kazmalar artık umurumda bile değil.
Ben artık bu andan itibaren kendim seveceğim.
Kendim mutlu olacağım insanlarla zamanımı geçireceğim.
Bana ben gerekli bunu yeni anladım.
Anladım amma çok geç olmadan yeni anladım.
Sevgilerimle.