Balıkçı; “Diyoruz ki, hayal edin gerçekleştirelim. Onlara geniş bir yelpaze sunuyoruz. Siz kafanızda canlandırın, getirin biz çizelim. Size uygulayalım. Ya da siz çizmemizi istemiyorsanız, internetten orijinal resimler getirin bire bir aynısını yapalım. Yeniyse istedikleri eskiye, eskiyse de istedikleri yeniye çeviriyoruz. Böylece ikinci yenileri oluyor
Merhaba, antika, eskitme, ahşap, ferforje üzerine orijinal değerde işler yapıyorsunuz. Ortaya çıkardığınız bu işlerin hepsi neredeyse sanatsal değerde oluyor. Farklı ve orijinal, bu mesleğe nasıl ve nerede başladınız, bu iş sizi böyle nasıl sarıp sarmaladı, nasıl yürütüyorsunuz?
Biz Diyarbakır Modamesso olarak dört yıldır faaliyet yürütüyoruz. Fakat ben yirmi yıldır bu sektörün içerisindeyim. Türkiye ve dünyada yakından takip ederim. Gelişmeleri, çalışmaları, ahşabı, metali; yani bize gelen müşteri hazır olanı almaz. Yani bize gelen müşteri evinin fotoğrafını, görsellerini getirir. Derki;’ biz buraya şunu çalışmak istiyoruz’. ‘Biz şuraya ayna, ahşap işte metal ferforje, balkon’ istiyoruz der. Biz hepsini yaparız. Otel, cafe, restorasyon işleri yapıyoruz. İç dizayn, tasarım, uygulama, sandalye, masa, kütük, masif; ahşapla metalle ilgi akla gelebilecek her türlü işleri yapabiliyoruz. Bu yüzden müşterilerimize butik tasarımlar yapıyoruz. Diyoruz ki hayal edin gerçekleştirelim. Onlara geniş bir yelpaze sunuyoruz. Diyoruz ki, siz kafanızda canlandırın, getirin biz çizelim. Size uygulayalım. Ya da siz çizmemizi istemiyorsanız, internetten orijinal resimler getirin bire bir aynısını yapalım. Biz burada zaten müşterimizin ayağına gidiyoruz. Müşterimiz bizi çağırıyor, keşfe gidiyoruz, keşifte kendilerine izah ediyoruz. Burada şu kullanılabilir, burada bu kullanılabilir. Eskitme istiyorsa, kantru istiyorsa, retru istiyorsa, spor istiyorsa modernize her şeyi müşterinin isteğine göre; yani müşteri bizde istediklerini yaptırabileceği bir mağaza, atölye. Yerel bir marka olan Madammeso için, ilk yatırımımızı Diyarbakır’da yaptık ve bir mağaza açtık. Daha sonra Ankara’da atölye ve Van’da da bir şubemizi hizmete soktuk. Şimdi bu markayı ve yaptığımız bu işleri daha da genişleterek; Türkiye ve dünyaya açmayı düşünüyoruz. Diyarbakırlı olduğumuz için güneş doğudan yükselir mantığıyla batıya buradan çoğalmayı düşünüyoruz. Françayzlar veriyoruz, mağazalar açtırıyoruz. 2019 yılında bir şubeyi de Diyarbakır’da açacağız. Biz işimizi zevkle yapıyoruz, keyf alıyoruz. Müşterimize de bu keyfi hissettiriyoruz. Müşterilerimizde bize hazır bir şey için gelmezler. Yani şu sehpayı çok beğendim, bu ölçüde yapabilir misiniz diye gelirler. Bizde onların istediği ölçüde, istediği renkte metali ve ahşabı konuşturuyoruz. Kendilerine istedikleri aksesuarı, istedikleri eşyayı; masayı, sandalyeyi, duvar objesini, istedikleri tarzlarda yapıp kendilerine sunuyoruz. Proje haline getirip fiyatlandırıp, okeyleştikten sonra otuz gün içinde teslim ediyoruz.
Siz bu şekildeki çalışmalarınızla; insanlara hayal ettirip sonrada bu hayallerini canlandırmış oluyorsunuz? Peki, bu çalışmalar çok yorucu mu?
Bundan dolayı keyf alıyoruz. Ben bu işe girerken, öyle bir iş yapmalıyım ki; insanlar bizi arayıp bulsun istedim. İnsanlara reklam yapıp gitmeyelim diye düşündük. Biz iki yılda burada müşteri sayımızı 2500’ün üzerine çıkardık. Yeni kurulan bir mağazada bu sayıyı yakalamak çok kolay değildir. Müşterilerimizi de çeşitlerimizi de sürekli yenileriz. Satılan ürünü bir daha yapmayız. Aynısını satmayız. Böyle olduğundan dolayı da müşterilerimiz mağazamızı keyfle, zevkle ziyarete gelirler. Bu da bizim için, yorgunluğu unutturan ve bizim içinde keyif verici bir iştir. Satış bizim için önemli değil, karşı tarafın memnuniyetini daha önemli buluyoruz. Mesala biz bir ünite yaparız, bu ahşaptandır. O ünitede sorunlar çıkabilir. Kesildikten sonra da yaşayabilen tek canlı ağaçtır. Yani sizin elinizde değil, iklime göre değişir. Soğuğa göre değişir, soğuğa göre değişir. Tropikal iklimdeki ağaç, kurur, çatlar. Bizde genelde kullandığımız ağaçlar ceviz ve Sibirya çamıdır. Kullandığımız Sibirya çamı, dış mekânda, iç mekânda yağmurda yese, çamurda da kalsa, güneşte de kalsa hiçbir şey olmaz. Biz bunları müşterimize söyleriz. Altı ay sonra bel verebilir. Bilginiz olsun, kullanacağımız malzemeler konusunda müşterimizi bilgilendiririz. Müşterimiz tercini yapar. Bizde yaptırması önemli değil. Çünkü biz fiyat olarak kimseyle rekabet etmiyoruz. Ben etmekte istemiyorum. Çünkü biz kalitemizi anlatarak sunarsak, onlarda bütçelerine göre, ben meşe ağacından istiyorum, dişbudak ağacından istiyorum. Cevizden, çamdan istiyorum, kayından, gürgenden istiyorum dediğinde hepsini tek tek fiyatlandırıyoruz. Tek ürün sunup onu kısıtlamaktansa metalin de kaplamanın da, ahşabında her şeyin alternatiflerini sunarak geniş bir yelpaze sunuyoruz. Bunu da Diyarbakır ve Türkiye’de yapan çok mağaza yoktur. Olanların sayısı da, bir ikiyi geçmez. Çünkü bu işler biraz özverilidir. Sabır işidir. Keyf alınarak yapılması gereken işlerdir. Bazı ürünlerimiz iki ayda da bitmeyebilir. Kurumamış ağaç oluyor, onu ayrıca fırınlamamız gerekiyor. Çok zahmetli ve meşakkatli bir iştir. El emeğimizin bedelini müşterilerimize anlattığımızda doğru, bakıldığında sehpa, ama emek verilen bir sehpa. Bu yüzden bütçesi dar olanlar pahalı der. Fakat bununla ilgili olumsuz hiçbir geri dönüş sağlamazlar.
Siz daha çok orta kesim üzeri, elit kesimlere hayal ettiği bir mekân sunuyorsunuz? Yaşadıkları mekânı yeniden dizayn ediyorsunuz. Adeta onlara adeta birer müze ev yapıyorsunuz?
İşe o taraftan bakarsanız evet. Yeniden hayata geçiriyoruz. Yeniyse istedikleri eskiye, yeniyse de istedikleri eskiye çeviriyoruz. İkinci yenileri oluyor. Bu da bize keyf veriyor. Duvar objeleri, tuğlalar, ahşap olarak kültür tuğlaları; şu anda moda biliyorsunuz. O duvar tuğlaları dâhil, müşterimizin isteğine göre biz satın aldırıyoruz, çalışmasını yine biz yapıyoruz.
Dekoratif bir şey yapıyorsunuz. Kurduğunuz hayali size gelen müşteriyle paylaşıyorsunuz. Ortaklaşıyorsunuz. Bunun teknik ve sanatsal olarak eksiklikleri varsa da tamamlıyorsunuz. Hayata geçiriyorsunuz?
Müşterimize söylüyoruz. Yaptığı zaman artıları, eksileri anlatıyoruz. Müşteriyi bilinçlendiriyoruz. Müşterimiz ne isterse, bütçesine göre sipariş veriyor. Kendi bütçesi ve hayalini hayata geçirmek için bize bir fırsat veriyor. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz. Geri dönüşler alıyoruz.
Bu işi yaparken önce kendi yaratımınız var. Deney ve tecrübelerden dolayı bir yaratımınız var. Bu coğrafya aynı zamanda bir kültür coğrafyası, kadim halklar coğrafyası; bu işi yaparken geçmiş kültürlerden ne kadar yararlanıyorsunuz? Nasıl yararlanıyorsunuz?
Midyat’ta biz bir otel restore ettik. Kasrı Nehroz Otel var. Onun bazı aksesuarlarını tamamladık. Şaşırdılar. Çünkü taş otel, 3000 yıllık bir tarihi var. Sürekli restore edile edile günümüze ulaşmış. Buradan sonra başka otellerden de bize teklifler geldi. Kendileri de inanamadılar. Çünkü biz oranın da kültürünü de bilmek zorundayız. Yaşam alanlarını, yaşam standartlarını, aile hayatlarını, ağaçlarını, taşlarını, kiliselerini, camilerini kısacası; kültür ve yaşamlarına dair birçok şeyi bilmek zorundasınız. Bilmediklerimizi de öğrenmeye devam ediyoruz. Biz bununla beraber kendi kültürlerine uygun taşları, ağaçları, kiremitleri öneriyoruz. Mesela Midyat yöresinde çıkan ve binalarda kullanılan beyaz kireç taşları var. Bunlarda bazalt taşları gibi benzer özellikler taşıyor. Mekânları yazın serin kışın sıcak tutuyor.
Gezdiğiniz alanlarda tarihi eserlere baktığınızda acaba bu benim nasıl işime yarar, nasıl bunu kullanabilirim. Daha güzel dekoratif bir şeye nasıl dönüştürebilirim diye bakıyor musunuz?
Merakımız kendi işimizle alakalı olduğu için. Benim şu anda elimde 67 yıllık bir saat var. Eski tren raylarıyla etrafı döşenmiş, içi sur kapılarında kullanılan ahşapla aynı, kalın kütük, ayaklı bir saat ve ağırlığı altmış iki kilo. Sadece iç mekanizmasını değiştirdik. Bütün objeleri orijinal. Bu tür ürünlerimiz pek nadir olduğu için; müşterilerimize ağacını, metalini, dökümünün özelliklerinin hepsini anlatıyoruz.
Bir evi, oteli ya da herhangi bir mekânı dekoratif objelerle süslediğinizde, kaybolmaya yüz tutan motivleri buralarda işlediğinizde, duygulanıyor musunuz?
Biz son jenerasyonuz. Tarihi anlatmak için çocuklarımıza gelecekteki nesillere doğru aktarabilmek için bunları doğru bilip doğru aktarmamız gerekiyor. Doğruları ileriye taşımak için yapacağımız yenilikler eskiyi de hatırlatmaktadır. Bu işin modern adına ise; retro deniyor. Retro geçmişi günümüze yansıtarak yenileme süreci. Avrupa da retro, antro olarak geçmektedir. Biz bunu eskitme diye tabir ediyoruz.
Ticaretle uğraşıyorsunuz. Sizi daha çok ilgilendiren ticari boyutu değil de bu tarihin motivlerin yaşatılması mıdır?
Doğrudur.
Coğrafyamızın her tarafından tarih fışkırıyor. Görmediğimiz, gitmediğimiz birçok yerde; tarihi kalıntılar var, bunlar geçmişe ışık tutuyorlar. Ama bunları gerektiği gibi de koruyamıyoruz. Bunlar nasıl korunmalı?
Söyleyeceğim şey öncelikle kültürümüzü unutmayalım, unutturmayalım. Kaybolup gitmesine göz yummayalım. Onları koruyalım. Öğrenelim. Çünkü bunlar insanlığın geçmişine ışık tutmaktadır. Geçmişe sırtımızı dönersek, elimizde geleceğe ışık tutacak ne kalır. Tarihi koruma bilincini öncelikle çocuklarımıza ve çevremize anlatalım. Bunun ne kadar önemli olduğunu kavratmaya çalışalım. Tarihimizi bilmiyorsak öğrenelim. Kültürümüzü doğru yansıtabilmemiz için öğrenmemiz gerekiyor. Bilmeden geçmişten geleceğe bir şey taşıyamayız.
Yaptığınız bu işle ilgili olarak yurt dışından da talepler oluyor mu?
Almanya da bir çalışmamız oldu. Ufak motifli duvar objeleri istediler. Tavan objesi yani avize olarak istemişlerdi. Biz onların istedikleri modelleri bulup yaptık ve araçlarıyla geldiler ve kendileri götürdü. Ahşapla ilgili lambader yapıyoruz. Masif oluyor. Tek parça oluyor, onları işleyerek Biz onları işleyip lamba haline getiriyoruz.
Başka şehirlerden?
Mersin, Adana, İstanbul, Antalya müşterilerimize internet ve sosyal medya üzerinden de ulaşıp satış yapabiliyoruz.
Son olarak söylemek istediğiniz?
Bizim yaptığımız bu işe benzer işlerin, Diyarbakır ve bölgemizde daha çok kişinin uğraşmasını, sadece bizle sınırlı kalmamasını, sayılarının daha çok artmasını temenni ediyorum. Çünkü birikimler paylaşıldıkça artar. Kültürlerde paylaşıldıkça yaşar.
Bu kültürü ve değeri yaşatabilmek için illa elit kesimler yararlanacak diye bir şey söz konusu değildir. Durumu buna uygun olan her kesimin bu kültürel değerlerin korunması için elinden geleni yapması gerekiyor?
Biz bir ölçüde geri dönüşüm yapıyoruz. Yerde, sokakta bulduğunuz bir ağacı, kullanıp, işleyip tekrar size veriyoruz. Odun olarak sobaya atacağımız bir ağacı, mumluk olarak yapıyoruz. Her kesime de hitap edebiliriz. İlla üst kesime hitap ediyoruz diye bir şey söz konusu değildir. Herkesin kesesine ve bütçesine göre.
Çok teşekkür ediyoruz.
Bize vakit ayırdığınız için size ve Tigris Gazetesine biz de çok teşekkür ediyoruz.
Haber: Mümin Ağcakaya